Birileri halkın arasında bomba patlatıp çoluk çocuk demeden insanlarımızı öldürüyor. Devletle mücadelelerinde yeni mevziler elde etmek için çabalayanlar çirkin savaşlarını çocuklarımızın kanıyla yürütüyor. Bunun için de hunharca öldürüyorlar çocuklarımızı. Bu kirli kavgayla hiçbir ilişkisi olmayan insanlarımızın kanını döküyorlar. Bir ana gibi sorunlara el atıp problemleri çözmesi gereken devlet ise, daha fazla kan akıtmak ve daha fazla can yakmak için intikam naraları atmaya devam ediyor.

Gaziantep’teki katliam, 30 yıldır işlenen cinayetlerden sadece bir tanesidir. İşin kötü tarafı hakikati yazması ve halkın yanında olması gereken medya ve köşe yazarlarının çoğu, güçlülerin ve egemenlerin yanında yer almayı tercih etti. Bir kısmı PKK’nin vahşetini örtmeye çalışırken, masum çocukların katlini ya görmezden geliyor ya da haklı direnişin gereklerinden sayıyorlar. Diğer bir kısmı ise devleti masum göstermeye, devletin yaptıklarını kutsamaya, daha fazla öldürmeye, daha çok intikam almaya davet ediyorlar.

Ülkede yaşanan savaş Türk’ün de Kürd’ün de savaşı değildir. Laik-seküler Kemalist rejim ile Laik-seküler PKK’nin Müslüman halka tahakküm savaşıdır. Her ikisi de daha fazla hâkim olmak ve daha fazlasına sahip olmak için insanımızı öldürüyorlar. Kimi zaman hiçbir insani sınır tanımadan, yaşadıkları akıl tutulmasının etkisiyle kirli hesaplarını küçük yavruların cansız bedenlerinin üzerinde sürdürmeye çalışıyorlar.

PKK, 30 yıldır halka kan kustururken, insanları katlederken ve masum çocukları öldürürken devletin hiç mi suçu yok?

Mevcut hükümetle laik Kemalist rejimin kabuk değiştirdiğini savunanlar olabilir. Oysa 34 gencin uçaklardan atılan bombalarla parçalandığı Roboski katliamında ve sonrasında yaşananlar Laik Kemalist sistemin karakterinin devam ettiğini göstermiyor mu? Küçük Ceylan ve onun gibi birçok küçük yavru öldürülürken ortaya konan tepkisizlikler ve pişkinlikler devletin karakterini sürdürdüğünü ortaya koymuyor mu?

Söylemlerde yumuşama görünse de mantıkta ve karakterde hiçbir şey değişmedi. Bir taraftan devlet erkânı, daha fazla öldürmek için intikam yeminleri ederken; diğer taraftan PKK, insanlarımızı öldürmeye devam ediyor. Halkın canı yandıkça, kanı aktıkça; kendilerini daha fazla tatmin ediyorlar. Oysa savaş emri veren ve koltuklarından intikam nutukları atanların hiçbir kaybı olmuyor. Onların ocaklarına ateş düşmüyor. Halk öldürülüyor, halkın çocukları öldürülüyor. Bombalar halkın bedenlerini parçalıyor. Zorunlu hizmetten dolayı askere götürülen gençler öldürülüyor. Ya da Kürdlerin özgürleşmesi adına dağa kaldırılan Kürd çocukları öldürülüyor. Ama savaş baronlarının hiçbirine bir şey olmuyor.

Bu savaşta zarar gören, ocağına ateş düşen ve kaybeden mezhebi, meşrebi ve milliyeti ne olursa olsun Müslüman halkımızdır. Laik Kemalist rejimin de Laik PKK’nin de bu savaşta bir kaybı yoktur. Müslüman Kürd halkı ve Müslüman Türk halkı el ele vererek bu kirli savaşa karşı çıkmadıkça, kendilerini ölüme sürükleyen devletten ve PKK’den hesap sormadıkça, onların kirli oyunlarına karşı tavır almadıkça ne Laik devlet öldürmekten vazgeçecek ne de Laik PKK… Müslüman Kürd halkının huzur ve mutluluğu ne Laik rejimin baskıcı düşüncesinin yanında ne de dayatmacı laik PKK’nin yanındadır. Bunların her ikisi de halkın dinine ve İslam’dan neşet eden kültürüne muhaliftir. Ortaya koydukları dini görüntüler Müslüman halkı yanıltmaktan başka amaç taşımamaktadır.

Müslüm halk bütün bunları dikkate alıp kanına susayan ve üzerinden iktidar hesapları yapan taraflara tavır koymalıdır. Halkın laik, Kemalist, Marksist ve Apoist olmadığı, hayatındaki biricik belirleyicinin İslam olduğu gerçeğini ortaya koyarak, kendisini yakmak için tutuşturulan ateşi söndürmesi ve acıdan başka neticesi olmayan oyuna son vermesi için harekete geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde bir hiç uğruna insanlarımız öldürülmeye, masum çocuklarımızın gövdeleri parçalanmaya devam edecek.

Nevvab Yıldız / Hürseda Haber