GAZİANTEP - Konya`da faaliyet gösteren İslami STK duruşmasında kapatılan Mustazaf Der`in Yönetim Kurulu üyeleri ile Konya Mustazaf Der üyelerine Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesi`nce verilen 205 yıllık hapis cezasına tepkiler giderek büyüyor.
Devletin sivil toplum kuruluşları üzerinde tam bir egemenlik kurmak istediğini, bu egemenliğin içine girme istemeyenlerin illegal alana itilmeye çalışıldığını belirten Av. Hüseyin Kurşun, "Devlet, sivil toplum kuruluşlarını sivil devlet yapmak istiyor. Devlet sivil toplum kuruluşlarının kendi sesi olmasını istiyor. Bunu dışına çıkıldığı zaman faaliyetleri kanunlara aykırı olarak değerlendiriyor. Bu sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini terör olarak görebiliyor. Dolayısıyla buralarda faaliyet yürüten kişilere potansiyel suçlu muamelesi yapıyor" dedi.
Cezayı Almak Mümkün Değil!
Konya`daki İslami sivil toplum kuruluşlarının üye ve yöneticilerine verilen cezaların hukuk devleti mantığıyla anlamanın mümkün olmadığının altını çizen Kurşun, "İllegal olmayan, tamamen yasal bir derneğin, vakfın çalışmalarından dolayı o çalışmalarda yer alan üye ve yöneticilerinin cezalandırılması hukuk devleti mantığı ve aklıyla normal karşılamak mümkün değildir. Devletin standartlarını çizdiği, sınırlarını çizdiği İslam`ın dışına çıkıldığı zaman artık devletin emniyet birimlerinin sürekli takibindesiniz demektir. Faaliyetler bu anlamda mercek altına alınıyor ve sanki gerçek suçluymuş muamelesi yapılıyor" dedi.
Türkiye`de "Düşünce" Halen Suç Olarak Kabul Ediliyor
Türkiye`de düşüncenin halen suç olarak kabul edildiğini ifade eden Kurşun "Maalesef Türkiye`de düşünce halen suç olarak görülüyor, yargılanma konusu olabiliyor. Bunu da bu son mahkeme kararında görebiliyoruz" dedi.
Amaç Sivil Toplum Kuruluşların Pasifleştirmek
Hukuk devletinin insanların kendilerini hukuki olarak güvende hissettikleri bir devler olduğunu belirten Kuşun, "Bu konumda olan birçok dava dosyası DGM`lerde ve Özel mahkemede mevcut. Bu tür kararlarla insanlara bir şekilde mesaj verilemeye çalışılıyor; Yani ` Devletin tanımladığı dinin sınırları içerisinde faaliyet göstermeseniz ceza alırsınız` deniliyor" diye konuştu.
Devletin sivil toplum kuruluşları üzerinde tam bir egemenlik kurmak istediğini, bu egemenliğin içine girme istemeyenlerin illegal alana itilmeye çalışıldığını belirten Av. Hüseyin Kurşun, "Devlet, sivil toplum kuruluşlarını sivil devlet yapmak istiyor. Devlet sivil toplum kuruluşlarının kendi sesi olmasını istiyor. Bunu dışına çıkıldığı zaman faaliyetleri kanunlara aykırı olarak değerlendiriyor. Bu sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini terör olarak görebiliyor. Dolayısıyla buralarda faaliyet yürüten kişilere potansiyel suçlu muamelesi yapıyor" dedi.
Cezayı Almak Mümkün Değil!
Konya`daki İslami sivil toplum kuruluşlarının üye ve yöneticilerine verilen cezaların hukuk devleti mantığıyla anlamanın mümkün olmadığının altını çizen Kurşun, "İllegal olmayan, tamamen yasal bir derneğin, vakfın çalışmalarından dolayı o çalışmalarda yer alan üye ve yöneticilerinin cezalandırılması hukuk devleti mantığı ve aklıyla normal karşılamak mümkün değildir. Devletin standartlarını çizdiği, sınırlarını çizdiği İslam`ın dışına çıkıldığı zaman artık devletin emniyet birimlerinin sürekli takibindesiniz demektir. Faaliyetler bu anlamda mercek altına alınıyor ve sanki gerçek suçluymuş muamelesi yapılıyor" dedi.
Türkiye`de "Düşünce" Halen Suç Olarak Kabul Ediliyor
Türkiye`de düşüncenin halen suç olarak kabul edildiğini ifade eden Kurşun "Maalesef Türkiye`de düşünce halen suç olarak görülüyor, yargılanma konusu olabiliyor. Bunu da bu son mahkeme kararında görebiliyoruz" dedi.
Amaç Sivil Toplum Kuruluşların Pasifleştirmek
Hukuk devletinin insanların kendilerini hukuki olarak güvende hissettikleri bir devler olduğunu belirten Kuşun, "Bu konumda olan birçok dava dosyası DGM`lerde ve Özel mahkemede mevcut. Bu tür kararlarla insanlara bir şekilde mesaj verilemeye çalışılıyor; Yani ` Devletin tanımladığı dinin sınırları içerisinde faaliyet göstermeseniz ceza alırsınız` deniliyor" diye konuştu.
(Şefik Mert- İLKHA)