Heval, Molotoflayarak mı Özgürleş(tir)eceksin?
Şırnak’ın Cizre ilçesinde BDP-PKK taraftarı bir grubun yaptığı gösteride hedef alınan öğrenci yurdunun molotoflanması ne anlama geliyor? Öğrenci yurdunu daha önemlisi içerisinde bulunan öğrencileri yakmaya bu göstericileri kim, neden azmettirdi acaba? Öğrenci yurdunun daha çok İHL öğrencilerinin ikametine tahsis edildiği ve bir cemaate ait olduğu da biliniyor. Görüntüler izlendiğinde yurdun yakılmasının planlı ve ısrarlı bir eylem olduğu net olarak görülür.
Cizre’deki öğrenci yurdunu yakma girişimi BDP-PKK siyasetinin seçim sürecinde kontrollü bir biçimde tansiyonu yükseltme stratejisinin bir parçası değildir, diyebilir miyiz? BDP-PKK adına yapılan açıklamaların hangi kesimler üzerinde inandırıcılığı vardır? İmamları öldüren, diğer partilerin seçim bürolarını yakıp yıkan, cemaatlere yakın duranlara ANF ve Fırat Haber Ajansı üzerinden tehditler savuran, Mustazaf-Der şubelerine defalarca saldıranların BDP-PKK kadroları olduğundan şüphe duymamız için geçerli sebepler var mı acaba?
Bu siyasi çizgi sahiplerinin bölgeyi Kürtler için değil sadece ve sadece Öcalanist-ulusalcı Kürtler için steril, tertemiz bir yurt kılmak istedikleri aşikar. Birileri de “Has Kürtler ve devşirme Kürtler çatışıyor!” deyip süreci doğal göstermenin yollarını zorluyor. Söylenenlere bakılırsa cemaatçi, tarikatçı sızmanın Kürdistan’ı teslim alma çabalarına laik-ulusalcı Kürtler direnç gösteriyormuş meğerse. Molotofların yükselttiği ateşleri şöyle yorumlamamız bekleniyor: Aydınlanma ve ilerlemeye karşı karanlık ve geriliği temsil eden köküdışarıda cemaatlerin ve partilerin Kürdistan coğrafyasında dumanlı havalar oluşturmasını engellemek için rutin demokratik tepkiler.
Merak edilen konu şudur: Hevaller/yoldaşlar kendilerinden olmayan ve kendilerine muhalefet eden herkesi yakmaya/molotoflamaya girişerek mi ideal Kürdistan’ı kuracaklar? Molotoflayarak özerkleştirmek, özgürleştirmek daha ötesi barıştırmak nasıl mümkün olacaksa BDP-PKK siyaseti bu stratejide ısrarlıdır.
Devlet şiddetini aratacak kadar yaygın bir saplantı haline gelen PKK şiddet siyaseti en başta çizgi dışı kalan Kürt toplumuna yönelmektedir. Merkezi politik bir araç haline getirdikleri şiddet siyaseti acaba “başka çıkar yol kalmadığı için” mi tırmandırılıyor? Yoksa, ölçüsüz şiddet ve saldırı siyaseti ile maksimum kazanç elde edileceği hayalleri mi kuruluyor?
Otoriter ve totaliter tarzı içselleştirmekten başka seçenek kalmadı ki, türü bahaneler üretmeden Kürt sorununun çözümü için güçlü ve kalıcı adımlar atılması şart. Fakat varlığı başlı başına çözümsüzlük ve çatışma üreten mevcut yöntem ve söylemin sadece devlet tarafından değil BDP-PKK tarafından da terk edilmesi bu sürecin ilk adımıdır. AK Parti iktidarı sürecinde köklü çözümler üretilemediyse de devletin belli bir oranda klasik red, inkar ve asimilasyon siyasetinden geriye düşürüldüğü besbelli. Ancak şiddet siyasetinde dengenin bu defa Kürt ulusalcı örgüt ve çevrelerde ağır basması gibi bir tablo belirginleşti.
Sadece Cizre’de değil ülkenin dört bir tarafında otomobil, otobüs, işyeri, dernek, parti vs molotoflayan, kundaklayan hevaller/yoldaşlar yaktıkları bu ateşlerle topluma müjde mi veriyorlar, korku mu salıyorlar? Şiddete ram olan birileri bu yangınları müjde gibi görse de çok büyük bir kesim bu molotofçuları asla onurlu ve adil bir gelecek va’d eden savaşımın temsilcisi olarak görmüyor.
Olsa olsa etnik çatışma potansiyelini azdıran, Türkçü inkar ve asimilasyon siyasetini kışkırtan, süreçte hiçbir dahli bulunmayan insanları Kürt düşmanına dönüştürme trendini hızlandıran kirli bir savaştır şahit olduğumuz.
PKK-BDP siyasetinin bütün zikzaklarına, oportünist hesaplarına rağmen değişmeyen stratejisi Kürt ulusal kimliğini şiddet ve ayrışma temelinde inşa etmektir. Şiddet ve ayrışma temelinde elde edilecek politik çıkarlar toplumun hangi derdine derman olacaktır?
AK Parti, Fethullah Gülen Cemaati, Mustazaf-Der, İHL ve Kur’an kursları, cemaat yurtları vs diye ilerleyen listedeki öncelikli hedeflere yönelen tehdit ve saldırıları gerçekleştiren molotoflu hevaller uzun yıllar şikayet edilen Özel Tim, Jitem, itirafçı, korucu terörünün yerini doldurmaya adaylar anlaşılan! Kan akıtma, dehşet salma, göçe zorlama, baskı altına alıp sindirme siyaseti sonuç alıcı olsaydı şimdilerde Silivri’de mahpus bulunan Kemalist cuntacı kadrolardan hevallere sıra gelmezdi.
Daha fazla kan ve gözyaşı dökülmeden bu kirli savaşı durdurmak yapılacak en mantıklı iştir.
Kenan Alpay - Haksöz Haber