AK Parti, Başbakan Erdoğan’ın “Müslümanların Masumiyeti” adlı filmin dünya çapında yarattığı tartışmaları değerlendirirken yaptığı “İnsanların kutsallarına saldırıların tanzim edilmesi konusunda uluslararası ve ulusal düzenlemeler yapılmalı” açıklaması doğrultusunda harekete geçti. AK Parti’nin hukukçu kurmayları, İslam dinini potansiyel tehdit unsuru olarak görmeyi ifade eden İslamafobi’yi de kapsayacak şekilde, “Müslümanların Masumiyeti” adlı filmde olduğu gibi dinlere ve kutsal değerlere hakaretin “uluslararası sözleşme” düzeyinde nefret suçu kapsamına alınmasına yönelik girişim için altyapı çalışmalarına başladı. Edinilen bilgiye göre hukukçu milletvekillerinin yanısıra parti yöneticilerinin de katılımıyla AK Parti genel merkezinde gerçekleştirilen toplantılarda, konunun hassasiyeti nedeniyle şu aşamada projenin hayata geçirilmesi için en doğru yöntem ve stratejinin ne olacağı tartışılıyor. AK Parti kaynaklarından edinilen bilgiye göre Erdoğan kurmayları, uluslararası arenada “düşünce ve ifade özgürlüğü” gerekçe gösterilerek reddedilmeyecek şekilde bir düzenleme yapılabilmesi için formül arıyor. Bu kapsamda konunun yeni bir sözleşme ile ya da Türkiye’nin de taraf olduğu mevcut uluslararası sözleşmelerden birine madde eklenmesi yoluyla gündeme getirilmesi yönünde iki seçenek üzerinde duruluyor.

Türkiye lobi çalışması yürütecek

Yöntem ve içerik konusunda kararın netleştirilmesinin ardından düzenlemenin metne dökülmesi için akademisyenler de çalışmaya dahil edilecek. Türkiye bu aşamada her platformda bu yönde bir düzenlemenin gerekliliği ve gündeme getirilmesi halinde desteklenmesi için “lobi” çalışması yürütecek. Konuya ilişkin Vatan’ın sorularını yanıtlayan AK Partili bir kurmay “Küresel barışa hizmet edecek tatmin edici bir model arayışındayız” dedi. AK Partili kurmaylar, Türkiye’nin öncülük ettiği “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni anımsatarak, “Dinlere hakaretin nefret suçu kapsamına alınmasına da öncülük edebiliriz” görüşünü savunuyorlar. Başbakan Erdoğan’ın “kongre çalışmalarını” gerekçe göstererek iptal ettiği BM Genel Kurulu’na katılmak için ABD’ye gerçekleştireceği ziyaret sırasında konuyu gündeme getirmesi bekleniyordu. Başbakan Erdoğan önceki gün de Kudüs Üniversitesi’nin fahri doktora ünvanını kabul töreninde dinlere saygı konusuna vurgu yapmış ve Müslümanların farklı inanç gruplarına, onların mabetlerine karşı saygılı ve anlayışla davranmalarına karşın, İslam dışı güçlerin dünyada İslamofobi olarak çalışma yürüttüklerine işaret etmişti. Erdoğan, şunları söyledi:

Sabrın sonu selamet!..

“Sevgili peygamberimize yönelik ahlak dışı adice hazırladıkları filmler, karikatürler kabul edilebilir şeyler değildir. Mabetlerimize yönelik yapılan birçok çirkin yaklaşımlar kabul edilebilir bir şey değildir. Ama biz bütün bunlara rağmen telkinlerimizi hep şöyle yapıyoruz; ’yine sabır’ çünkü biliyoruz ki sabrın sonu selamettir. Yine biz biliyoruz ki, sevgili peygamberimizin mescitte ibadet esnasında iken başına gelip müşrikler, işkembeyi attıkları zaman Allah Resulü ona karşı bile sabrını göstermiştir. Biz böyle bir peygamberin ümmetiyiz, ama onlar bunu bilmiyorlar. Onlar cahiller ve onlar güçleriyle hakkı mağlup edebileceklerini zannediyorlar. Hak, er geç galip gelecektir.”

TCK’da da düzenleme

Uluslararası arenada bu konuda girişimde bulunmaya hazırlanan Türkiye iç hukukunda da din, inanç ve kutsal değerleri hakarete ilişkin detaylı düzenlemeye hazırlanıyor. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ kısa süre önce yaptığı açıklamada, ceza kanunlarında kutsal değerlere hakaretin suç kabul edildiğini ancak mevzuatta genel tanımların yer aldığını belirterek, “Bunu spesifik hale getirmekle ilgili bir çalışma söz konusu. Genel tanımları özelleştirmek söz konusu olabilir. TCK’daki mevcut hükümlere yeni fıkra eklenmesi veya yeni madde ihdas edilmesi şeklinde olabilir” bilgisini vermişti.

vatan