Gaziantep’te yaşanan başörtüsü skandalında “Müdürü asın gitsin!” yazısıyla gündeme gelen Yazar Meryem Aybike Sinan, okurlardan gelen tepki sonrası kaleme aldığı yazının başlığı “Cahillerle tartışmaya girmeyin” şeklinde oldu. Yazar, eski konuya hiç bir işarette bulunmazken, yazısının bir yerinde dile getirdiği; “Kabalık, ham yobazlık, nezaketsizlik, küfür ve iftira, İslam kelimesiyle asla yan yana gelemez, getirilemez! İslam dinini babasının mülkü gibi görüp, sadece kendinin sanan ve hiç kimseye nefes alma hakkı tanımayan bir takım çevreler ve kimseler haddini bilmediği gibi hadsiz yorum ve tavırlarıyla gerçekten de insanı “İslamiyet kimlerin elinde perişan ediliyor” istifhamının telaşına düşürüyor!” cümleleri, aslında gelen tepkilere, bir rahatsızlığın ifadesi olarak algılandı.

Meryem Aybike Sinan’ın “Müdürü asın gitsin” başlıklı yazısına, başta TESÇAĞ (Tesettüre Çağrı Platformu) olmak üzere birçok kişiden “araştırma yapmadan yazıyorsunuz” çeklinde tepki gelmişti.

 


İşte Meryem Aybike Sinan’ın yeni yazısı..

Cahillerle tartışmaya girmeyin!

Diplomaların çoğaldığı, hikmetin ve irfanın azaldığı günlerdeyiz!

21. Asrın bu ilk çeyreğinde zaman bize böyle bir kader sundu. Okulların ve diplomaların çoğaldığı böylesi bir çağda,  her türlü bilginin zirve yaptığı ve teknolojinin insan aklını şaşırtan bir hızla hayatımıza girdiği şu günlerde kalbi yoksunluğumuz ve yokluğumuz, fukaralığımız tavan yapmış durumda.

İrfanın, hikmetin, tefekkürün fetret devrini yaşadığı demlerdeyiz.

Gerçek âlimlerin kenara çekilip yeis içinde olup biteni seyrettiği bir zamanda ortalıkta kendini allame-i cihan paranoyasıyla kandıran yumruğunu ve dişlerini sıka sıka dolaşan kin ve nefret abidesi âlim ve âlimelerin küfür ve tehditlerini duyup işitir olduk!

Dindar olsun olmasın aynı taassup hemen herkeste görülüyor

Ancak biz hem dindar hem de kindar olanlarını bugün anlatacağız zira inanmayanın hiçbir iddiası olmadığı için onları kaale almıyoruz zaten.

Hem dindar hem kindar olanlara bu sözlerimiz!

Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi yaşamayan, kendileri gibi giyinmeyen ve kendileri gibi kin ve nefretle hayata bakmayan herkesi anında “zındık” ilan edip ardından küfür, hakaret ve beddualarını da sıfat olarak ekleyen bu zihniyet ne yazık ki bütün çağlarda olmuştu ve bütün çağlarda olacak da!

Mesela Büyük Selçuklu Devleti`nde  "Nizamiye Medreseleri"nin bugünkü adıyla  “YÖK Başkanı”  unvanlı, Hüccetü`l İslam lakaplı Hocası, İmam Gazali, İslamı anlama, okuma ve yorumlama farklılığı nedeniyle birçok tehdide, şantaja ve ihanete maruz kalmıştır. En sonunda her şeyi bırakıp kendi içine kapanmış ve Bağdat`ı terk etmiş, yıllarca hüzünlü bir uzlete ve yalnızlığa kendini mahkûm etmiştir!

İşte bu dönemde şu manidar sözlerini sarf etmiştir:

Cahillerle tartışmaya girmeyin, zira ben hiç yenemedim!”

İmam Gazali, cahillere böyle bir atıfta bulunurken elbette ümmilerden söz etmiyor, kalın kafalı, mantık ve tefekkür zincirini koparmış, merhamet ve şefkat duygusunu kaybetmiş, incelik, nezaket ve nezahetten nasibini almamış,hodgam, İslamı sadece ve sadece birkaç başlık altına indirgemiş yobazlardan söz ediyor hiç kuşkusuz.

Oysa İslamiyet her şeyden evvel bir incelik ve nezaket dinidir. Bir letafet dinidir. İslam tarihi, sahabeler tarihi, peygamberler tarihi bununla ilgili binlerce örnekle doludur. Tasavvuf Tarihi ve Edebiyatı baştanbaşa bunun yansımasıyla nakış nakış işlenmiştir!

Kabalık, ham yobazlık, nezaketsizlik, küfür ve iftira, İslam kelimesiyle asla yan yana gelemez, getirilemez! İslam dinini babasının mülkü gibi görüp, sadece kendinin sanan ve hiç kimseye nefes alma hakkı tanımayan bir takım çevreler ve kimseler haddini bilmediği gibi hadsiz yorum ve tavırlarıyla gerçekten de insanı “İslamiyet kimlerin elinde perişan ediliyor” istifhamının telaşına düşürüyor!

Mustafa Özçelik Hocamızın elimden düşürmediğim bir şiir kitabı var:” Gül ve Hançer.” Gül ve Hançer çok aykırı ve zıt iki unsur. Bir gül medeniyeti olan İslamiyet herkese farklı bir gül kokusu verir, herkesin farklı bir gülü ve kokusu vardır. Hançer gibi keskin, kanatan, öldüren ve acıtıcı olan yobazlık da hançer hissi uyandırıyor bende. İslamiyet ve yobazlık tıpkı “Gül ve Hançer” gibi zıt duruyor, tenasüp yok aralarında.

Sevgili Peygamberimiz bir hadis-i şerifinde cehaletle ilgili şu çarpıcı ifadeleri kullanıyor:

“Kıyamete yakın hakiki din bilgileri azalır. Cahil din adamları, kendi görüşleri ile hüküm vererek, insanları doğru yoldan saptırırlar.”

Şeyh Sadi Şirazi de “Gülistan” adlı eserinde cahilin vasıflarını şu şekilde sıralamışlardır:

1- Her şeyde hemen öfkelenirler.

2- Faydası olmayan şeylerden konuşurlar.

3- Yersiz [yanlış yerlere] sadaka verirler.

4- Sırrı korumayıp ifşa eder ve yayarlar.

5- Dostunu ve düşmanını birbirinden ayıramazlar.

6- Merhametsiz ve vicdansızdırlar. Hoşgörü onları bırakmıştır.

7- Kindar olup, fitne ve fücur çıkarmayı severler.

8- İftira atmaktan, başkasının âhını almaktan kaçınmazlar.

9- Gıybet ve yalanları çoktur.

10- Güvenilmezdirler, emanete hıyanet ederler…

11-Dünya nimetleri için el etek öpmeyi çok severler, utanmazlar.

12- Yoldaşını yarı yolda bırakırlar, yedikleri kaba etmekten çekinmezler.

13- Kalplerinde vefa, değergamlık, kadirşinaslık olmaz.

14- Nezaket ve letafet onlara hiç değmemiş, olmamış meyve misali hamdırlar!

15- Edep onları terk etmiştir!

Gülistan`da bütün bu kavramlarla ilgili yüzlerce hikâye de anlatılır ve bu düşünceler aynı zamanda küçük hikâyeler yoluyla dramatize edilir.  Cehalet tıpkı bir kanser gibidir ve dokunduğu her yeri sarar ve öldürüp yok eder. Girdiği yerde hiçbir şey iflah olmaz.

Cehalet sizin semtinize hiç uğramasın temennisiyle.

Muhabbetle kalınız.

Meryem Aybike Sinan- Haber7

meryemaybike@gmail.com