İZMİT - Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu yaptığı basın açıklamasıyla yaşanan hukuksuzlukları ve inancın önündeki engelleri dile getiren Adına Umut-Der Başkanı İzzet Kazak, inançları gereği yaşamaya çalışanların karşılarına, güncel hayatlarının her alanında yönetmeliklerin bir put gibi dikilmek istendiğini belirtti.
 
Müslüman bir ülkede dindar halkın inanç ve değerlerinin hedef tahtasında tutulmaya devam ettiğini ifade eden Kazak, "28 Şubat sürecinde dini ve ahlaki değerlere adeta savaş açılmış Müslüman ve mazlum halkın hayatının her alanı kendisine çekilmez kılınmıştır. Büyük umutlarla iktidara getirilen AKP hükümeti ise bu alanlardan hiç birinde iyileştirmeye gitmemiş sadece göz boyama ve hukuksal altyapıdan yoksun birkaç düzenleme yapmıştır. Ne yazık ki gün geçmiyor ki yeni bir haksızlık veya hukuksuzlukla ile karşılaşmayalım" dedi.
 
Birçok alandaki yönetmelikler günün değişen şartları ve toplumun temel kabullerine uygun yumuşatılıp değiştirilirken ne yazık ki söz konusu mütedeyyin Müslüman halk olunca yönetmelikler kanunların bile üstüne çıkartıldığını vurgulayan Kazak, karşılaşılan bazı sıkıntıları şöyle dile getirdi:
 
"Bursa`da başörtülü olduğundan dolayı Nurten Topaloğlu`na "Serbest inşaat Mühendisliği belgesini" vermeyen Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası da kendi yönetmeliği gösteriyor.
 
Gaziantep`te önceki okulunda okul müdürü tarafından organizeli bir şekilde dövülen sonrada Türktepe Ortaokuluna sürgün gönderilen 13 yaşındaki Sedanur Ağsu kardeşimiz burada da okul müdürü Orhan Usta tarafından önce tehdit ediliyor sonra tecrit edilerek adeta psikolojik savaşa tabi tutuluyor. Durumunun düzeltilmesi için gittiği İlçe ve İl Milli Eğitim Müdürlüklerinde annesi ve kendisi adeta terörist muamelesi görüyor ve önlerine yönetmelikler birer ilahi name gibi koyuluyor.
 
Müslüman bacılarımızın inançları gereği taktıkları başörtüsünden dolayı maruz kaldıkları bu zulümleri ve baskıları kınıyor bunların müsebbiplerini kamuoyunun vicdanlarına havale ediyoruz."
 
Halkın dini taleplerinin, ilgili ve yetkili makamlar nezdinde yankı bulmamasının, bu zulmü devam ettirmek isteyen birçok kurum ve kuruluşu cesaretlendirdiğini vurgulayan Kazak, "Ne iş yaptığı meçhul olan ve tam bir hilkat garibesi olan Serra Yılmaz tesettürlü bacıları öcü olarak göstermiş, Aras Kargo, Carfour-sa, İstanbul Barosu, Kamil koç ve benzeri birçok kurum ve kuruluş Müslüman bir ülkede Müslümanların inançlarını hiçe sayan uygulamalara imza atmıştır" ifadelerini kullandı.
 
Kazak son olarak hükümetten ve yetkili makamlardan taleplerini şöyle sıraladı:
1. Halkımızın inancını yaşamalarına engel olan bu anlamsız ve darbe mahsullü yönetmelikleri ivedilikle kaldırmalı anayasal güvence altına alınmalıdır.
2. Her türlü inanç özgürlüğüne ters düşen maddeler anayasadan çıkarılmalıdır.
3. Tesettürün kayıtsız ve şartsız her mekanda serbest kılınmasını anayasal güvence altına alınmalıdır.
4. Müslüman halkın örf, adet ve değer yargılarına ters düşen gençliğimizin ahlak ve kültürel değerlerini dinamitleyen her türlü rezaleti mubah kılan ortamların ortadan kaldırılması ve Müslüman halkın talepleri doğrultusunda düzenlenmesi temin edilmelidir.
5. Tüm dünyada zararları dillendirilmekte olan karma eğitim sisteminden biran önce vazgeçilmelidir.
6. Her gün, ne anlama geldiğini dahi bilmeyen çocuklarımıza dayatılan ve tamamen ırkçılık kokan `Andımızdan` vazgeçilmelidir.
7. 10 Kasım törenleri başta olmak üzere her türlü dini ritüeller kategorisine girecek olan saygı duruşu, heykel ve resimler önünde durma ve ölmüş kişilere Ey Ulu diye başlayan konuşmaların yapıldığı törenleri zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Zira bu tarz törenleri İslam inanışına aykırı buluyoruz. Hele hele bunları ilkokul çağındaki çocuklara dayatılması ise tam bir garabet olarak değerlendiriyoruz. Bu tarz törenleri herkesin katılmasının zorunlu kılmaktan vaz geçilmesini, bunun tamamen isteğe bağlı bırakılması gerekmektedir. Diye değerlendiriyoruz. (İLKHA)