Doğruhaber
Allah Resulüyle beraber yaşasaydık, O’na nasıl değer verir, nasıl dinler, nasıl severdik; O’na olan sevgimizi nasıl dile getirirdik?
İnanıyorum hepimizin ve hatta her birimizin içinde bambaşka duygular geçiyor. Bunun hayali bile bize büyük bir mutluluk sağlıyor. İçimiz kıpır kıpır oluyor.
O devirde Allah Resulüyle olmak çok büyük bir mutluluk, büyük bir saadet, O’nunla olmak aynı zamanda büyük bir sorumluluk da gerektiriyordu. Çile, mücadele ve sabır, nefsi isteklerden uzak kalma, yeni bir hayat anlayışı, yeni bir tarz gerektiriyordu.
Evet, O’nunla beraber olduktan sonra, çileye de mücadeleye de lebbeyk demek gerekiyordu.
Bu imanın bir yansımasıydı. Bu bir salih amel işleme düşüncesiydi.
Günlük hayatımızı, mücadelemizi ona göre çizdiğimizde Allah Resulü hep beraberimizde olacaktır.
Allah Resulü maneviyatıyla içimizde, risaletiyle bizimle olacaktır.
Yeter ki biz O`nu his edelim, içimizde duyumsayalım. Yeter ki biz O`ndan ayrı düşmeyelim, uzak durmayalım, O’nu uzakta aramayalım.
Hani hep diyoruz ya: biz Allah Resulü devrinde yaşasaydık, hep O`nunla O`nun yakınında, hep onun yolunda giderdik. İçinde bulunduğumuz zaman o zamandan pek farklı değil. O zamanın Ebu Cehil’i bugünün Obaması, o günün Ebu Leheb’i, bu günün İzak Rabin’i, o zamanın Muğiresi, bu günün Vilademir Putin’idir.
Evet, madem O`nu seviyoruz ve O`nunla olmak istiyoruz ve hep özlemlerimizde bunu dile getiriyoruz. Bunun için yapacaklarımız ve yapmamız gerekenler bellidir.
O’nu tanımak ve onun sünnetini yerine getirmek birinci vazifemiz olsun.
Tüm zamanların mükemmel bir beşeri, mükemmel bir örnek insanı… Mucizelerle desteklenmiş Peygamberler serveri…
Allah kulu ve Resulü Hz. Muhammed (sav)
Bilal Taş
Ordu Cezaevi E Tipi C-1