DİYARBAKIR- 29 Haziran 2011 tarihinde Şeyh Said ve 47 arkadaşının idam edilerek katledilmelerinin 86. Yıldönümü nedeniyle Diyarbakır Batıkent Meydanı`nda basın açıklaması düzenlendi.
 
Gerçekleştirilen kitlesel basın açıklamasında suç ve suçluyu övme iddia edilerek, Mustazaf-Der Diyarbakır Şubesi Başkanı Nuri Güler, Mustazaf-Der Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Turgut, Kelha Amed Dergisi editörü Avukat Necat Özdemir ile etkinlikte basın açıklamasını okuyan İlahiyatçı Ömer Çelik hakkında açılan davanın 4. Duruşmasının ardından İlke Haber Ajansı Muhabirine değerlendirmelerde bulunan dava Avukatı Mirhan Özbekli, şuanki mevcut iktidarın özellikle 1923 ve sonrasında hukuk dışına çıkılarak, yüzbinlerce insanın ölümüne neden olan o dönemki operasyonlarla ve askeri harekatlarla ile ilgili olarak adım atmak istediğini belirtti.
 
`Devlet 200 Bin İnsanın Ölümüne Neden Olan Olaydan Özür Dilemeli`
Özbekli, özellikle Dersim`de ki katliam ile ilgili olarak ta mevcut iktidarın Dersim halkından özür dilediğini kaydederek, "Biz bu özür dilemeden sonra şunu temin ediyorduk istiyorduk ki; Dersim katliamı ile ilgili yapılan açıklama ve özür dilemenin Fırat`ın doğusunu da kapsasın. Özellikle Şeyh Said ve arkadaşlarının haksız yere asılarak şehit edilmesi ile ilgili hem ailelerinden özür dilenmesini hem mezar yerlerinin ortaya çıkarılması hem de o dönemde gayri resmi kaynakların verilerine göre 200 bin insanın ölümüne neden olmuş bunlar ile ilgili olarak özür dilenmesini talep ediyorduk; fakat maalesef bu konuyla ilgili olarak bir adım atılmadı" dedi.
 
`Kürt ve Türk Toplumunun geleceğinin şekillenmesinde Şeyh Said`in Rolü Çok Büyük`
Özbekli devlet ve hükümetin bu konuda adım atmamasının nedenlerini ise şöyle sıraladı: "Bunun sebebi ne olabilir, bunun sebebi şu olabilir; yani hakikaten o dönemde Şeyh Said`in niyeti ve amaçları ortaya çıkarsa Anadolu`daki toplumun olaya bakışı değişecek ve bu bölgedeki birçok gelişme yaşanacak. Haksızlıklar net bir şekilde ortaya çıkacak, bir de o hareketin gerçek niyeti ortaya çıktığında özellikle Kürt toplumunun ve Türkiye toplumunun geleceğinin şekillenmesinde bu hareketin dinamiklerinin rol alabileceği endişesinden dolayı üstü kapatılmak isteniliyor. Ama maalesef Şeyh Said ve 47 arkadaşı için çok görülüyor, bunun da çözüme kavuşması bekleniliyordu."
Söz konusu gerekçelerle Mustazaf -Der Diyarbakır Şubesi 29 Haziran 2011 tarihinde Diyarbakır merkez Batıkent Meydanı`nda bir program düzenlediğini hatırlatan Av. Özbekli, bu program sonucunda bu programı düzenleyen yetkililerle bir de bu programa konuşmacı olarak katılan arkadaşlar hakkında suç ve suçluyu övmeden dolayı haksız yere bir dava açıldığını belirtti.
 
Düzenlenen kitlesel basın açıklaması ile o dönemde ciddi anlamda mağdur edilmiş, öldürülmüş topraklarından sürülmüş insanların mağduriyeti dile getirilmek istendiğini ifade eden Özbekli, "Bu mağduriyetlerin giderilmesi için iktidar`dan bazı taleplerde bulunuldu; fakat maalesef bir kısım güvenlik güçleri ve savcılar bunu kendilerine görev bilerek bu konuda soruşturma başlattılar ve dava açıldı. Dava halen Diyarbakır 6. Asliye ceza mahkemesinde görülmeye devam edilmektedir. Dün de davanın duruşması vardı. Geçen celse mahkeme özellikle bu etkinlikte Kürtçe konuşma yapıldığından dolayı Kürtçe metnin Türkçeye tercüme edilebilmesi için bilirkişiye dosya tebliğ edilmişti. Dün o tercüme bekleniliyordu, tercüme gelmediğinden dolayı dava 8 kasıma ertelendi" şeklinde konuştu.
 
`Şeyh Said ve Arkadaşları Suçlu Değil`
Davanın sanıklarından İlahiyatçı Ömer Çelik ise, gösteri kanunlarına muhalefet, suç ve suçluyu övmek gerekçesiyle kendilerine dava açıldığını söyleyerek, "Tabi biz mahkemede bunu dile getirdik: suçtan kastınız nedir, suçludan kastınız nedir. Eğer suçtan kastınız Şeyh Said rahmetullahi aleyhi ve arkadaşlarının işlediği suç ise biz zaten bunu suç olarak görüyoruz. Suçludan kastınız Şeyh Said ve arkadaşları ise biz bunları suçlu görmüyoruz. Çünkü Güneydoğu Anadolu Bölgesi`nde, Kürdistan`da herhangi bir insanı caddeden, sokaktan çevirdiğimizde Şeyh Said nasıl bir insandır diye sorulduğunda, herkes ondan hayırla yad edecek" ifadelerini kullandı.
 
Gösteri kanunlarına muhalefet konusunda da emniyetten gerekli bilgilerin alınmasını talep ettiklerini dile getiren Çelik, basın açıklaması boyunca orada bulunan emniyet güçleri arkadaşlarımızı ikaz etmediler, hatta polis programın olaysız ve sessiz dağılımın olduğu için teşekkür bile etti" dedi.
 
Kendilerinin Kürdistan bölgesinde yaşadığına dikkat çeken Çelik, "Burada halkımızın dili Kürtçe, Kürtçe konuşuyoruz. Her ne kadar resmi olmasa da bu halk Kürtçeyi ciddi anlamda konuşuyor. Hatta Türkçe konuşmak bilmeyenler, mahkeme ile ilgili işleri olduğunda Kürtçe konuşup derdini anlatacaklar. Devletin çok büyük bir ayıbıdır ki adliye saraylarında mahkemelerde Kürtçeyi iyi derecede bilen ve Türkçe bilmeyen vatandaşların mahkemelerinin adil bir şekilde işlemesi için personel bulundurmamalarıdır. Bizim davamızda Kürtçe konuşma metinlerini çeviri için Artuklu Üniversitesi`ne gönderdiler. Artuklu Üniversitesi dosyanın çevirisiyle uğraşamayacaklarını bildirmişler. Artık çeviri için mahkeme ne yapacaksa 6 aydır 2 günde bitirilebilecek programın Türkçe çevirisini bekliyoruz. Böyle bir adaletsizlik olabilir mi, Koskocaman adliye sarayı var, bölgeye hitap ediyor; fakat akademik düzeyde Kürtçe bilen halkın derdini aktarabilen bir yetkili bulunmuyor" ifadelerini kaydetti. (Ayetullah Turgut-İLKHA)