Başarı için imkânların önemi inkâr edilemez. Okul, öğretmen, kitap, ek araç ve gereçler… Hepsi birer zorunluluk…
Ancak bu ana imkânlara ulaştıktan sonra artık başarımızdan biz sorumluyuz.

Başarının anahtarı çalışmaktır. Çalışmayan bir öğrenciyi, imkânlar başarılı kılamaz.

Türkiye’nin en iyi kolejlerinde okuyup insani ilişki ve alış veriş gibi konularda olabildiğine zeki ama lise son sınıfa geldiği halde bilgi düzeyi bir altıncı sınıf öğrencisi düzeyinde olan öğrenciler gördüm.

Cümlemizi anlamlı parçalar bölüp kısa cümleler toplamı yaparsak daha anlaşılır kılarız, öyle yapalım:

Öğrenci zeki; insani ilişkilerde, alış verişte kesinlikle gerilik işaretleri yok.

Öğrenciye en iyi okul imkânı tanınmış; o, Türkiye’nin hep derece yapan en iyi kolejlerinden birine verilmiş.

Dolayısıyla öğrenciye Türkiye’nin en iyi öğretmenlerinden bir grup öğretmenlik yapıyor:

Öğrenci, lise son sınıfa gelmiş.

Ama o öğrenci hâlâ altıncı sınıf öğrencisinin bilgi düzeyinde geziniyor. Örneğin 40 Türkçe sorusundan ancak altısını çözebiliyor, bunu dokuza çıkarınca “Hocam, gördüğünüz gibi başarılı olmaya başladım” diyor.
Ve eklemekte fayda var:

Bu öğrenciye her tür araç gereç imkanı tanınmış: Her tür yardımcı kitaba, teste sahip, en iyi teknik donanım (bilgisayar, küçük kayıt cihazları) elinin altında.

Özel ders alıyor ve derse kesinlikle düzenli geliyor.

Ama bir ömür, bir adım yol almıyor.

Bu, bir kurgu değil; gerçek bir hayat hikâyesidir ve tek değil, nice örneği görülmüş.

Başarılı olmak mı istiyoruz?

Evet, kesinlikle istiyoruz, o hâlde çalışmak zorundayız.

Büyük “Mesnevi” şairi Mevlana Celaleddin-i Rumi der ki: “Hayat, zıtların barışıdır. Ölümse aralarında savaş çıkmasıdır.”
Biz, bu değerli sözü “varlık, zıtların buluşmasıdır. Yokluk onların ayrışmasıdır” diye de anlayabiliriz.

Zıtlar buluşmadan varlık, çokluk, bereket asla oluşamaz. Bu, yüce Rabbimizin üretim kanunudur. Kendisine ondan kaçabilme iradesi verilen bu kaçışıyla sadece zarar eder ve kullara zarar verir.

Çalışmanın yol açtığı yorgunluk ile çalışmanın neticesi olan rahatlık elbette birbirine zıttır.

Ancak yorgunluğun yolu neticeye kadar uzanmadan, rahatlığın sağlanacağı noktaya ulaşmadan, iki zıddın ucu birbirine değmeden başarıya ulaşmak mümkün değildir.

Başarının rahatlığını tatmak mı sitiyorsunuz, yorulmaktan kokmayacaksınız.

Henüz dönem başındayız, kapının önündeyiz, bu kapıyı açacak anahtar mı arıyoruz?

O anahtar, “çalışmak”tan başka bir şey değil.

O anahtarı bulmadan bu kapının açılması mümkün değildir.

İmkanlar, zorlama, destekleme bir öğrencinin başarısını en çok yüzde elliden yüzde yetmiş beşe çıkarır.

Sizde o yüzde elli dahi yoksa bu etkenler iş görmez. Kendinizi yüzde yirmi beşte düşünün, bir yüzde yirmiş beş de destek alın, bu sadece yüzde elli der. Yüzde ellilik bir başarı kimin işine yarar, zar zor sınıfını geçen bir öğrenci ne elde edebilir?

Allah (cc) yardımcınız olsun…
 
Abdulkadir Turan / Doğruhaber / Rehberlik