İki tür ayrılık vardır:

1)Gayri insani ayrılık

2)İnsanî ayrılık

Gayri insanî ayrılıkta fiziki ayrılıkla birlikte ruhî bir ayrılık da söz konusudur. Bu ayrılığı seçen insanların ayrılığı, bir eşyanın (örneğin bir patates çuvalının) bir yerden bir yere taşınması gibidir. Ayrılık günü ile birlikte, onunla ayrıldığı yer ve kişiler arasında hiçbir bağ kalmaz. Bu kişiliktesi biri için, her ayrılık bir başkalaşımdır. Bunlar, iradeleri, dolayısıyla insanî yönleri (kişiliği) zayıf beşerlerdir. Hayatı, yerinden koparılıp yuvarlatılan, eline geçtiği adamın tercihine göre şekil alan, başkalarının tercihiyle şu veya bu yapının duvarlarında yer alan tiplerdir.

İnsanî ayrılık da farklı yaşanır. Kimilerin ayrılığı göçmen bir kuşun ya da bir posta güvercinin ayrılığına benzer. Bir farkla: Kuşun dönüşüne bilimin henüz tanımlayamadığı bir güdü yön verir. Bunlarınsa dönüşünü “özlem” sağlar. Gittikleri yerde günlerini ayrıldıkları yerde bıraktıkları ailelerinin, arkadaşlarının özlemiyle geçirirler. Gayet insanî bir nitelik olan özlem onlar için “etkisizleştirici” bir uyuşturucu olur. Bugünün koşullarında vakitleri, telefon başında, internet başında geçer. Bunlar “nötr” bir kişiliğe sahiptir; kendisine gelişime kapatmayı büyük bir kazanç, hatta en büyük hedef edinmiştir. Gittiği yerde “değişmemek, olduğu yerde kalmak” onun için tarif edilmez bir zaferdir. Onca yer dolaştım, bana hiçbir şey olmadı, demekten büyük bir keyif alır, bunun gerçekten büyük üstünlük oludğunu sanır. Bu ayrıkta da “irade” pasif kaldığından eksik bir insanîlik söz konusudur. Göçmen kuşların varlığı, kıyamete kadar devam edecek ilahi bir sünnettir. İnsanın onlar gibi olmayı seçmesi ise insana verilen ilahi göreve ihanettir.

Gerçek insanî ayrılık, kişinin gittiği yere kendi sabitleriyle gitmesi, kendisini orada o sabitler etrafında geliştirmesi, gittiği yere katkıda bulunması ve oradan daha gelişmiş, daha yol almış biri olarak dönebilmesi ya da gerektiğinde orada kalabilme iradesini gösterebilmesidir.

Bu ayrılık, bir ağacın dalının kesilip uzaklara götürülmesine benzeyen gayri insanî ayrılıktan çok farklıdır.
Bu ayrılık, bir ağacın köklerinin onun toprak ve gölgesinden uzaklaşıp bir yerde fidan vermesi gibidir. Bu fidanlar, gölgesinden ve toprağından uzaklaştıkça daha gür olur, orada bir gölge oluşturur, orada geldiği yerden çok daha iri meyveler verir. Tarih incelenirse onun bu tür ayrılığı seçenlerin omuzunda geliştiği görülür.

Mekân değişikliğinin insan üzerindeki etkisi kaçınılmazdır. Hatta insansız bir mekândan, insansız başka bir mekâna geçiş bile insanı etkiler. İnsan için esas olan, kendini etkiye kapatmak değil, doğru bir etkilenmeyi seçmesidir. Mutlak bir sabiti olmayanın bunu başarması ise mümkün değildir.

Vedalaşmadan önce bir muhasebeye ve bir plana ihtiyaç vardır.

Ailesel denetimden, cemiyetsel denetimden uzaklaşmak isyan getirebilir, nisyan (unutma) getirebilir, tembellik getirebilir ya da iradesi ve imanıyla (sabitleriyle) baş başa kalıp gerçek bir irade isbatıyla bereket getirebilir. Birincisi şeytanlıktır, ikincisi vefasızlıktır, üçüncüsü özlemci pasifliktir, dördüncüsü ise Hz. Muhammed Mustafa’nın yolunda kendini insanlığı ihyaya adayan bir insan olmayı seçmektir.
Tercih sizindir.
Allah (cc) yardımcınız olsun.
Abdulkadir Turan / Rehberlik / Doğruhaber