Mehmet Özcan / Doğruhaber

İç savaşın sürdüğü ve ölü sayısının 20 bini aştığı Suriye’de kördüğüm olan durumun çözümü bir türlü sağlanamazken, ABD, Rusya ve İran’ın işin içine dahil olduğu bölgesel durum gittikçe güçler savaşına dönüşmüş durumda. Türkiye’nin uzun bir sınıra sahip olduğu Suriye’yle dostlukla başlayan ancak düşmanlığa varan ilişkilerinin iki Müslüman ülke arasında istenmeyen bir savaşa doğru gitmesi ise endişeli bir sürecin yaşanmasına neden oluyor. Türkiye’nin dış siyasette geldiği nokta ve bölgenin güç gösterisine dönüşen süreci gazetemize değerlendiren Prof. Dr. Oya Akgönenç ve Doç. Dr. Gökhan Bacık önemli açıklamalarda bulundu.

İKİ TARAF DA MÜSLÜMAN, NEREYE VARIR KESTİRMEK ÇOK ZOR

Suriye konusunda gelinen ortamın çok zor bir durum olduğunu söyleyen Zirve Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Doç. Dr. Gökhan Bacık, Türkiye’nin bu meseleyi çözmeye maddi bir kuvvetinin olmadığını ifade etti. Bacık, “Meseleyi çözecek, kuvveti üretecek birkaç ülke var. Onlar da bir araya gelmiyor. Anladığım kadarıyla bu iş sürsün diye memnun olan çevreler de var. Şöyle söyleyeyim; Arap Baharı ortaya çıktığı zaman ‘Demokrasi gelecek, iyi olacak’ falan diyorduk. Öyle bir yere geldi ki Türkiyeliler ve Suriyeliler birbirlerini öldürmeye başladı ki; iki taraf da Müslüman. Zor bir yere geldi ve buradan nereye varır kestirmek çok zor. Bu işi çözmek için de güç ödünç almanız gerekiyor, peki nereden alacaksınız? Amerika’dan, NATO’dan, Rusya’dan… Onların vereceği güç de şartlı güçtür. Onlar size bu gücü vermeyecekler, verirlerse mesela Obama’dan sonra o da bir maksada binaen verecekler. Dolayısıyla büyük bir kilitlenme var. Kilitlenme olduğu zaman da faturayı masum insanlar öderler. Yüz bin mülteci Türkiye’de var, Ürdün’de var” diyerek daha da kötüsü bölgeye yavaş yavaş kışın geldiğini bu durumun muhalefeti menfi etkileyeceğini dile getirdi.

İSTİKRARSIZLIĞIN KARAKTER HALİNE GELMESİ ENDİŞE VERİCİ

Bölgenin geleceğine dair öngörülerini de bizimle paylaşan Bacık, “Birinci öngörüm; bu süreçten biraz daha güçlenmiş bir Kürt siyasal yapısı çıkar. Ama ne kadar çıkar onu bilemiyoruz. Yani Esed’den sonra bir Suriye’de kuzey Suriye’deki Kürtler, biraz daha sistem tarafından tanınacaktır. Hatta şöyle söyleyeyim 90 yılından beri bu bölgedeki dalgalanmadan hep daha güçlü bir Kürt siyasal varlığı çıktı. Böyle bir şey çıkarsa buna şaşırmam” dedi.

İkinci bir noktanın ise şu ana kadar bu gidişatta israil’in güvenliğine çok büyük bir risk oluşturacak bir yapının çıkmadığını kaydeden Bacık, Yani 2010 yılından itibaren bakarsak ne Mısır’daki değişiklik, ne bu, ne şu, çok büyük bir değişiklik, ciddi bir algı yok. Benim en büyük endişem şu; buradaki rejimler birden değişmediği için bu istikrarsızlık bir karakter haline gelebilir. Bu çok endişe verici… Yani şöyle söyleyeyim, yirmi ay oldu Suriye. Bir altı ay daha sürerse ne olacak? Dolayısıyla üçüncü nokta da buradaki istikrarsızlığın bir karakter haline gelmesi endişe verici ve öyle bir ihtimal var. Çünkü burada henüz bu meseleye kapılmamış yerler var. Mesela Ürdün’de donduruldu bu iş. Bahreyn’de durduruldu. Buralarda bir aktivizasyon olabilir. Mısır en iyi yer gözüküyor ama daha tam belli değil. Mursi tarafından önce görevinden alınan savcı tekrar görevine döndü. Dolayısıyla batı cephesinde bir değişiklik yok gibi gözüküyor” diye konuştu.

BÜYÜK ÇAPLI BİR SAVAŞ BÜYÜK BİR EKONOMİK YIKIM OLUR

Görüşüne başvurduğumuz bir diğer isim de uluslar arası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Oya Akgönenç. ABD, Rusya ve İran’ın işin içine dahil olduğu Suriye meselesinde bölgesel durum ve Türkiye’nin dış siyasette geldiği noktayı genel bir çerçevede gazetemize değerlendiren Prof. Dr. Oya Akgönenç, “Evet Rusya müdahil oldu; nasıl oldu? BM’deki vetosuyla ve uçak göndermesiyle. Amerika müdahil oldu; nasıl oldu? Birleşmiş Milletler’de hiçbir şey yapamamasıyla, yapmamasıyla. İran, o zaten işin içinde vardı, ta başından beri Suriye’de mevcudiyeti hissediliyordu her yönüyle. Sonra bir bakıma baktığımız zaman yeni bir gelişme değil. Yalnız biraz daha barizleşti. Tabi şu sual sorulabilir; peki bu durum nereye götürür. Bir bölge savaşına götürür mü? Ümit ettiğim, umduğum hayır bölge savaşına götürmez. Neden götürmez? Çünkü her ne kadar bütün aktörler birbirlerine tavır koyuyorlar, girişimlerde bulunuyorlarsa da, kimse büyük çaplı bir savaş istemiyor. Neden istemiyor; çünkü muazzam büyük bir ekonomik yıkım olur” diyerek yıkımın hem ülke için, hem bölge için olacağını ifade etti.

BÖLGE ÜÇÜNCÜ BİR SAVAŞI KALDIRMAZ

Irak’ta kıyametin koptuğunu Libya’nın durumunun ortada olduğunu ve zaten ülkelerin pek çoğunda Arap Baharı ayaklanmalarıyla toplumun sarsılmış durumda olduğunu ifade eden Akgönenç, bölgenin üçüncü bir savaş olarak Suriye savaşını kaldıramayacağını belirtti. Akgönenç, İran, Rusya ve Amerika’nın bunun farkında olduğunu ancak bu durumdan faydalanmak isteyen israil gibi gruplar çıksa da ortalıkta kopacak kıyametin oluşturacağı zararın bu kârı karşılamayacağını söyledi. Böyle olduğu için de kimse böyle bir savaşın müsebbibi olmak istemeyeceğini kaydeden Akgönenç, dolayısıyla böyle bir sebebin çıkabilecek savaşı önleyeceğini dile getirdi.

100 BİN MÜLTECİ… BİZ YAPTIK, BATI NEREDE?

Türkiye’nin Suriye meselesinde oluşan bu zorlu ortamın içinde yer alıp almayacağı konusunda ise Akgönenç şöyle konuştu; “Türkiye başından beri olayların içinde bir nebze olsun vardı. İstese de istemese de. Mesela şu anda 100 bini geçti bize sığınan mülteciler. Dışarıdaki yazarların dediği gibi psikolojik eşik aşıldı. Hakikaten 100 bin büyük bir sayı. Bunların bakımı, asayişi, güvenliği, her şey bir yana mültecilerin Türkiye içinde yarattıkları baskı, endişe hepsini idare etmek çok zor bir olay. Sonuçta bu hepimizin yükü. Evet Avrupa geliyor kapımıza dayanıyor. Mesela Avrupa’nın dış ilişkiler başkanı buradaydı; “Aman ne olur kapılarınızı kapamayın. Bu bir insanlık davasıdır. Bir can kurtarmadır.” Tamam iyi güzel de hani biz yapıyoruz da sizler neredesiniz? Güzel söz söylemenin dışında, teşvik etmenin dışında Avrupa ve Batı nerede, neresinde? Bu işin ta uzağında. Yardım bile etse az bir şey ediyor. Dolayısıyla işin yükünü biz çekiyoruz.”

TÜRKİYE PROVOKE EDİLEREK SAVAŞ İÇİN KIŞKIRTILIYOR

Türkiye’nin bu süreçte ne yaparsa yapsın taraflardan birinin muhakkak rahatsızlığıyla karşılaştığını dile getiren Akgönenç, tarafların kendi aralarında bir sonuç alamadığını sadece Türkiye kızmakla meşgul olduğunu, her iki tarafın da Türkiye’nin kendi taraflarında olması halinde sonuç alacağını iddia ettiğini ifade etti. Ancak Türkiye’nin bu kaos ve oluşabilecek bir savaşın içinde olmaması gerektiğini ısrarla vurgulayan Akgönenç, “Biz yapabileceğimiz kadar yardım yaptık, destek verdik, insanlığımızı gösterdik. Ama bunun ötesinde Suriye içine müdahil olamayız, olmamalıyız derim” diyerek Türkiye’nin niyeti olmamasına rağmen provoke edilerek savaş için kışkırtıldığını belirtti.

Geçtiğimiz günlerde meclisten geçen Suriye tezkeresine de değinen Akgönenç, muhalefetin karşı çıkmasına karşın akl-î selim hareket edilerek bölgede neler olduğunu, hangi katmanlar içinde hangi faktörlerin çalıştığını bilerek görerek, hareket edilmesi gerektiğine dikkat çekti.

OLUŞACAK DENGE ESED’İN GİTMESİNE BAĞLI

Birleşmiş Milletler’in ciddi bir karar alana kadar bu sürecin bir süre daha böyle devam edeceğini kaydeden Akgönenç geleceğe yönelik öngörüsünü şöyle sürdürdü; “Rusya Suriye’nin bu saçma sapan davranışlarından yorulacak ve sonunda diyecek ki ‘tamam ben de bunu desteklemekten vazgeçiyorum.’ Ya bu kan akması duracak bir yerlerde, ya da ortalık yangın alanına dönecek. O noktayı kimse istemiyor. Ama süreç o noktaya kadar devam edecek. Ve ümit ederim ki o sürecin sonunda bir denge oluşacak. Tabi Esed gidici; dilerim ki bu yakın zamanda olsun da daha çok büyük zarara sebep olmasın.”