Şükrü Gündüz / İstanbul

Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Avukat Muharrem Balcı, Danıştay 13. Dairesinin yürütmesinin durdurduğu 20 santilitre ve altında alkollü içkilerin marketlerde satışını engelleyen ve 24 yaş sınırı getiren maddelerinin Danıştay tarafından iptal edilmesinin kabul edilemeyeceğini söyledi. Sultanahmet`teki Rast Otel`de gerçekleştirilen basın toplantısında konuşan Yeşilay Başkanı Balcı, “Danıştay’ın kanuni bir boşluğu gençler aleyhine doldurulmasının kabul edilemeyeceğini ifade ederek iptal edilen yönetmeliğin yerine daha sağlıklı sonuçlar alacak kanunların çıkarılması için çalışacaklarını söyledi.


KİMSE KENDİSİNE İSTEDİĞİ GİBİ ZARAR VEREMEZ
Gerek hukukta gerekse dini inançlarda kişinin kendisine zarar verme özgürlüğü olmadığına dikkat çeken Balcı, “Kişi alkollü içkiler, uyuşturucu madde kullanımı, tütün mamulleri kullanımı tercihi ile kendisine istediği gibi zarar veremez. Bunu yaptığı takdirde devletin müdahale etme zorunluluğu doğar. Öyle ki bundan zarar görecek olan vatandaşlar ve kamu da buna müdahale edebilmektedir.

Yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı (Any. Md. 17/1), dokunulamaz ve devredilemez bir haktır. O halde, devletin bu hakları ihlal etmemesi ve yaşamı korumak için zorunlu önlemleri alması zorunluluğu vardır. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi, alkol, sigara ve diğer uyuşturucu maddelerin satış ve üretimine kontrolsüzce devam edilmesinin insan haklarının ihlali ve insanlığa karşı suç olduğunu düşünüyoruz” dedi.


2,5 MİLYON İNSAN ALKOLE KURBAN GİDİYOR
Dünya sağlık örgütünün verilerine göre alkollü içkilerin neden olduğu hastalık ve kazalar nedeniyle her yıl 2,5 milyon insanın öldüğünü dile getiren Balcı,”Yani Dünyadaki toplam ölümlerin % 3,8`i alkol kaynaklı. Britanya Bağımsız Bilimsel Uyuşturucu Komitesi (ISCD) ve Avrupa Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA) üyesi Bilim adamları tarafından yapılan araştırmada ise yeni bir "uyuşturucu zarar ölçeği" belirlendi. Merkezin araştırmasında bilim adamları, alkolün kokain veya tütünden yaklaşık 3 kat daha zararlı olduğunu ortaya koydular” ifadelerini kullandı.


ALKOLÜN ZARARLARI SAYMAKLA BİTMEZ
Korkunç trafik kazalarına, boşanmalara, her türlü taciz, tecavüz, cinnet ve cinayete neden olan alkol kullanımının engellenmesi için insanların ciddi bir eğitimden geçmesi gerektiğini belirten Balcı sözlerini şöyle sürdürdü: “Yaptığımız bütün açıklamalarda ve basın toplantılarında alkolün zararlı etkilerine karşı mücadelede sağlıklı bir netice alınabilmesinin. yapılan düzenlemelerin uygulanabilir olmasına bağlı olduğunu söyledik. Bunun için de ilgili kurumların üzerine düşen görevleri hakkıyla yerine getirmesi ile mümkün olacağını vurguladık.

Bu bağlamda emniyet güçlerini, eğitim birimlerini ve diğer bütün kamu kuruluşlarını, kanaat önderlerini, sanatçıları ve sporcuları her fırsatta duyarlı olmaya çağırdık.Fakat bu duyarlılık çağrımız ilk olarak yargı organlarınca ihlal edildi. Danıştay 13. Dairesi aldığı kararla "Hacmi 20 cl ve altında bulunan ambalajlardaki alkollü içkilerin bakkal ve marketlerde satılamayacağı" ve "Çocukları ve gençleri hedef alan veya bu kişilerin ilgi alanına giren etkinliklerde alkollü içki satılamayacağına" ilişkin yönetmelik hükümlerinin yürütmesini durdurdu”


DANIŞTAY’IN BU KARARI MANIDARDIR
TAPDK`nın yapmış olduğu ve gençleri alkole karşı korumaya yönelik olan bu düzenlemenin kanunla yapılması veya kanuna açıkça dayandırılması gerektiği bir gerçektir” diyen Yeşilay Başkanı Balcı, “Fakat Danıştay tarafından kanuni bir boşluğun gençler aleyhine doldurulması da kabul edilebilir değildir. Devletin düzenleme yetkisi verdiği bir kurumun, gençlerin ve toplum sağlığının korunmasına yönelik hazırladığı yönetmeliğin en etkili iki maddesinin bu şekilde yürürlüğünün durdurulması hukuk mantığına, vicdana ve ülke gerçeklerine aykırıdır.

Yürütmenin durdurulması kararı sadece hukuk mantığı açısından değil, verildiği zaman açısından da bünyesinde büyük sıkıntıları barındırmaktadır. Zira yaz aylarına girdiğimiz ve gençlere yönelik pek çok aktivitenin gerçekleştirileceği bir dönemde bu kararın verilmiş `Olması oldukça manidar görünmektedir. Yıllarca karara bağlanmayı bekleyen dosyaların aksine, alel acele karar verilmiş olması da düşündürücüdür” şeklinde konuştu.