VAN - Suriye`de şiddet olayları dinmek bilmiyor. Peki, Suriye Meselesi ne zaman başladı? Temelinde neler yatıyor? Bu günlere nasıl gelindi? En önemlisi de gerek Dünya ve gerekse Türkiye Müslümanlarının bu süreçte takındıkları tavır gibi merak edilen birçok soruyu İlke Haber Ajansı Muhabirine değerlendiren Köklü Değişim Dergisi yazarlarından gazeteci yazar Ercan Tekinbaş, Suriye meselesinin Arap Baharının bir parçası olduğunu ve çözümün ise laik sistemin gitmesinde olduğunu söyledi.
"Suriye Meselesi Arap Baharının Devamıdır"
Suriye meselesinin Tunus`ta bir gencin kendini yakması ile başlayan ve batının Arap Baharı diye adlandırdığı sürecin bir parçası olduğunu hatırlatan yazar Tekinbaş, "Suriye`de ilk dönemlerde Türkiye`nin de telkiniyle Esed bir takım reformlar yapması gerektiği kendisine telkin edildi. Sonrasında Esed kimi reformlar yaptıysa da Arap baharının Domino etkisi Suriye`yi de etkisi altına aldı. Hama ve Humus gibi beldelerde Müslümanlar kıyama kalktı. Suriye meselesi böylece başladı. İlk başlarda batı da sesiz kaldıysa da sonrasında Esed`e her türlü imkân sağladı" dedi.
ABD `Esed Gitsin Nizam Kalsın` Diyor
Şu anda Esed`in elinde Şam`ın belli bir yeri Halep`in kıyı kesiminin dışında bir şey kalmadığını ileri süren yazar Tekinbaş, "Esed düşmek üzeredir. Amerika ise Esed`in gitmesini istiyor. Ancak ABD Esed gitsin nizam kalsın yani laik düzen kalsın diyor fakat Amerika ve batının bu güne kadar Esad`ın düşmemesi için verdiği mücadele ise buna alternatif bulamamalarıdır. Suriye halkının talebi ise birilerinin ifade ettiği gibi demokrasi değil İslam`a dayalı bir düzendir" ifadelerini kullandı.
Dünya Müslümanları Esed`in Karşısında Oldular
Dünya Müslümanlarının Suriye konusunda tavrını değerlendiren Tekinbaş, "Dünya Müslümanları hiçbir zaman Esed`in Suriye`de yaptığı katliamın yanında olmadı. Sürekli karşısında oldular. Esed`in zalim olduğunu gelen tepkilerden de anlıyoruz. Gerek Endonezya gerek Avrupa Müslümanları gerekse Ortadoğu Müslümanları yaptıkları gösteriler dede görüldüğü gibi bu kıyımı kabullenmediler. Türkiye Müslümanlarına bakacak olursak yöneticiler bazında ilk zamanlarda sessiz kaydıysalar da sonra Esed`in gözden düşmesi ve mülteci akınıyla karşı karşıya kalmasıyla birlikte Türkiye` hükümeti de söylemlerini sertleştirmeye başladı. Öte yandan yönetici bazında verilen tepkiler zayıf kalmaktadır. Ancak bu zulmün durdurulması noktasında somut bir adım atmadı ya da atamadı. Türkiye `de ki Müslümanlara gelince onlarda tıpkı dünya Müslümanları gibi bu zulmün yanında olmadıklarını ve karşısında olduklarını konferanslarla ve basın açıklamaları ve gösterilerle ifade etmişlerdir" diye konuştu.
"Suriye Meselesi Arap Baharının Devamıdır"
Suriye meselesinin Tunus`ta bir gencin kendini yakması ile başlayan ve batının Arap Baharı diye adlandırdığı sürecin bir parçası olduğunu hatırlatan yazar Tekinbaş, "Suriye`de ilk dönemlerde Türkiye`nin de telkiniyle Esed bir takım reformlar yapması gerektiği kendisine telkin edildi. Sonrasında Esed kimi reformlar yaptıysa da Arap baharının Domino etkisi Suriye`yi de etkisi altına aldı. Hama ve Humus gibi beldelerde Müslümanlar kıyama kalktı. Suriye meselesi böylece başladı. İlk başlarda batı da sesiz kaldıysa da sonrasında Esed`e her türlü imkân sağladı" dedi.
ABD `Esed Gitsin Nizam Kalsın` Diyor
Şu anda Esed`in elinde Şam`ın belli bir yeri Halep`in kıyı kesiminin dışında bir şey kalmadığını ileri süren yazar Tekinbaş, "Esed düşmek üzeredir. Amerika ise Esed`in gitmesini istiyor. Ancak ABD Esed gitsin nizam kalsın yani laik düzen kalsın diyor fakat Amerika ve batının bu güne kadar Esad`ın düşmemesi için verdiği mücadele ise buna alternatif bulamamalarıdır. Suriye halkının talebi ise birilerinin ifade ettiği gibi demokrasi değil İslam`a dayalı bir düzendir" ifadelerini kullandı.
Dünya Müslümanları Esed`in Karşısında Oldular
Dünya Müslümanlarının Suriye konusunda tavrını değerlendiren Tekinbaş, "Dünya Müslümanları hiçbir zaman Esed`in Suriye`de yaptığı katliamın yanında olmadı. Sürekli karşısında oldular. Esed`in zalim olduğunu gelen tepkilerden de anlıyoruz. Gerek Endonezya gerek Avrupa Müslümanları gerekse Ortadoğu Müslümanları yaptıkları gösteriler dede görüldüğü gibi bu kıyımı kabullenmediler. Türkiye Müslümanlarına bakacak olursak yöneticiler bazında ilk zamanlarda sessiz kaydıysalar da sonra Esed`in gözden düşmesi ve mülteci akınıyla karşı karşıya kalmasıyla birlikte Türkiye` hükümeti de söylemlerini sertleştirmeye başladı. Öte yandan yönetici bazında verilen tepkiler zayıf kalmaktadır. Ancak bu zulmün durdurulması noktasında somut bir adım atmadı ya da atamadı. Türkiye `de ki Müslümanlara gelince onlarda tıpkı dünya Müslümanları gibi bu zulmün yanında olmadıklarını ve karşısında olduklarını konferanslarla ve basın açıklamaları ve gösterilerle ifade etmişlerdir" diye konuştu.
Tekinbaş, "Suriye`deki milletler kim olursa olsun tarihte bunlar ümmetten bir parçaydı. Ancak milliyetçilik illetiyle oradaki Müslümanlarında ayrıştırdılar. Türkiye`nin buradaki Kürtlere yaptığının aynısını Beşar Esed`in da orada ki Kürtlere yaptı" dedi.
Esed de Laiklik de Demokrasi Yaftası da Gidecek
Netice İtibarıyla bugün Suriye`de bir zulmün olduğunu ve bunun müsebbibin de Esed olduğunu anlatan Tekinbaş, "Peki, bu saatten sonra Türkiye ve dünya Müslümanlarının ne yapması gerekiyor? Hiçbir Müslüman`ın bu zulmün yanında olmadığını biliyoruz. O halde yapabileceğimiz asla bu zulme razı olmamaktır. Mevcut yöneticilere baskı yaparak bunları harekete geçirerek, oradaki zulmün defedilmesi yönünde çalışmalarını sağlamaları için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yani bu saatten sonra gerek dünya Müslümanları ve gerekse biz Türkiye müslümanları söylemden öte eyleme geçerek, hadisinde bize belirlediği ölçüde bu zulmün yanında olmadığımızı göstermemiz gerekir. Yani gücümüz yetiyorsa elimizle, dilimizle ya da kalbimizle bunun yanında olmadığımızı göstereceğiz. Şunu da unutmayalım bu zulmün ana kaynağı Esed değildir. Oradaki laik sistemdir. Ve biz Müslümanlar Esed de gidecek laiklik de gidecek demokrasi yaftası da gidecek. Onun yerine gelebilecek tek bir sistem var oda oradaki insanların da istediği Lailaheillallah` a dayalı bir sistemdir" şeklinde konuştu.
(Murat Dalgın-İLKHA)