Hüseyin Kaya / Haber -Yorum
Darbeci askerler emeklisiyle muvazzafıyla hapiste.
Gazetecilerin bir kısmı da öyle.
İşadamlarına da keskin bir ayar vermiş başbakan.
Geriye kalan muhalif gazeteci ve işadamları ise çıkarları zedelenmesin diye sessizliğe gömülmüş durumda.
Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil’leri kimsenin taktığı yok!
Geriye sanatçılar kalmış.
Önce komedyenler girdi işe; ama “işe” yaramadı.
Komedyenlerin ciddi konuşmaya çalışmaları herkesi güldürdü.
İdeolojiyi ön plana alan tiyatrocu ve artistler sahne aldı.
Başbakan “Devlet tiyatrolarını kapatıyorum” deyince apışıp kaldı tiyatrocular.
Sosyal içerikli filmler çektiğini iddia edip ahlaksızlığı yaygınlaştırmaya katkı sunan Tarık Akan başladı konuşmaya.
“Atatürk’e saldırılar 1980 darbesini fırsat bilen kesimlerin anlayışıdır. Düşmanlıkları kıskançlıktan kaynaklanıyor. Bunlar Mustafa Kemal’in saçının teli dahi olamazlar. Ne yazık ki Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti‘nde bugün kendini kral zanneden bir Başbakan tarafından yönetiliyoruz. Tayyip demokrasiden söz ediyor; ama demokrasiyle ilgisi bile yok. Tek başına istediği kararları veriyor, uygulatıyor. Başkanlık düşüncesinin altında yatan gerçek budur.” (Tayyip tabii ki Atatürk’un saçının teli olamaz. Neticede Tayyip seçilmiş bir başbakan ve her seçim döneminde canını dişine takıyor. Atatürk ömür boyu başkandı ve hiç kimse onu tartışamazdı. Tayyip istediği kararları verse de neticede mecliste sayıdan dolayı takılma ihtimali olabilir. Atatürk’ün kararlarını kim sorgulayabilirdi?)
“Ben asker çocuğuyum. Bugüne kadar hiç korkmadım.” (Senin dışındaki herkes korkuyordu ama. Sen film setinde solcu, başka mekanlarda burjuvaydın. Darbelere selam durdun, asker de seni korudu.12 Eylül sonrası bir proje kapsamında sosyal içerikli adı altında ahlaksızlığı yaygınlaştırma amaçlı filmler yapmadın mı?)
“Adına başbakan dediğimiz kral, kendine karşı gelen herkesi içeri attırıyor. Ben Silivri‘de yatan bu insanların tamamen suçsuz olduklarına yürekten inanıyorum. Adalet bir gün mutlaka tecelli edecek; ama bu insanların hapishanede geçen yıllarını geriye kim verecek?”
(Sizin krallığınızda bu işi siz yapıyordunuz. Şimdi imkan halkın isteği doğrultusunda başkasının eline geçtiğinde bas bas bağırıyorsunuz. Siz “Beyaz Türkler”in çıkarlarını koruyordunuz halkı kurban ederken, şimdikiler devletin çıkarları için aynı işi yapıyor.)
Konuyu burada bırakacaktım; ama Kılıçdaroğlu’nun “Recep Tayyip Erdoğan, sen Bülent Ecevit’in tırnağı bile olamazsın” şeklindeki sözlerini dinleyince bir ekleme yapayım dedim.
Kılıçdaroğlu, Obama’nın elinde beyzbol sopasıyla telefon görüşmesi yaptığı fotoğrafı hatırlatıyor. Obama’nın bu fotoğrafla mesaj verdiğini söylüyor.
Aklımıza Ecevit’in Bill Clinton’ın önünde durduğu resim geliyor.
Gazetecinin Amerika’nın Afganistan işgalinde kullandığı gerekçelerin ikna edici olup olmadığı yönündeki sorusuna “Amerika ikna olmuşsa biz de ikna olmuşuz” diyen bir Ecevit’i hatırlıyoruz.
O yüzden diyoruz ki,
Erdoğan’ın Amerika’ya verdiği desteği sorgulayın ve eleştirin.
Suriye’ye işgal güçlerini davet etmesini eleştirin.
Ama öyle abuk sabuk “saç teli” ve “tırnak” benzetmeleri yapmayın.
Yoksa komedyenler Müjdat Gezen, Levent Kırca ve İlyas Salman dengesizce laflar edince sizler komedyenliğe mi karar verdiniz?
Eğer yaptığınızın komedi olduğunu söylüyorsanız bakın ona diyeceğim bir şey yok!
Basit şeyler söylüyor; ama gelecek vaat ediyorsunuz.
Yola devam!