BATMAN - Batman`da kılınan ve vatandaşların camileri doldurduğu cuma namazı hutbesinde Peygamber Efendimizin Medine`ye hicreti ve Hicret konusu işlendi.
 
Peygamber Efendimiz (s.a.s.), vahye ilk muhatap olduğunda, Varaka bin Nevfel`in, kavminin O`nu Mekke`den çıkaracağını söylediği ve bütün Peygamberlerin Hakk`a davet yolunda evlerinden ve yurtlarından vazgeçmeye mecbur bırakıldıklarını haber verdiğinin anlatıldığı htutbede "O kutlu Peygamberler, dünya hayatında Yüce Allah`a kavuşmayı amaçlayan bir muhacir konumundaydılar. Onlar, terk etmeden kavuşma olmayacağı bilinciyle doğdukları topraklardan vazgeçebiliyorlardı. Sevgili Peygamberimiz ve O`na inananlar da, önceki Peygamberler ve ümmetler gibi uzak diyarlara göçe mecbur bırakılmıştı" denildi.
 
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.v.)`i, insanî erdemlerden ve kulluk bilincinden uzaklaşmış cahiliye toplumunun hazmedemediği ve Mekkeli müşriklerin, kendilerine bir şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderilen Merhamet Peygamberine akla hayale gelmedik baskı ve zulmü reva gördüklerinin dile getirildiği hutbede, "Ona kucak açmak, Onunla yeniden kendilerine gelmek yerine Onu dışladılar, Onun hayatına kastettiler. Bu baskı ve şiddet ortamında İslam`ı yayma ve yaşama imkânı kalmadığını gören Efendimiz önce sahabeden bazılarını gönderdi, daha sonra da kendisi gitti fedakâr insanların şehri Medine`ye. İşte bu göçün adı Hicrettir" ifadeleri kullanıldı.
 
Hutbede, Peygamber Efendimizin bu hicretinin sıradan bir göç olmadığına değinilerek "Hicret, Müslümanlar için birçok dersler içermektedir. Her şeyden önce bu hicret, bir kaçış değil, ilâhi mesajlara gönül verenlerle, Kutlu Elçi`nin kavuşmasıdır. Hicret, yüce değerlerin yeryüzünde neşv-ü nema bulması için girişilen kutlu bir yolculuktur. Hicret, İslam davası uğruna anadan, babadan, evlattan hatta candan vazgeçişin, ibretli ve meşakkatli kıssasıdır. Hicret, yârını, diyârını, malını-mülkünü Allah için, göz kırpmadan terk eden Muhacir ve onları bağırlarına basan Ensârın destanıdır. Bu destanda fedakârlık, kardeşlik, ahde vefa, birlik ve beraberlik, sevgi, saygı, paylaşma ve kucaklaşma vardır" denildi.
 
Hutbede ölümü göze alarak kutlu Peygamber`in emanetlerini üstlenen Hz.Ali, can yoldaşı, sadık dost Hz.Ebu Bekir, müşriklere meydan okuyarak Mekke`ye veda eden Hz.Ömer ve İslam uğruna tüm varlığını ortaya koyan Hz.Osman`ın bu hicretin sembol isimleri olduğu belirtildi.
 
Asıl Hicret Eden Allah`ın Yasakladıklarını Terk Edendir
Hicretin Allah`a ibadete, insanî erdemlere, rahmet ve medeniyete gönlünü açanların azmi ve kararlılığı, bu değerlere kapılarını kapatanların ise hüsranı olduğu belirtilen hutbede, " Peygamberimizin hicreti, nurun hayat buluşu, karanlığın aydınlığa dönüşüdür. Bu fedakârlık ve meşakkat dolu yolculuğun Allah katında elbette bir mükâfatı vardır. Yüce Rabbimiz, Kur`an-ı Kerim`de bu hususa şöyle işaret etmektedir; `İman edip hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad eden kimselerin mertebeleri, Allah katında daha üstündür. İşte onlar, başarıya erenlerin tâ kendileridir.`" ayeti hatırlatıldı.
 
Hicretin, Gönüller Sultanı`nın ifadesiyle, haram ve günahları terk ederek Yüce Allah`a teslimiyet ve insanlık onurunu zedeleyen her türlü süflî duygu ve emellere sırt çevirip ulvî değerler uğruna mücadele etmek, olduğu kaydedilen hutbede, Peygamber Efendimizin bir hadisi ile konuya temas ettiği ifade edildi: "İyi Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir. Asıl hicret eden de Allah`ın yasakladıklarını terk edendir.
Her yıl idrak ettiğimiz hicretin anlamını ve mesajlarını daha iyi kavramaya çalışalım. Efendimizin öğrettiği şekilde, Allah`ın emrettiklerini yapıp yasaklarından uzak kalalım ve böylece bizler de hicret sevabına nail olalım" tavsiyesinde bulunuldu. (Veysi Demir-İLKHA)