Habere göre ABD’nin çeşitli eyaletlerinde ‘sorgu’ polisi olarak görev yapan güvenlik görevlileri, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ne gelerek kullandıkları yöntemler konusunda bilgi aldı.

24 kişilik ABD heyeti PKK, DHKPC, El Kaide ve Hizbullah gibi örgüt mensuplarının takibi, yakalanması, sorgulanması ve itirafçı hale getirilmesi konusunda Türk polisinin tecrübelerinden yararlandı. Heyet ayrıca gözaltına alınan şüphelilerin, işkence beklerken insani ve ortak bir dille sorguda nasıl ifade verdikleri, örgütle bağlarının nasıl kopartıldığı, cezalarını çektikten sonra takip edilip normal hayata adapte edildikleri konusunda bilgilendirdi.

Elbette herhangi bir şüphelinin kendi iradesiyle çözülmesi ve taraf değiştirmesine söylenecek pek fazla bir söz yok. Oysa çözülen, itirafçı olan veya suç işlemediği halde muhbirlik bataklığına sürüklenen çok sayıdaki kişinin akibeti, hiç de Amerikalıları hayrette bırakacak kadar “ders” içerikli değil.

Mesela şu haberi de okuyun, ne demek istediğimizi gayet iyi anlarsınız. Türk polisinin “ikna” ve “insani muamele” adam kazanma yöntemlerine gayet açık net ve net bir örnek olsa gerek. Nitekim benzerlerine geçmiş dönemde çokça rastladığımız ve kirli faaliyet olarak nitelediğimiz bu tür uygulamaların neresinde insani muamele ya da ikna yöntemi bulunuyor, ona da siz karar verin.

Haberin geçtiği yer Gaziantep; içerik ise kısaca şöyle:

 

“Ben, inşaatta kartonpiyer işi ile uğraşıyorum. Geçen Eylül ayında bana iş teklifi için telefon açan şahıslarla görüştüğümde polis olduklarını gördüm. Bana arada bir gittiğim Mustazaf-Der hakkında muhbirlik yapmamı teklif ettiler. Ben de bu tekliflerini orada reddettim ve ayrıldım” Bana muhbirlik teklifi yapan polislerin ısrarlı telefonlarına cevap vermeyince Nisan ayı ortalarında akşam saatlerinde şehir merkezinde bindiğim motorun çalıntı olduğu bahanesi ile bir polis ekibi tarafından durduruldum. O esnada beni Ford Connect marka bir araca bindiren polisler, yanlarında bulundurdukları dizüstü bilgisayarla bana fiili livata görüntülerini göstererek bu görüntülerdekini tanıyıp tanımadığım sordular. Tanımadığımı söyleyince ısrarla ‘bak bu görüntülerdeki biri sensin. Bize Mustazaf-Der hakkında bilgi toplamazsan bu görüntüleri Facebook-Twitter gibi sitelerde yayınlar seni rezil ederiz.’ dediler. Bütün bunlardan sonra tekliflerini kabul etmediğimde sonraki günlerde ise beni ve ailemi 0531 020 xx xx no’lu telefonla arayan polisler, ailemi perişan etmekle ve beni de öldürmekle tehdit etiler. Şuan korku içindeyim bu şahıslar beni ve ailemi tehdit ediyor. Dışarıda gezerken paranoyak gibi etrafıma bakıyorum. Acaba bana nereden saldırı gelecek diye endişe ediyorum. Bunlar Antep ve çevresinde görev yapan polisler, olayın aydınlatılması için gördüğümde teşhis edebileceğim şahıslardır.”

 

Olayı yaşayan kişi D.A. Kirli icraatın sahibi ise Gaziantep polisi. Daha beter bir hadise ise iki sene önce İstanbul polisinin marifetiyle bizzat İstanbul’da yaşandı. Buradaki çirkin tezgahın kurbanı da henüz 14-15 yaşlarında bir çocuktu. Savcılığa giden mağdur yakınları, bizzat Emniyetteki çete tarafından savcının kapısına kadar tehdit ve taciz edildiler. Şikayetin sonucu ise, tahmin edeceğiniz üzere tamamen “FOS” çıktı. Babalar Emniyet içerisindeki “İYİ ÇOCUKLARINA” tabii ki kıyacak değillerdi.

Ve bu ekip, Amerika’dan gelen sorgu ekiplerine kendi “sorgu” ve “adam kazanma” tekniği konusunda dersler veriyor ya… Gerisini varın siz düşünün!