Zaman, saat gibi tık tık ilerliyor. İlerlemekte olan zamanda kimileri gözlerini yumarken, kimileri de buğulanmış gözlerini açıyor. Gözlerini yumanın arkasında bırakılan kimileri; acı, ayrılık, gözyaşı, vaveyla ve figanla kalıyor. Gözlerini açan ise sevinciyle, mutluluğuyla ve neşesiyle beraber geliyor. “Her ümmet için bir süre vardır; süreleri sona erince bir saat bile geciktirilmezler ve öne de alınmazlar.” (Yunus 48) Evet, her şey belli ölçülerle ilerliyor.
Ölüm tik tak atan bir kalbin durması değil, gözlerini yummakla biten bir hayat değil, bilakis sınavın bitişi ve sınavdan çıkıştır. Yorgunlukla, bekleyişle ve stresle fani hayatın bitişi ve sınavın sonucunu öğrenme yeridir ebedi hayat...
“Dünya hayatı sadece oyun ve oyalanmadır. Ahiret yurdu sakınanlar için daha iyidir. Düşünmüyor musunuz?”(Enam 32) İnsan gerçekten düşünürse dünya tam anlamıyla imtihan meydanı! İnsan dünya için değil, ahiret için yaratılıyor. Hayat denen oyunun süsüyle oyalananlar kaybederken, hızla geçen zamanı değerlendirenler kazanıyor imtihanı...
Gerçek şu ki; zamanı gelenler ecel şerbetini yudumlarken, yerini yeni doğanlara bırakıyor. Aslında ikisi de emir, ikisi de birer imtihan. Acı da mutluluk da sınav, veren de alan da Allah. Zaman tık tık sırasıyla ilerlerken tek tek can alıp can veriyor hayata. Doğmak ve ölmek sırasıyla... İsmi zaman, yaratıcısı Allah... Zaman şahid, Hâkim ise Allah...
Şahidimiz zamanı “heder” silahıyla vurup, en büyük mahkemede mahcup olanlardan eyleme bizi ya Rab!
HAFTANIN YAZISI
HATİCE DEMİRCAN
İZMİR – YAŞ: 18
HATİCE DEMİRCAN
İZMİR – YAŞ: 18