Abdusselam Güneş Ayhan Kaya / Doğruhaber

Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinde 2007`den bu yana devam eden Konya İslami STK duruşmasında karar çıktı. Aralarında Kapatılan Mustazaf Der`in Genel Kurul üyeleri ile Konya Mustazaf-Der Şubesi Yönetim Kurul üyeleri Özkan Yaman, Mehmet Zülfi Tan, Nezir Tunc ve Araştırmacı Yazar Suat Yaşasın’ın bulunduğu 43 kişilik İslami STK duruşmasında 23 kişiye toplam 205 yıl 7 ay ceza verildi. Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen karar duruşmasına; Sanık müdafileri Av. Yahya Turan, Av. Abdulgani Orhan, Av. Şaban Dalgın ve Av. Mirhan Özbekli katıldı. Savcının 14 kişi için ceza istediği duruşmada İslami STK üyelerine ceza yağdı. 43 sanıktan 23`üne ayrı ayrı 6 yıl 3 ay ceza verilirken bunlardan 4 sanığa ise ayrıca 15’er yıl ceza verildi. Bir tutuklu sanığın bulunduğu davada mahkeme 4 kişi hakkında tutuklama kararı çıkarttı. Ayrıca mahkeme, diğer sanıkların Yargıtay aşamasında tutuklanmaması ve Yargıtay kararının beklenmesi yönünde karar verdi.

AVUKATLAR CEZAYA TEPKİ GÖSTERDİ

Duruşmanın ardından görüştüğümüz STK’ların avukatları, verilen cezalara tepki göstererek; “İnşallah adaletin terazisi bir gün doğrulacaktır. Hak ve Adalet hem bu dünyada, hem de ahirette tecelli edecektir” dedi. Avukat Abdulgani Orhan; “Cumhuriyet Savcısı Mütalaasında 10 kişi için örgüt üyeliğinden ceza istemişti. Ayrıca 4 kişi için de suçlamalarla alakalı ayrı cezalar istemişti. Savcı, toplamda 14 kişinin cezalandırılmasını, 29 kişinin ise beraatını mahkeme heyetinden talep etmişti. Gerek ceza istenen gerekse beraatı istenenlerle alakalı avukatların savunmalarından sonra mahkeme heyeti, 43 kişilik dosyada 20 kişiye beraat, 23 kişiye ise toplamda; 205 yıl 7 ay hapis cezası verdi” dedi.

BU KARAR KARANLIK ODAKLARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRDÜ

Art niyetlilere imkan sağlandığını ve karanlık odakların ekmeğine yağ sürülerek verilen cezanın hukuksuz olduğuna dikkat çeken Orhan; “Yargılamaya baktığımızda bir ticari alacak-verecek meselesinin hemen sonrasında polisin sürdürdüğü teknik takibi neticesinde Mustazaf-Der Camiasına, Genel Merkez Yönetim Kurulu ile Konya Yönetim Kurulu üye ve gönüllülerine yönelik gerçekleştirdiği bir operasyon söz konusu olmuştu. Bu operasyonun ardından 4 yılı aşkın bir süredir devam eden yargılanmaya baktığımızda; gerek olayı yapan 5. şahsın dosyaya katılmaması ve korunmaya çalışılması, ardından da olayla alakası olmadığı halde alakalandırılıp örgüt yaftasıyla birçok insanın mağdur edildiğini görüyoruz” diye konuştu.

SAVCI BERAAT İSTEDİ, MAHKEME CEZA VERDİ

Mustazaf-Der Camiası’nın iyi niyeti, şiddetten uzak durma çağrıları ve hukuk dışına çıkmamalarına rağmen ‘Siz misiniz hukuk dışına taşmayan’ denilerek adeta ceza yağdırıldığını ifade eden Orhan, “Hukukun dışına çıkılmadığı halde insanların rencide edilip hukuk dışına itilme çabaları da tarafımızdan anlaşılmış değildir. Özellikle savcının beraat istediği birçok kişinin de cezalandırılmış olması soru işaretleri uyandırmaktadır. Burada bir camianın töhmet altında bırakılıp cezalandırılması ve bu şekilde bu camianın hukuka uysanız da sizin yolunuz cezaevidir şeklinde bir gözdağı mantığını da anlamış değiliz” diye konuştu.

GEREKÇELİ KARARI MERAKLA BEKLİYORUZ

“İnsanların iyi niyetlerinin bu şekilde mağdur edilmelerine sebep olması gerçekten tuhaftır. Özellikle yargının da bunu yapması ve ceza vermesini hala anlamış değiliz” diyen Av. Orhan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Acaba hangi gerekçelerle müvekkillerimize ceza verildi. Özellikle savcının bile beraat istemesine rağmen cezalandırılan şahısların suçu nedir? Ne gerekçeyle örgüt üyeliğinden ceza verildiğini merakla beklemekteyiz. Mahkeme heyetinin bu anlamdaki gerekçeli kararını da bir an önce açıklamasını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

KARARA İTİRAZ EDECEĞİZ

Kararı temyiz etmek için gerekli işlemleri başlattıklarını belirten Orhan, “Biz, Adalet terazisinin eğriliğini doğrultma yoluyla bu insanların mücadele ettiğine de şahidiz. İnşallah adaletin terazisi doğrulacaktır. Hak ve adalet hem bu dünyada hem de ahirette tecelli edecektir” şeklinde konuştu. Dava avukatlarından Yahya Turan da, söz konusu ceza kararını temyiz edeceklerini ve verilen bu yanlış kararın Yargıtay`dan bozularak geri gelmesini temenni ettiklerini söyledi.

YAPILAN BİR HUKUK KATLİAMIDIR

Konya`daki İslami STK davasında 23 kişiye toplam 205 yıl ceza verilmesi ile ilgili kararı gazetemize değerlendirilen ve hukuksuz bir şekilde kapatılan Mustazaf-Der’in Genel Başkanı Avukat Hüseyin Yılmaz, “Yapılan bir hukuk katliamıdır. Ciddi manada hukuk katledilmiş ve bu insanlara zulmedilmiştir. Önceden bir kurgu yapılmış, bir tezgah kurulmuş ve bu kurulan tezgaha göre mahkemeye de o doğrultuda bir karar vermek kalmış. Bu sebepten dolayı Mustazaf-Der de kapatıldı. Konya’da kurulan komplonun başında yer alan kişi şu anda dışarda ve hiçbir şekilde bu dosyaya dahil edilmedi. Mahkeme bu kişi ile ilgili takipsizlik kararı verdi” diye konuştu.

KOMPLOLAR DEVAM EDİYOR

Bu camiadan rahatsız olan derin yapıların bu camianın tasfiye için yıllardır bu camiaya komplolar kurduğunu ifade eden Yılmaz, “Bu komplolar çerçevesinde ilk olarak PKK’lıları derneklerimize saldırttılar. Dernek üyelerimizin yakaladığı saldırganları polis ve mahkeme serbest bıraktı. Bunlar yargılanmadı bile” dedi.

YARGI ELİYLE DEVLET TERÖRÜ UYGULANIYOR

Bu camiaya yönelik yargı eliyle bir devlet terörü uygulandığını belirten Avukat Hüseyin Yılmaz, “Hukuk dışına çıkan herkes illegal derin bir yapıya hizmet ediyor. Hukuk dışına çıkmakla devlet terörü dediğimiz olay gerçekleşiyor. Devlet adına terör suçu işlenmiş oluyor. Şu anda yapılan hukuk terörüdür ve bu camiaya yönelik bir devlet terörü uygulanıyor. Bizimle uğraşan derin yapılar bir değil, bir yandan PKK’yı üzerimize saldırtıyorlar, bir yandan da hükümetin yandaşı ve ortağı konumunda olan ve varlığımızı kendisi için tehlike gören camia ve kişiler var. Bütün derin yapılar bu camiayla uğraşıyor. Birbirine düşman olan derin yapılar bu camia söz konusu olunca ittifak edip bir konsensüs sağlayabiliyorlar. PKK’lıları üzerimize saldırtan derin yapılar ile üyelerimizi tutuklayan ve tutuklatanlar aynı zihniyete sahip olmayabilir. Farklı amaçlara hizmet etseler de ortak bir noktada birleşiyorlar.  Ceza veren insanlar da İslam’a düşmanlık eden insanlar değil, bunu yaparken İslam’a hizmet ediyoruz düşüncesine sahipler, kim olduklarını da iyi biliyoruz ve bunlardan da habersiz değiliz” diye konuştu.

HÜKÜMET BU HATASINI TELAFİ ETMELİDİR

Yapılan bu zulümde hükümetin öyle veya böyle bir rolü ve etkisi olduğunu söyleyen Yılmaz, “Hükümetin benim yargıya gücüm yetmiyor, yargı bağımsızdır demesi doğru değildir. Başbakan kendi konuşmasında BDP milletvekilleri için ‘Yargıya gereken talimatı söyledik, yargı da gereğini yapıyor’ diyor. Demek ki yargıya istediklerinde talimat verebiliyorlar. Acaba bu sefer talimatı kim veya kimler verdi? Bu cezayı veren insanlar hükümete karşı olan insanlar değil. Hükümetin terfi ettirdiği ve hükümete yakın camiaya mensup insanlardır. Ortada bir zulüm varsa hükümet bu zulmün ortağıdır. Kurt kuzuyu yemişse o kuzuyu kurda teslim eden İçişleri Bakanlığına bağlı emniyet birimleridir. Hükümet burada ciddi manada yanlış yapıyor ve bu hatasını telafi etmelidir” ifadelerini kullandı. Hükümete çağrıda bulunan Yılmaz, “Hükümet bu işin üstüne gitmediği ve bu komploları ortaya çıkarmadığı müddetçe bu zulmün ve bu hukuk katliamının ortağıdır” dedi.

YARGI BU KARARLA BAĞIMSIZLIĞINI YİTİRMİŞTİR

Yargının verdiği bu hukuksuz kararlarla bağımsızlığını yitirdiğini ifade eden Yılmaz, Konya’daki davada dernekte olup, gelen bir telefona cevap veren kişi bile cezalandırılıyor. Eğer o kişi orada olup telefona cevap vermeseydi ceza almayacaktı, diyerek şöyle konuştu: “Son olarak Konya’daki davada olduğu gibi savcı 14 kişiye ceza istiyor, mahkeme heyeti 43 kişiye ceza veriyor. Böyle bir zulüm ve haksızlık var gerçekten; kabul edilebilir bir şey değil. Yargı bağımsızdır deniliyor ama yargı bağımsızlığı bu şekilde değildir. Yargı adil olmak zorundadır. Eğer adil olmazsa bu şekilde intikamcı davranırsa ya da yandaş davranırsa bu büyük bir zulüm olur. Yargı bir ülkede tuz gibidir, eğer tuz da kokarsa yapacak bir şey kalmamıştır demek oluyor”

İKİNCİ İHYA DER VAKIASI

Mustazaflarla Dayanışma Derneği (Mustazaf-Der)’in kapatılmasının gerekçeli kararında yer alan Konya’daki İslami STK davası Mustazaf-Der’in kapatılmasına giden yolda kurulan komploların ilk adımı oldu. Adli bir vaka ve alacak verecek meselesinden dolayı ortaya çıkan olaylar bariz bir komplo ile hiç ilgisi olmamasına rağmen Mustazaf-Der’le bağlantılı gibi gösterildi. Komplo sadece bununla da kalmadı, Elazığ İhya-Der örneğinde olduğu gibi Mustazaf-Der’in de yaptığı İslami ve insani yardım faaliyetleri suç gibi gösterildi. Bu durum ise tam bir karalama operasyonuna dönüştü. Yapılan operasyonda dosyada gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınanlara hiçbir bilgi verilmediği gibi sadece dernek faaliyetleri ile ilgili sorular soruldu. Oğlunun mevlitli düğününe Mustazaf-Der üyelerini davet eden babaya da örgüt üyeliğinden ceza verilmesi ise komplonun boyutunu gözler önüne serdi. Operasyonlar kapsamında Mustazaf-Der’e gitmek, Mustazaf-Der yöneticileriyle telefonda konuşmak hatta onlara selam vermek dahi suç kapsamına alındı.

Yaşanan komplolar ve gelen hapis cezaları İhya-Der davasını anımsattı. Hatırlanacağı üzere 2011 yılında `Kutlu Doğum Haftası, Mekke`nin Fethi Gecesi, Filistin`de şehit olanlar için gıyabi cenaze namazı kılınması` gibi etkinlikler düzenleyip, katıldıkları için İhya-Der üyesi 19 kişiye 150 yıl hapis cezası verilmişti. Yine aynı şekilde ikinci İhya-Der vakası olarak basında da yer alan Adıyaman’daki İslami STK davasında, Adıyaman Vahdet- Der ve Kâhta Mustazaf-Der üye ve yöneticilerine Malatya 3 No’lu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen 50 yıl hapis cezası, Yargıtay tarafından onanmıştı.