HABER MRK - Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Hz. Peygambere hakaret içerdiği gerekçesiyle İslâm dünyasında protesto gösterilerine neden olan "Müslümanların Masumiyeti" filminin küresel bir provokasyon olduğunu söyledi.
 
Amerika`da yayınlanan filmin, bireysel veya toplumsal değil, küresel bir provokasyon olduğunun altını çizen Görmez, tarih boyunca İslâm`a yönelik birçok eleştiri olduğunu ancak son dönemlerde bu eleştirilerin aşağılama ve hakaret boyutuna vardığını söyledi.
 
"Tepkiler Sadece Bu Filme Yönelik Değil"
İslâm dünyasında ortaya çıkan tepkilerin sadece bir filme yönelik olmadığını belirten Görmez, şöyle konuştu:
 
"Salman Rüşdî ile başlayan aşağılamaya varan eleştiriler fitne filmi, karikatür krizi, Papa`nın Regensburg konuşması, İsviçre`deki minare referandumu, Almanya`da son zamanlarda gündeme gelen sünnet yasağı ve Müslümanların varlığını sadece bir güvenlik meselesi olarak ele alan başörtülü afişler ve son olarak da Amerika`da ortaya çıkan bu bayağı, pespaye film. Bütün bunlara baktığımızda ortak noktaları, bunların hiçbir düşünsel, bilimsel, kültürel, sanatsal değerlerinin olmayışıdır. Filmin, sadece aşağılamak, sadece kutsala saldırmak, sadece tahkir etmek üzere bina edilen bir provokasyon olduğu anlaşılıyor."
 
Küresel provokasyonların, Müslüman toplumlar üzerinde soyut ve kültürel bir işkenceye dönüştüğünü ifade eden Görmez, "Bu tür provokasyonlara karşı iki şey çok önem arz ediyor. İlk olarak bütün İslâmî kurumların ve Müslüman kanaat önderlerinin, Müslüman bilim adamı, fikir ve düşünce insanlarının bu türden provokasyonların devamının geleceğini de dikkate alarak bir araya gelmek suretiyle Müslüman toplumlarda bu tür küresel provokasyonlara karşılık vermenin ortak bilincini, ortak kültürünü oluşturmanın yollarını aramalıdır. Örneğin bunların İslâm dünyasındaki tüm camilerde vaaz konuları içerisinde yer almasını sağlayabilmeliyiz. Uluslar arası toplantılar düzenlenerek bir daha böyle bir küresel provokasyon olduğunda Müslümanların tepkilerini nasıl ifade etmeleri gerektiği ile ilgili çok ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Bu küresel provokasyonlar, Müslüman toplumlar üzerinde soyut ve kültürel bir işkenceye dönüşüyor. Çok farklı bir algı ile bilinçsiz kitleler öfkelerine hâkim olamıyorlar. Elbette kitleler kendi tepkilerini muhakkak vereceklerdir. Ama bu tepkiler nasıl olmalı, her şeyden önce bilinçli olarak bunun çalışmalarını yapmak zorundayız" dedi.
 
"Kutsal Değerlere Hakaret Tüm Dünyada Suç Olarak Kabul Edilmelidir…"
Ama bununla birlikte uluslararası kurumların ve uluslar arası camianın da atması gereken adımlar var. Aslında karikatür krizinden itibaren İslam İşbirliği Teşkilatının da bu konuda yoğun bir çabası oldu. Öncelikle bu tür provokasyonların tüm hukuk sistemleri tarafından suç olarak tanımlanması gerekiyor. Bugün dünya üzerinde ırkçılık ve ayrımcılık nasıl suç sayılıyorsa, nasıl nefret suçları diye bir suç çeşidi varsa, bu şekilde kültürlerin ve milletlerin kutsal değerlerini aşağılamak, tahkir etmek, bilimsel, sanatsal, kültürel hiçbir değeri olmayan, sadece provokasyon olan bu tür operasyonlar da aynı şekilde bütün hukuk sistemleri tarafından nefret suçları kapsamına alınmalıdır. Çünkü bu tür küresel provokasyonlar sadece Müslüman kitlelerin sabrını, sadece Müslümanların masumiyetini test etmeye yönelik değil, aynı zamanda batı dünyasında yüreklere yerleştirilen İslamofobiayı da tahriktir.

Nitekim bunu Norveç`te gördük yakın zamanda. Breivik diye birisi ortaya çıkıp kendisini Hıristiyanlığın kurtarıcısı olarak lanse ediyor ve 77 masum insanı katledebiliyor. Dolayısıyla bu tür provokasyonlar, sadece Müslümanlara ve İslâm dünyasına zarar vermeyecek aynı zamanda batı dünyasında da ayrımcılığı, İslamofobiayı, ırkçılığı, körükleyecek ve küresel ölçekte bir şiddeti, terörü besleyecektir" şeklinde konuştu. (İLKHA)