Burada kılınan namazlar, okunan Kur’an-ı Kerimler, yapılan dualar Müslümanlara birlik ve beraberlik ruhu nakşeder. Zira ‘cami’ ismi de insanları birleştiren anlamındadır. Bu mekânlar için Peygamber Efendimiz (sas) hadis-i şerif’lerinde şöyle buyuruyor: “Yeryüzünde benim evlerim mescitlerdir.
 
Orada beni ziyaret edenler, o mescitleri imar ve ihya edenlerdir.” Mescitlere alâka göstermek, onları maddeten onarmak ve ibadetle ihya etmek müminlere düşen mühim bir vazife. Tevbe sûresi’nde geçen “Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe iman edenler imar ve ihya ederler.” ayeti de müminlere maddî-manevî imarı telkin eder.
 
Biz de Camiler Haftası münasebetiyle bu mukaddes mekânın belki bilinen ama unutulan âdâb-a değindik. Günün telaşıyla vakit namazını eda etmek için alelacele girilen cami ve mescitlerin de izzetini korumak gerek…
 
İlahiyatçı Prof. Dr. Saffet Köse: “Çocuklar camilerin özel misafirleridir”
“Kâbe Allah’ın evidir. Dünyanın neresinde olursa olsun her bir cami-mescit, onun bir şubesidir. Camide bulunanlar Allâh’ın evinde ve O’nun huzurunda olmanın bilincinde olmalı. Öncelikle Kur’ân-ı Kerîm’ Âdemoğullarından ibadet esnasında edebi kuşanmayı ister. Buna göre camiye temiz, güzel elbiselerle gelmeli. Girişte ve çıkışta sükûnet muhafaza edilmeli. Camiye gelen herkesin Allâh’ın misafiri olduğunun farkında olunmalı, nezaket ve zerafet korunmalı. Özellikle çocukların özel misafirler olduğunu bilerek onları incitmemek, camiden soğutacak hareketlerde bulunmamak gerekir. Ziyaret edilen camiye ilk defa geliniyor ise iki rekâtlık tahiyyetü’l-mescid namazı kılmak da sünnettir.”
 
 İlahiyatçı Dr. Selman Kuzu: “Mabetler makam-ı İbrahim’dir”
“Ezanlarla  davet edildiğimiz bu kutlu mekânlar ülkemizin sahip olduğu önemli bir  güzellik buudunu  teşkil eder. Minareleri, kubbeleri, iç dizaynı ve çevresindeki müştemilatıyla mabetlerimiz ülkemizin en değerli zenginlikleri arasındadır. Bu mabetleri yeniden keşfetmeliyiz. Hakiki manasıyla içimizi ve dışımızı yeniden inşa etmeliyiz. Bu mekânlar hayatımızın sadece bir köşesinde ara sıra misafir mi? Yoksa hayatımızın merkezinde mi? İnsan, Müslümanlığını devam ettirebilme adına bütün duygularıyla Kâbe’ye dönme, Allah’a yönelme kalp ve ruhuyla camiye asılı yaşamak zorundadır. Mabede, bir makam-ı İbrahim gibi hayatımızdaki makamı ve hakkı teslim edilmelidir.”
 
 Sağ ayakla girilmeli:
Camiye sağ ayakla girmek ve sol ayakla çıkmak âdaptandır. Girerken “Allâhümme’ftah aleynâ ebvâbe rahmetik” (Yâ Rabbi! Bize rahmet kapılarını aç) şeklinde dua etmek müstehaptır.
 
Ceptelefonlarınızı kapatın:
Zaruret olmadıkça cep telefonları kapalı tutulmalı.
 
Temizlik imandandır:
Cami temizliğine itina gösterip kirletmemeye çalışılmalı. Ayakkabıları dışarıda istenilen yerde çıkarıp poşetle içeri girmeli.
 
Selam verin:
Camiye girince namazı
bekleyenlere selâm verip tebessüm etmenin sünnet olduğu unutulmamalı.
Allah’ın huzurunda
 
bulunmak:
Camileri Allah’ın evi mesabesinde kabul edip içlerine girildiğinde İlâhî huzurda olunduğu hatırdan çıkarılmadan edep ve huşu içinde bulunulmalı.
 
Huzurda bulunmadan önce:
Namaza başlamadan evvel, başladıktan sonra ve bitince, Allah huzurunda olmanın gerektirdiği ciddiyet, vakar ve huşudan ayrılmamalı.
 
Özenli olun:
İnsanları rahatsız edecek görüntüden kaçınılmalı. Çorapsız ya da ıslak ayakla ya da kirli çorapla camiye girmekten sakınılmalı.
Dünya kelamı konuşmayın:
Dünyevî meseleleri konuşmamaya dikkat edilmeli. Hz. Peygamber (sas) camide dünyalık konularda tartışmaya girmeyi, dünya meselelerinde muhabbeti hoş karşılamamıştır.
 
Ön saflarda bulunun:
Camiye girince ön safta bulunmaya ve önden itibaren safları doldurmaya dikkat edilmeli. Hz. Peygamber (sas) ön safın faziletini şöyle buyuruyor: “İlk safin fazileti bilinseydi, oraya geçmek için kura çekilirdi.” Saflar arasından geçerken insanları üzmeden, yüksek sesle konuşmadan, saflara geçerken insanları hırpalamadan geçmeli.
 
Safları sıklaştırın:
Cemaatle namaz kılındığında saflar sık tutulmalı. Hz. Peygamber (sas) şöyle buyuruyor: “Namazda omuz omuza sık durun. Açıklıkları kapatın ki, şeytan aranıza girmesin.”
Nafile ibadet ile
 
vakti bekleyin:
Ezan okunup namaz başlayıncaya kaadar tesbih, zikir, salâvat-ı şerife gibi ibadetlerle meşgul olunmalı
 
Güzel kokular sürünmek:
Soğan, sarımsak gibi insana eziyet verici kötü kokularla camiye girilmemeli.Camiye giderken temiz elbiseler giyilmeli. Güzel kokular sürünmeli. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyruluyor: “Ey âdemoğulları, her mescide gittiğinizde ziynetinizi, en güzel elbisenizi giyin. Yiyin, için (fakat) israf etmeyin. Çünkü Allah, israf edenleri sevmez.”
 
Namaz kılanın önünden geçmeyin:
Namaz kılanı rahatsız etmekten kaçınılmalı, önünden geçilmemeli. İnsanların geçiş yerlerinde namaz kılmamaya da dikkat etmeli. Efendimiz (sas) şöyle buyuruyor: “Bir kimse, namaz kılanın önünden geçmenin ne kadar çok günah olduğunu bilseydi, geçmeyip yüzyıl beklemeyi tercih ederdi.”