Bugünün dünyasında gözlem-anket ve sınav sonuçları ile yapılan tespitler hiçbir eğitimin, öğretmenle yüz yüze yapılan eğitim kadar etkili olmayacağını gösteriyor.
Öğrencinin başarısı, öğretmenin bilgi ve ilgisiyle doğrudan ilgilidir. Peki, hangisi daha önemli: Bilgi mi, ilgi mi?
Türkiye’de eskiden eğitim, toplumun okuyabilen kesiminin neredeyse yüzde doksan beşi için sadece ilkokuldan ibaret olduğundan bir ömrün bilgisi ilkokulun beş sınıfına sığdırılırdı. Bugün durum değişti ama o alışkanlık bir türlü terk edilemiyor.
Bugünün uzun yıllara yayılan eğitiminde, uzmanlar, ilkokulda öğrenciye çok bilgi yüklemenin doğru olmadığı konusunda görüş birliği içindeler.
Nitekim eski köy okullarından çok az bilgiyle şehre gelen öğrenciler, ortaokullarda bilgi açıklarını daha ilk dönemde kapatır, ikinci dönemde, şehir ilkokulunda bir yığın bilgisi olan arkadaşlarını geride bırakırlardı.
İlkokulda önemli olan, bilgi değil; ilgidir. Dolayısıyla öğretmenin kişiliği, ahlâkı, inancı öğrenciye yükleyeceği bilgiden daha önemlidir. İlkokul öğretmeninin görevi kavratmaktan, çözdürmekten çok sevdirmektir, meraklandırmaktır.
İlkokul sonrasında ise üç tür öğretmenden söz edebiliriz:
1.Çalışan öğretmen
2.Çalıştıran öğretmen
3.Hem çalışan hem çalıştıran öğretmen
Birinci tip öğretmen, iyi anlatır; ödev vermez, takip yapmaz, öğrenciyi anlama kapasitesi ve çalışma hevesiyle baş başa bırakır.
İkinci tip öğretmen anlatmaya çok emek harcamaz, iyi ödev verir ve iyi takip eder.
Üçüncü tip öğretmen, hem çok iyi anlatır hem de iyi ödev verir ve iyi de takip eder.
Bu üç öğretmen tipi de kaliteli öğretmendir. Kendi kendisine çalışabilen bir öğrenci için üçünün de başarıya katkısı aynıdır.
Ancak zayıf öğrenci için, ikinci ve üçüncü tip öğretmen birinci tip öğretmenden çok daha tercih edilir. Birinci tip öğretmenin zayıf bir öğrenciye vereceği çok az şey vardır. Sadece dersini anlatıp geçmek, günümüzün eğitiminde önemli bir eksiklik olarak kabul edilir.
Öğretmen tercihi yapmak mümkünse bu imkândan yararlanmak gerekir.
Ancak bugünün eğitiminde başarıyı sadece öğretmene bırakmak ve öğretmeni kendi tarzında özgür bırakmak yanlıştır.
Çalışmayan ve çalıştırmayan bir öğretmenin eksikliğine teslim olmak için hiçbir neden yoktur.
Derse ilgimizle, sorularımızla öğretmeni çalışmaya, çalıştırmaya sevk edeceğiz. Bu, mümkün değilse onun değişmesini talep etme hakkımızı kullanacağız.
Bununla birlikte eğitim, öğretmenle çatışma değil, öğretmenle işbirliği etkinliğidir.
Sevip sayacağımız öğretmenler vardır, sevmesek de saygı göstermemiz gereken öğretmenler vardır ve öğretmenliğini “eğitimde” veya “öğretimde” reddedeceğimiz öğretmenler vardır.
Herkes, kişiliğine ve yaptığı işe göre değer görmelidir.
Okula kişilere teslim olmak, koşullara teslim olmak, olana razı olmak, daha fazlasını istememek kesinlikle doğru değildir.
Allah (cc) yardımcınız olsun…
Abdulkadir Turan / Rehberlik / doğruhaber /