Ebu Bekre Nufey b. El-Hâris es-Sakafî (ra) anlatıyor: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: “Zaman, döne döne Allah`ın arz ve semâvâtı yarattığı gündeki düzenini tekrar buldu. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aydır. Haram aylar da üç tanesi peş peşe gelir: “Zilkade, Zilhicce ve Muharrem. Bir de Cumâdî ve Şaban ayları arasında yer alan Mudarlılar`ın Receb`i.” (Buhârî, Müslim, Ebu Dâvud)
Takvim İle İlgili Bazı Bilgiler
İnsanlık tarihi boyunca zaman hesaplamaları için çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Takvim hesaplamaları kimi toplumlarda güneş hesabına, kimisine göre de ay hesabına göre yapılmıştır. Yazılı olmasa bile hemen her toplumda tarihte vuku bulan büyük olaylar takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Daha önemli olaylar vuku buldukça bu takvim başlangıcı da değişikliğe uğramış ve yeni büyük olaya göre şekil almıştır. Araplar takvimlerini ay hesabına göre yaparlardı.

Güneş hesabına göre yapılan takvimlerde bir güneş yılı 365 gün 6 saat’ten ibarettir. Yine bir güneş yılı 12 aydan ibarettir. Güneş hesabına göre aylar hesaplanırken kimi ay 28/29 gün, kimisi 30 gün, kimisi de 31 gün olarak hesaplanır.

Ay hesabına göre bir yıl 354 günden ibarettir. Bir kameri yıl 12 aydan oluşur. Kameri aylar ya 29 veya 30 gün çeker.
Bir güneş yılı ile bir ay yılı arasındaki fark 11 gündür. Dolayısıyla her 32,5 yılda bir ay yılı güneş yılına bir yıl fazladan fark atar. Güneş takvimlerine göre günler mevsimler içerisinde sabit bir yere sahiptirler. Kameri takvime göre ise bir tarih her yıl 11 gün geriye kayar. Böylece söz konusu bu tarih bütün mevsimleri dolaşıp 32,5 yıl sonra aynı yerine döner. Örneğin, Bir çocuk Haziran ayında oruca (Ramazan ayına) rastlayan bir tarihte doğmuş ise 32,5 yaşına gelinceye kadar bütün mevsimlerde Ramazan orucunu geçirir ve bundan sonra tekrar Haziran ayında Ramazan Orucuna rastlar. Bu değişikliğin sebebi, yukarıda bahsedildiği üzere güneş yılı ile ay yılı arasındaki 11 günlük farktan dolayıdır.

Güneş hesabına göre hesaplanan takvimlerde günün başlangıcı gece yarısı 12’den sonradır. Kameri takvime göre ise günün başlangıcı güneşin batmasıyladır.

İslami Takvim (Hicri Takvim)
Hz. Peygamber (sav)’in Medine’ye hicret etmesiyle birlikte Medine’de İslami idare tesis edildikten sonra da hesaplar kameri aylara göre yapılmıştır. Sistemli bir takvim kullanılmamakla birlikte Müslümanlar Hz. Ömer’in (ra) hilafetine kadar önemli olayları tarih başlangıcı olarak kabul eder ve kullanırlardı (Fil olayı, Ficar Savaşı …). Yıllar geçtikçe İslam yayılıyor ve buna mukabil olarak da idari, hukuki ve sosyal işlemler de bu oranda büyüyordu. Bu yoğunluk içerisinde zamanla takvim konusunda bazı karışıklıklar meydana geldi. Hz. Ömer (ra) başta Hz. Ali (ra) olmak üzere ileri gelen sahabeleri toplayarak kendileriyle bu konuyla ilgili istişare etti. Bu istişare içerisinde Hz. Ali’nin (ra) teklifi en uygunu bulunarak kabul edildi. Hz. Ali’ye (ra) göre yeni takvimin başlangıcı Resulullah’ın (sav) Mekke’den Medine’ye hicreti başlangıç kabul edilerek düzenlenmeliydi. Resulullah’ın (sav) hicreti Rebiülevvel Ayı’nda gerçekleşmişti. Oysa kameri yılın başlangıcı Muharrem Ayı’dır. Bunun üzerine tarih yaklaşık iki buçuk ay geriye kaydırılarak 1 Muharrem (M 622) Hicri Takvim’in başlangıcı olarak kabul edildi. Çağdaş İslam âlimlerinden merhum Muhammed Hamidullah’ın tesbitine göre 1. Hicri yılın 1 Muharrem günü, 21 Mart 622 Milâdî tarihine denk gelmektedir.
Hicrî takvim Resulullah’ın (sav) Mekke’den Medine’ye hicretini esas alarak kameri hesaba göre düzenlenmiştir. Milâdî/Gregorien takvim Hz. İsa`nın (as) doğumunu tarih başlangıcı olarak esas alarak güneş hesabına göre düzenlenmiştir. Celalî Takvim (Hicri-Şemsi) Resulullah’ın (sav) hicretini başlangıç olarak alıp güneş hesabına göre düzenlenmiştir. Bu takvim Hicretin başlangıcını (Miladi 21 Mart/1 Ferverdin ) esas alarak güneş sistemine göre düzenlenmiştir.

Muharrem Ayı ve Önemi

Hicri Kameri takvimimizin ilk ayını oluşturan ‘Muharrem’ ayı farklı bir öneme haizdir. Birçok önemli tarihi hadisenin yaşandığı bu ay, Resulullah (sav) tarafından ‘Şehrullah’ (Allah’ın (cc) ayı) olarak isimlendirilmiştir. İçinde birçok hayır ve bereket bulunduran bu ayın diğer bir hususiyeti içerisinde İslam ümmetini yaslara boğan Peygamber torunu Hz. Hüseyin’in (ra) şehadet olayının yaşanmasıdır.

Aşûre Günü
Muharrem’in 10’uncu günü Aşûre günüdür. Aşûre gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir.
Fakîh Ebu’l-Leys Semerkandî Hazretleri’nin beyânına göre Aşûre günü meydana gelen hâdiselerden bazıları şunlardır:

Yerlerin ve göklerin yaratılması,
 
Hz. Âdem (a.s.)’in tevbesinin kabul edilmesi, Hz. Musa (a.s.)’nın Firavn’ın şerrinden kurtulması ve Firavn’ın helak olması, Hz. İbrahim (a.s.)’in dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması,
Hz. Eyyûb (a.s.)’un hastalıktan şifâ bulması,
Hz. Yûnus (a.s.)’un balığın karnından kurtulması,
Hz. Süleyman (a.s.)’a saltanat verilmesi,
Hz. Nuh (a.s.)’un gemisinin karaya oturması,
Hz. Hüseyin (r.a.)’in şehid edilmesi

Ayı’nın faziletlerini bildiren bazı hadisler
Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sav) buyurdular ki: “Ramazan ayından sonra en faziletli oruç (ayı) şehrullah olan Muharrem ayıdır. Farz namazdan sonra en efdal namaz da gece namazıdır.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai)
“Hz. Ali’nin (ra) anlattığına göre bir adam ona sorar: “Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” Ali (ra) şu cevabı verir: “Ben bu soruyu Resulullah`a soran kimseye rastlamamıştım. Nihayet bir adam sordu. O zaman ben de yanlarında idim. Dedi ki: “Ey Allah`ın Resûlü! Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” Şu cevabı lütfettiler: “Ramazan dışında da oruç tutmak istersen Muharrem ayında tut. Çünkü o Şehrullah (Allah`ın ayı)’dır. O ayda bir gün vardır ki, Allah onda bir kavmin günahlarını affetti, bir başka kavmin günahını da affedecek.” (Tirmizi)

Bu vesileyle siz kardeşlerimizin ve tüm İslam âleminin Hicri Yılbaşı’nı tebrik eder, yeni hicri yılın tüm dünya Müslümanları ve bilhassa şu an terör devleti tarafından işgal edilen Gazze’deki Müslüman kardeşlerimizin selametine ve ahiret saadetine vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan (cc) niyaz ederiz.