Bir ayet
Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı “alak”dan yarattı. (Alak 1-2)
Bir Hadis
“Bir kadınla dört şeyi için evlenilir: Zenginliği, soyu, güzelliği ve dindarlığı için. Sen dindar olanı seç ki elin bereket görsün.” (Buhari)
Sir Söz
“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir” (Mevlana)
Hikmet Kaseleri
GEÇMİŞTEN GELEN İMAMLIK
İmam önde olan demektir. İmam, emam yani ön lafzından geliyor. Lafız olarak imam tamamen gelecekle alakalı bir kavramdır. Buna rağmen biz geçmişte olan selef âlimlerine “imam”
deriz. Yani onları geçmişten alıp
öncü yaparız. İmam Ebu Hanife, İmam Şafii deriz. İmam Malik,
İmam Cafer-i Sadık deriz. Oysa
bunlar daha önceden gelen selef
alimleridir. Lakin bunların yeri ve
konumu her zaman öndedir. İşte bu bir usuldür. Geçmişin mirası
geleceğe imam oluyor. Bu dengeye dikkat etmek çok önemlidir.
MAZİNİN İMZASI
İmza, alınmış olan kararı ve bu
kararın tatbikini ifade eder. İmza
şimdiki zamanda atılır. Mazi olur
ama etkisi istikbale dairdir.
Her mazi insanın hayatında bir
imza, her imza mazide alınmış bir
karardır. İyi olsun kötü olsun geçmişte alınmış her kararın, o kararın uygulamasının gelecekte etkisi vardır. Alınan her karar maziye mahkum olduğu ve artık o karar insan iradesinden çıktığı için
en sonuna konulan işarete “imza”
denilmiştir. İmza mazide kalır ama
etkisi iyi-kötü mutlaka insanın
önüne çıkar. Bu nedenle hadiste
mealen “sadaka vermek mal sahibinin attığı bir imzadır” buyrulur.
TEVBE SURESİ
79. O KİMSELER Kİ, MÜ’MİNLERDEN
SADAKALARI GÖNÜL HOŞLUĞU İLE FAZLACA VERENLERİ VE KENDİ GÜÇLERİNİN
ETTİĞİNDEN FAZLASINI BULAMAYANLARI AYIPLARLAR, ONLAR İLE ALAYDA
BULUNURLAR. ALLAH TEÂLÂ’DA O KİMSELERİ MASKARAYA ÇEVİRİR VE ONLAR
İÇİN ACIKLI BİR AZAP VARDIR.
79. Bu mubârak âyetler, münafıkların, zekât, sadaka vazifelerini fazlasıyla yapan veya bir hikmet gereği durumu fakir bulunan mü’minler ile alay etmek alçaklığına cür’et ettiklerini bildiriyor, artık o gibi kâfir kimselerin ilâhî
affa nail olamayacaklarını ihtar buyuruyor. Şöyle ki: (O) Münafık topluluğundan olan (kimseler ki) imanları pek
kuvvetli olan (müminlerden sadakları
gönül hoşluğu ile) kalben samimî şekilde isteyerek (verenleri) zekatlarından
başka Hak rızâsı için fazlaca nafile olarak teberrularda bulunanları (ve kendi güçlerinin yettiğinden fazlasını bulamayanları) böyle oldukları halde yine
sadaka vermeğe koşanları (Ayıplarlar)
ve (onlar ile) öğle güçlerini sarf ederek
sadaka vermeğe çalışanlar ile (alayda bulunurlar) artık (Allah Teâlâ’da) onların o kötü hareketlerinin bir cezası olmak üzere (o kimseleri maskayara çevirir) yani: Onları o alay etmeleri yüzünden cezaya uğratır, (ve onlar
için) Öyle mü’minleri ayıplayan, onlar ile
alay eden münafık kimseler için (acıklıbir azap vardır) onların böyle ebedî bir
azaba uğrayacakları kararlaştırılmıştır.
Rivayete göre Rasûlü Ekrem Hazretleri bir gün bir hutbe okuyup müslümanları sadaka vermeğe teşvik buyurmuştu. Bunun üzerine Abdullah İbni
Avf, malının yarısı olan dört bin dirhemi
getirip Rasûlullah’a teslim etmiş, dört
bin dirhemini de ailesinin geçimine tahsis ettiğini söylemişti. Yüce Peygamberimiz de: Allah Teâlâ senin için verdiğini de, yanında tuttuğunu da mübarek kılsın diye dua’a etmişti. Sonra Hz.
Abdullah’ın serveti pek ziyade artmış,
hattha vefatı zamanında iki eşine isabet eden miras payı yüz doksan bin dirhem bulunmuştu.
Ömer Nasuhi Bilmen Tefsiri