Ve söylenenler doğruysa Fikret Bayram`ın affedilmesi noktasında insiyatif kullanmasını Sayın Cumhurbaşkanı`mıza arz etmiştik…

Tam bu esnada Afyon`daki üzücü patlama ile bir anda gündem değişince çağrımızın çok da adresine ulaşamadığını düşündüm…

Yeni bir yazı düşüncesi içindeyken yazılarımızı takip eden Bayram ailesinden hem teşekkür hem de daha detaylı bilgi aldım…

Bu nedenle fazla söze gerek olmaksızın sözü Fikret Bayram`ın kardeşi Abdullah Bayram`a bırakıyor ve buradan bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanı`mıza seslenerek yeni durum değerlendirmesi yapmasını insanlık adına rica ediyorum…

“Ben Batman M tipi kapalı cezaevinde yatmakta olan Fikret Bayram`ın kardeşiyim. Abimin yaşamış olduğu mağduriyetlerden sizlerinde haberdar olmanızı istiyorum.1990`lı yıllarda güneydoğu bölgesinde oluşturulan kaotik ortamda meydana gelen sayısız olaylar sebebiyle bölge halkından birçok kişinin mağdur olması gibi abim de mağdur olmuş ve halada mağduriyeti katlanarak devam ediyor.1992 Nisan ayında meydana gelen bir olay sırasında abim silahla omuriliğinden yaralandı. Vücudunun %92`i felç oldu. Olay sırasında karşı taraftan da bir kişi öldüğü için abim tutuklanarak hastaneye yatırıldı. Ancak 1 yıl süren tedaviye hiç olumlu bir gelişme yaşanmadı. Ağır felçli olarak hayatını tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak sürdürüyor. Adli suçlu olarak yargılanıp cinayetten hüküm giydi.

Felçli ve yatalak haliyle 5,5 yıl c.evinde yattı Anayasanın 104. Maddesinde cumhurbaşkanına verilmiş olan af yetkisinden istifade etmek için müracaat etti. İstanbul adli kurumu affa uygunluk raporu verdi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 1997 Eylül ayında abimin kalan cezasını affedip serbest kalmasını sağladı. Fakat abim herhangi yeni bir suç işlememesine rağmen 2000 yılında ortaya çıkan bir tanık abimin 1992 yılında karışmış olduğu olayın siyasi amaçlı olduğu iddiasında bulundu. Bunun üzerine polis abimi tekrar yakalayıp cezaevine koydu. Lakin abim bu sefer siyasi suçlu olarak yargılandı. Yargılanma devam ederken 4,5 yıl sonra sağlık durumundan dolayı abim 2004 Aralık ayında tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

Devam eden yargı süresi neticesinde abim müebbet hapis cezasıyla hüküm giydi.2009 Mart ayında abim tutuklanıp cezaevine konuldu. Abim anayasal bir hak olan cumhurbaşkanlığı özel affından faydalanmak için tekrar müracaat etti. Ancak 1997 yılında affa uygunluk raporu veren adli tıp kurumu bu sefer affa uygun değildir hastane ortamında cezasının infazı uygundur şeklinde zoraki bir yorumlama ile aksi yönde yeni bir rapor düzenleyip kendisiyle büyük bir çelişkiye düştü. 14 yıla yakındır abim felçli ve yatalak haliyle cezaevinde yatıyor. Verilen yeni rapora göre kalan 17 yıllık cezasını hastanede yatması gerekiyor. Adli tıp kurumu çifte standart uygulayıp adli ile siyasi mahkûm arasında ayrımcılık yapıyor siyasi mahkûmun dosyasının cumhurbaşkanına gitmesine engel oluyor ve anayasanın cumhurbaşkanına vermiş olduğu af yetkisini gasp ediyor. Siyasi mahkûm ölüm sınırına gelmeyinceye kadar affa uygunluk raporu vermiyor. Siz aydın yazarlardan ricamız bu konuyu gündeme getirmenizdir. Abim %92 felçli göğüsten aşağısını hissetmiyor. Bir yerden bir yere götürülmesi ancak tekerlekli sandalye ile mümkündür. Merdivenlerden çıkarılıp indirilmesi için en az 3 kişinin yardımına ihtiyaç vardır büyük ve küçük abdestini tutamıyor, vücut temizliğini kendi başına yapamıyor.

Devamlı başkasının yardım, destek, ilgi ve alakasına şiddetle muhtaçtır Cezaevinin fiziki mimari yapısı böyle bir insana hiç uygun değildir.Çünkü cezaevinin yapısı fiziki yapısı, sağlam ve kendi ihtiyaçlarını başkasının yardımı olmaksızın karşılayabilen insanlara göre dizayn edilmiştir .Abim anlattığına göre kalmış olduğu cezaevindeki odasının fiziki yapısı şöyledir,oda iki katlıdır,üst kat yatakhane olarak kullanılıyor,20 basamaklı bir merdivenle inilen alt kat ise yemekhane, tuvalet,banyo ve alt kattan 5 basamaklı bir merdivenle inilen bir havalandırmadan müteşekkildir.Malumdur ki her insan gibi Abimin de yemeğe ,içmeğe,tuvalete ,banyo ve beden temizliğine ihtiyacı vardır.Kendisi bu ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda değildir.Cezaevinin fiziki yapısı buna izin vermiyor .Cezaevi idaresi ve görevli infaz memurları abime yardım etmiyor ,ihtiyaçlarını temin etme hususunda herhangi bir katkıları olmuyor. Abim tamamen beraber kalmış olduğu mahkûmların insafına terk edilmiş.

Adli tıp kurumunun vermiş olduğu (hastanede cezasının infazı uygundur) raporu pratize edilse bile hastane ortamı cezaevinin ortamından daha berbat bir durumdadır. Çünkü hastanedeki mahkûm koğuşunun şartları son derece kısıtlı ve sağlıksızdır. Hasta mahkûmlar orada tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için bile askerden izin almak zorundadır, bununla beraber mahkûmun temiz hava alabileceği bir havalandırması bile yoktur. Hastanenin mahkum koğuşları hava almayan bodrum katları rutubetli, kuytu ve karanlık köşelerindedir.1992 yılında abim yaralandığında ilk bir yılını böylesi sağlıksız yerlerde yatarak geçirmek zorunda kalmıştır, iyileşmeyip sakat kalmasının en önemli faktörü budur. Bundan dolayı hastanenin mahkûm koğuşunun ne kadar kötü ve kısıtlı şartlara sahip olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Sağlıklı bir insan dahi bir ay böyle bir ortamda kalırsa, kalıcı olarak hastalanıp sıhhatini kaybetmesi kaçınılmaz iken, abim nasıl 17 yıl böyle bir ortamda kalabilir. Abim cezaevinde sürekli hasta sürekli ilaç kullanıyor, hareket edemediği için sürekli kilo alıyor, gün geçtikçe hastalıkları çoğalıyor, en son hastaneye gittiğinde doktor ona bir böbreğinin yarı yarıya küçüldüğünü söylemiş, hasta mahkûmlara uygun yemek verilmiyor çünkü cezaevinde diyetisyen yok. Cumhurbaşkanına defalarca dilekçe verdik mektuplar gönderdik ama bir sonuç alamadık. Siz değerli aydın yazarlardan abimin durumunu gündeminize almanızdır.%92 felçli bakıma muhtaç bir insanın cezaevinde tutulması bir insanlık ayıbı değil midir? Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Dünyanın hangi ülkesinde ağır hasta yatalak tekerlekli sandalyeye bağlı bakıma muhtaç bir insan cezaevinde tutuluyor? Böyle bir insanı cezaevinde tutmak hangi vicdanlı insanın vicdanı kabul eder.”

Umarım yetkililer bu satırları okur ve gereği için Sayın Cumhurbaşkanı`mıza gerekli bilgiyi verirler…

Cevdet Kara / Habervaktim