İlkin bir kızı olmuştu. Adını şehadete özleminden “Şehadet” koymuştu. Ardından bir oğlu olmuştu. Onun ismini de çile ve ızdırap çeken çeçen şehitlerinden “Hattap” koymuştu. Her mümin gibi onunda arzusu şehit olmaktı. Hem şehitler ümmetin gülleri değilmiydiler. Onların hem dünyada hem de ahirette makamları yüksekti…

Bu sabah evden çıktığında bir garipti. Kendini şehadet arzusuna yakın hissediyordu. Kalbinde bir mutluluk bir huzur vardı. Sanki ilahi takdir tecelli edecek gibiydi. Çok fazla dünya malını istemezdi, o zaten bir Mustazaftı. O dünya malını isteyenlere hep şu hadiseyi anlatırdı. Bir gün Resulullah bir sahabiye ganimet payı verirken “Ya Resulullah ben bu ganimet için savaşa katılmadım. Ben tam buramdan (boğazını göstererek) bir okla vurulup şehit olayım diye geldim” Bu hisler için de gözleri kapandı. O sevgilisi ile buluşmaya gitmişti.

O sadıktı ve şahadetiyle bunu ispatlamıştı. Peki biz sadık mıyız? Allah şehidimizin kanıyla bu susan, eziyet çeken Ümmeti Muhammedi uyandırsın. (Amin)

AYETULLAH GÖNÜL 15 istanbul