HÜDA PAR, Türkiye'nin gündeminden hiç düşmeyen 6284 sayılı Aileyi Koruma Kanunu'na dair çarpıcı açıklamalarda bulunarak, ailenin korunması ve yeniden imarı için dikkat çekici öneriler sundu.

2012 yılında AK Parti tarafından getirilen ve aile birliğini ciddi şekilde tehdit eden 6284 sayılı Aileyi Koruma Kanunu'nun lağvedilmesi gerektiğinin altı çizilen açıklamada, medeni kanunun da elden geçirilerek ailenin korunması esası üzerine bina edilmesi gerektiği önerisinde bulunuldu.

Yürürlüğe girmesiyle birlikte ailelerin daha çok dağılmasına sebep olan 6284 sayılı yasanın, toplumda büyük bir yara oluşturduğuna dikkat çekilen açıklamada, yasanın aile bütünlüğünü korumaktan çok zedelediği vurgulandı.

Toplumun çekirdeği ve nesli korumanın teminatı olan ailenin daha verimli yasalarla korunması gerektiğinin altı çizilen açıklamada, aile kurumunun muhafaza edilmediği toplumlarda çözülmelerin olduğuna, Batı'ya yönünü dönen bu toplumlarda aile kurumunun yıkılarak savunmasız hale getirildiğine vurgu yapıldı.

Türkiye'de de Batı yetiştirmesi olan İttihat ve Terakkicilerin, Batılılaştırma adına aile kurumunu hedef alan yıkım projeleri gerçekleştirdiklerini, toplumsal yapıyı ve değerlerini her geçen gün zayıflattıkları bilgisi paylaşılan açıklamada, Batı'dan alınan kanunların toplumu birleştiren kanunlar değil tam aksine toplumu dağıtan, yozlaştıran kanunlar olduğuna dikkat çekildi.

Ayrıca TÜİK tarafından açıklanan istatistik verilerinin paylaşıldığı açıklamada, evlenen çift sayısının 2017 yılında 569 bin 459 iken 2018 yılında yüzde 2,9 azalarak 553 bin 202 olduğunu, boşanan çift sayısının ise 2017 yılında 128 bin 411 iken 2018 yılında yüzde 10,9 artarak 142 bin 448 olduğu bilgisi paylaşıldı.

"Aile kurumunu muhafaza edemeyen toplumlar çözülmeye mahkûm olur"

Ailenin önemine vurgu yapılan açıklamada, "Aile, ilk insanla birlikte var olan, insanlık tarihi boyunca her din ve kültürde kendisine apayrı bir önem atfedilen ve toplumun kendisiyle inşa edildiği müstesna bir kurumdur. Aile kurumunu korumak; bir toplumun kendisini, insanlığı ve hatta tüm varlık âlemini korumakla eşdeğerdir. Allah (CC) da gönderdiği bütün ilahi dinlerde aileye büyük önem atfetmiştir. İlahi dinlerin tamamında aile ile ilgili mevzuat, evliliğin kolaylaştırılması, boşanmanın ise zorlaştırılarak aile kurumunun korunması esası üzerine bina edilmiştir. Öyle ki Allah'u Teâlâ'nın buğzettiği tek helal, boşanmaktır. Aile; toplumun çekirdeğidir, nesli korumanın teminatıdır, akrabalık bağlarının oluştuğu ocaktır. Bunların olmadığı toplumlarda bireyler birbirlerine yabancılaşır. Dolayısıyla aile kurumunu muhafaza edemeyen toplumlar çözülmeye mahkûm olur. Onun için yönünü Batı'ya dönen her toplumda erozyon ilkin aile kurumundan başlamıştır. Zira Batı, ilkin kaleyi yıkmaya odaklanarak toplumu savunmasız hale getirmeyi strateji haline getirmiştir." denildi.

"Toplumsal yapımız ve değerlerimiz her geçen gün biraz daha zayıflamaktadır"

Evlenme ve boşanmalardaki tehlikeli boyutun paylaşıldığı açıklamada, "Bizde de Batı yetiştirmesi olan İttihat ve Terakkiciler yine Batı'nın desteği ile dümene geçtiği günden beri rotamızı Batı'ya yöneltmişlerdir. Yüz yılı aşkın bir süredir aynı saik ile batılılaşma adına çok kapsamlı yıkım projelerine maruz kalan aile kurumumuz, toplumsal yapımız ve değerlerimiz her geçen gün biraz daha zayıflamaktadır. Son yayınlanan TÜİK verilerine göre ülkemizde evlenen çiftlerin sayısı 2017 yılında 569 bin 459 iken 2018 yılında yüzde 2,9 azalarak 553 bin 202 oldu. Boşanan çiftlerin sayısı ise 2017 yılında 128 bin 411 iken 2018 yılında yüzde 10,9 artarak 142 bin 448 oldu. Yayınlanan bu istatistikler, toplumsal dinamiklerimizin 10.9 şiddetinde bir deprem ile sarsılmaya başladığını ortaya koymaktadır. Yüz yıldır uygulanmakta olan yıkım projeleri ve özellikle AB uyum yasalarının sonuçları artık aile kurumumuzda net olarak görülmeye başlamış, büyük ivme kazanmıştır. TÜİK verileri, dağın ardındaki tehlikeden haber veren öncü göstergeler mesabesindedir." ifadelerine yer verildi.

"O toplumlarda aile kurumu diye bir mefhum kalmamıştır"

Batı toplumlarındaki boşanma oranlarının ürkütücü ve düşündürücü olduğunun altı çizilen açıklamada, şu şekilde devam edildi:

"İsviçre'den ithal edilen ve cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ülkemizde uygulanan medeni kanunun ve aile kurumuna taalluk eden diğer mevzuatımızın tarihi, sosyolojik ve kültürel geçmişleri araştırılmalı ve bunların uygulandığı Batı toplumlarındaki sonuçları iyi incelenmelidir. Zira o toplumlarda aile kurumu diye bir mefhum kalmamıştır. Boşanma oranları ürkütücü ve bir o kadar da düşündürücüdür. Söz konusu bazı ülkelerde boşanma oranları şu şekildedir; Lüksemburg yüzde 87, İspanya yüzde 65, Fransa yüzde 55, Amerika yüzde 46, Almanya yüzde 44, İngiltere yüzde 42, Yeni Zelanda yüzde 42, Avustralya yüzde 38, Kanada yüzde 38. Yani bizde tedavülde olan yasalar test edilmiş, uzun yıllar denenmiş, aile kurumunu, ahlakı, maneviyatı, değerleri yıkma noktasında kötü neticeler doğurmuş yasalardır. Bunları bizde uygulamaya çalışanların, toplumun ifsadına bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde destek çıktıkları şüphe götürmez bir gerçektir. Mevcut kanunların bu şekliyle uygulanmaya devam etmesi durumunda toplum olarak bizim de aynı akıbete maruz kalacağımızdan kimsenin şüphesi olmamalıdır."

Ailenin korunması ve yeniden imarı için öneriler

Açıklamanın devamında toplumun temel yapı taşı olan ailenin korunması ve yeniden imarı için altı çizilecek şu öneriler sunuldu:

-Bu göstergeler doğru tahlil edilmeli ve sağlıklı sonuçlar çıkarılmalıdır. Kökü bu topraklara ait olmayan, ithal ve AB referanslı dayatma kanunların yürürlükten kaldırılması süreci derhal başlamalı ve şu ana kadar yapılmış olan tahribatı onarmak adına toplumsal ıslah projeleri geliştirilmelidir.

-Avrupa Birliği müktesebatı, toplumsal değerlerimiz ve aile kurumumuzun yapısı esas alınarak yeniden ele alınmalıdır. Uyum yasaları kapsamında hiçbir mevzuat, proje veya müzakere başlığı peşinen kabul edilmemelidir. Toplumsal yapımıza, manevi değerlerimize zarar verecek hiçbir proje, mevzuat veya şart kabul edilmemeli ve ülkemizde uygulama sahası bulmamalıdır. Şu an yürürlükte olan yüzlerce proje de durdurulmalıdır. Müzakerelerin durması pahasına dahi olsa AB'ye gösterilen teslimiyetçi tavır son bulmalıdır.

-Aldatma ve sadakatsizlik, boşanma gerekçeleri arasında en fazla yer alan hususlardır. Bundan hareketle en kısa zamanda zina suç haline getirilmeli, evlilik dışı ilişkiler yasaklanmalı, bunu ihlal edenlere de çok ağır müeyyideler getirilmelidir. Zina ve ahlaksızlığın serbest olduğu, hatta devlet tarafından teşvik edildiği bir toplumun iflah olması mümkün değildir.

-Mevzuatımız en kısa zamanda bu hassasiyetle masaya yatırılmalı, 2012 yılında AK Parti tarafından getirilen 6284 sayılı kanun (aileyi koruma kanunu) lağvedilmeli, medeni kanun da elden geçirilerek ailenin korunması esası üzerine bina edilmelidir.

-Televizyon, medya, internet ve bilişim sahalarına tekabül eden mevzuat, ailenin korunması ve değerlerimiz esas alınarak elden geçirilmelidir. Bu sahadaki denetim mekanizmasının esasları yeniden düzenlenmeli ve etkin hale getirilmelidir. Ahlaksızlığı, kadın erkek ilişkilerini teşvik eden, aile bağlarını yok eden, müstehcenliği yaygınlaştıran yayınlar kaldırılmalı, bu konudaki müeyyideler caydırıcı hale getirilmelidir.

-İnternet ve bilişim suçlarına bakan kolluk birimleri sahayı kontrol edecek şekilde güçlendirilmelidir.

-Kendi tarihi, sosyolojik, kültürel ve manevi dinamiklerimiz esas alınarak özgün ve yerli projeler geliştirilmeli, şu ana kadar uygulanan yanlış politikaların meydana getirdiği tahribat ivedilikle onarılmalıdır.

-Aile içi sorunlar ilk olarak Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde kurulacak uzlaştırma komisyonlarına götürülmelidir. Mahkemeler ilk adres olmaktan çıkarılmalı, mahkemelerin başvuruyu kabul edebilmesi için bu uzlaştırma komisyonlarına müracaat edilmiş olma şartı getirilmelidir. Uzlaştırma komisyonları da alanında uzmanlaşmış dini şahsiyetlerden oluşturulmalıdır.

-Aile kurumunu ahlaki ve manevi değerler üzerine yeniden inşa edecek eğitim projeleri geliştirilip evlenmiş veya evlenecek olan gençlere kuracakları veya kurmuş oldukları ailenin, sağlıklı bir şekilde kurulması veya devam etmesi için gerekli bilgi, bilinç, beceri, ahlak ve anlayışı kazandıracak eğitim programları düzenlenmelidir.

-Gittikçe uzayan eğitim ve iş bulma süreçleri ile birlikte, astronomik rakamlara ulaşan düğün maliyetleri nedeniyle evlenme yaşı her geçen gün daha da yükselmektedir. Bu nedenle evlilik teşvik edilmeli ve aile kurumunun değersizleştirilmesine karşı çözüm olacak projeler geliştirilmelidir. Eğitim süreci devam eden ve evlenmek isteyen gençlere, eğitimlerini tamamladıktan sonra iki veya dört yıl geri ödemesiz evlilik bursu desteği sağlanmalıdır.

-Aile Danışmanı yetiştiren eğitim programlarımızın müfredatı, manevi ve kültürel değerlerimiz çerçevesinde yeniden gözden geçirilmelidir. Aile kurumunu yeniden inşa etmede ailelere yardımcı olacak danışmanlar yetiştirilmelidir. (Ramazan Casuk-İLKHA)