Mehmet Laçin-Erkan Yavuz- Doğruhaber

İSTANBUL - Gazze`ye insani yardım taşıyan ``Mavi Marmara`` gemisine Akdeniz`in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin israil Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi`nin yargılandığı davaya bugün de devam edildi. Çağlayan`da bulunan İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi`nde 06 Kasım Salı günü başlayan tarihi dava 21 Şubat 2013`e ertelendi. Davanın bugün yapılan son duruşmasında Mavi Marmara Gemisi’nde şehid olan Fahri Yaldız ‘ın kardeşi Hasan Yaldız, eşi Yeter Gül Yaldız, annesi Zeliha Yaldız, Şehid Cevdet Kılıçlar’ın eşi Derya Kılıçlar ve Şehid Necdet Yıldırım’ın eşi Refika Yıldırım ve gemide bulunan bazı mağdurlar ifade vererek katiller hakkında şikâyetçi oldular.

 Türkiye’den Gelen Yahudiler Sorguya Katıldı

Mağdurlardan İsmail Yılmaz, şehid olanların çoğunun beyaz bayrka çektikten sonra israil askerleri tarafından vurularak şehid edildiğini söyledi. Yılmaz Asdot Limanı’na götürüldükten sonra Türkiye’de gelen ve Türkiye vatandaşı olan çok iyi Türkçe konuşan yahudiler tarafından sorgulandıklarını söyledi. Sürekli fiziki ve psikolojik işkence gördüklerini söyleyen Yılmaz eliyle yakın ağır yaralı arkadaşlarının da teslim alındıktan sonra bu hale getirildiklerini söyledi.

 Kılıçlar: İdamla Yargılansınlar 
Saldırıda şehid olan Cevdet Kılıçlar`ın eşi Derya Kılıçlar da eşinin gazeteci olarak çalıştığını belirterek şunları söyledi: ``Çok duyarlı bir insandı. Mavi Marmara Gemisi ile gitmeden önce Filistin`dekiler aç olduğu için 20 gün boyunca evimizde çorba içmiştik. Bana, `Filistin için, hiçbir şey yapamıyoruz` demişti. Gemiye katılmak istedi, ben de istiyordum ama iki çocuğuma İstanbul`da bakacak yakınımız yoktu. Gitmesine engel olmadım, vicdan azabının onu nasıl rahatsız ettiğini biliyordum. Bana, `sürekli uluslararası sularda kalacaklarını, onların sınırına geçmeyeceklerini söylemişti` dedi.  Açılan bu davanın ezberleri bozacağına inandığını söyleyen Kılıçlar, ``Davacıyım çünkü o beyinsizler, eşimin beynini parçaladılar onlarında cezasız kalmasını istemiyorum ve sizden talebim idamla yargılansınlar`` dedi.

Akdenizi kırmızıya Boyayan Eşimin Kanının Hesabı Sorulsun
İHH çalışanı olan ve Mavi Marmara’da şehid edilen Necdet Yıldırım`ın eşi Refika Yıldırım da iki buçuk yıllık evli olduğunu ve hayatının alt üst olduğunu söyledi. ``O benim sığınağımdı. Cenazesi geldiğinde yüzüne bakmak istedim, tabutta uyuyordu, yüzünde çok güzel bir gülümseme vardı`` diyen Refika Yıldırım, o sırada dikkatini çeken bir şeyin olduğunu belirterek, `”Eşimin boynuna kadar naylonla kaplanmış, üzerine kefen örtülmüştü. Sonra eşimin kanının durmadığını ve kanın durması için boynuna kadar naylonla kaplandığını gördüm. Eşimin Akdeniz`i kırmızıya boyayan kanının, hesabının sorulmasını istiyorum. Sanıkların idam edilmesini talep ediyorum.” Konuşmasına devam eden Yıldırım, eşinin cenazesinin, kızının doğum gününe rastladığını söyledi. Kızı Melek’in babasının ölümünden çok fazla etkilendiğini söyleyen Yıldırım, ``Kızım `hayallerimde babam yok, hayal kurmak istemiyorum` diyor. Eşimin mezarına kızımı her istediğinde götürüyorum. Gidip çiçek ve çakıl taşı alarak onları yatağının başucunda saklıyor. Ben Melek`in gözyaşlarının hesabını sorulmasını istiyorum. Sanıkların yargılanmasını ve idam edilmesini talep ediyorum`` dedi.
Yıldırım`ın bu sözlerinin ardından duruşma salonunda duygulu anlar yaşandı. Çok sayıda mağdur ile bazı avukatlar ve duruşmayı izlemeye gelenler fenalaşarak duruşma salonundan çıktı. Duruşma ya şikâyetçi olarak katılan Fahri Yaldız’ın annesi Zeliha Yaldız da oğlunun yetim büyüdüğünü ve çok merhametli olduğunu bu nedenle Filistinli yetimlere merhametle yaklaşarak onların başını okşamak için oraya gitmeye karar vermişti. Ama o katiller oğlumu şehid ettiler diyerek sorumlu herkesin en ağır şekilde yargılanmasını istedi.

Duruşmada daha sonra avukatların yazılı ve sözlü talepleri alındı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci`nin hazırladığı 109 sayfalık iddianamede, 4 siyonist komutan, kasten adam öldürmek, kasten adam öldürmeye teşebbüs, nitelikli kasten yaralama, kasten yaralama, nitelikli yağma, deniz veya demiryolu ulaşım araçlarını kaçırma ve alıkoyma, nitelikli mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve eziyet suçlarını azmettirmek suçlarından yargılanıyor. Verilen aranın ardından Mahkeme başkanı Ekinci bir daha ki duruşmanın 21 Şubat 2013 tarihinde yapılmasına karar verdiklerini açıkladı.

 Bu Dava Siyasi Değil Adli bir Davadır

Mağdurların avukatları adına bir açıklama yapan Av. Cüneyt Toraman şu değerlendirmelerde bulundu: “İlk duruşma olması hasebiyle önemli idi. Duruşmada mağdur avukatları olarak üç önemli hususa vurgu yaptık. Birincisi, bu davanın siyasi bir dava olmadığını, politik bir aracı olmadığını tamamen ceza kanununda tanımı, nitelikli adam öldürme, yağma, gasp yani son derece ahlaksızca çirkin suçlar olduğunu söyledik. Bu davanın böyle bir dava olduğunun altını çizdik. Yani iki devlet arasındaki bir dava değil, genelkurmay başkanının, istihbarat başkanının yargılandığı bir dava. Çünkü bunlar azmettirici. Üst emir merci bunlardır. Çünkü bunlar öldüren değil azmettirici, emir verici olarak yargılanıyor. İkinci husus bu davanın ilk dava olmadığı, Türkiye’de bundan önce de yabancı ülke vatandaşlarının da yargılandığı dava örneklerini mahkemeye arz ettik. Bunun yanında uluslararası alandan pek çok kişinin yargılandığı davalar var. Uluslararası alanda israil başkanı Ariel Şaron da daha önce yargılanmıştı. Üçüncüsü de bizim talebimiz, sanıklarda buraya getirilsin ve yargılansın. Onlara da adil yargılanma hakkı verilsin. Onlara da çağrı yapıyoruz. Buraya gelsinler mutlaka kendilerini savunsunlar. Onlarında bu mahkemeye gelip tanık ve ailelerin anlattıklarını dinleyip nasıl bir suç işlediklerini görmelerini isterdik. Onlara tebligat gönderilecek eğer mahkemeye gelmezlerse haklarında kırmızı bülten çıkartılarak yakalanmaları sağlanacak.”

Özgür Kudüs Platformu ve Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu (MİNHAP) üyeleri davaya destek vermek amacıyla Çağlayan Adliyesine geldiler. MİNHAP Başkanı Cemal Çınar Hoca davanın seyri hakkında şu açıklamalarda bulundu: “israil’e karşı atılması gereken bir adımdı. Küçük bir adım ama insanlık adına manası büyük olan bir girişim olduğuna inanıyoruz ve israil’e karşı özgürlükten yana olan hak ve hukuktan yana olan tüm insanların aynı anda aynı şekilde bu mesele üzerine yürüyerek adım atmaları gerekir. Bir daha ki duruşmaya Müslümanların ciddi bir kalabalık oluşturmaları gerekir. Bu davanın başka mercilerde de görülmesi gerekir . Sadece Türkiyeye has bir dava olmaması birçok ülkede israilin yargılanması lazım. Bu nedenle talebimiz bu davanın uluslararası bir seyre getirilmesidir.”