Hac ve Umre farizasını yerine getirmek ve kutsal beldeleri görmek her Müslümanın içinden geçen en güzel temenni ve duygudur. Her Müslüman oraya gitmek için can atmakta, orayı görmeyi hasretle hep beklemektedir. Ancak karayolu ile gidişin olmaması ve Suud yönetiminin ülkelere kota koymasından dolayı kutsal beldelere gitmek epey zorlaştırılmış, hacı adayları Hac farizası için yıllarca beklemek zorunda bırakılmışlardır. Bütün bu zorluklara rağmen Hac için gidilemese de umreye gidilmesi için gayret gösterilmelidir.
Rabbim Ramazan`ın son on gününü ve bayramı Mekke`de, Kâbe`de geçirmeyi nasip etti. Bize nasip ettiği gibi tüm mümin kardeşlerimize de nasip etsin inşallah.
Doğrusu umre ile ilgili izlenimleri yazmayı pek düşünmüyordum. Ancak belki kardeşleri teşvik ederiz düşüncesiyle duygu ve izlenimlerimizi sizlerle paylaşmayı uygun gördük. Rabbim bizi her türlü riyadan uzak eylesin.
Kürtçe`de ifade edildiği gibi; "Dîn û gotın nabî wekhev” yani "görmekle anlatmak bir olmaz” denilse de biz yine de anlatalım.
Binlerce kilometre uzakta olan ve günde beş vakit namaz kılmak için yönümüzü çevirdiğimiz kıblemiz olan Kâbe`yi görerek, ona bakarak namaz kılma hazzını tarif etmek mümkün değildir. Kâbe`de kılınan her namazın diğer yerlerde kılınan namazlardan yüz bin sevaba denk geldiğini ve Kâbe`yi seyretmenin bile ibadet olduğunu varın siz düşünün.
Özellikle siyeri daha iyi anlayabilmek için Peygamber Efendimiz `in bastığı gezdiği, havasını soluduğu, mücadele verdiği yerleri yerinde görmek için;
—Kâbe`yi seyretmeyi, Makam-ı İbrahim`i, Hicri İsmail`i ve Safa-Merve tepelerini görmeyi, Hacerul Esved`i öpmeyi, Safa ile Merve arasında say etmeyi, Hz. Hacer`i hatırlamayı, teslimiyeti ve imtihanın kolay olmadığını öğrenmek için;
—Cebel-i Nurdaki Hira `yı, Sevr Dağı`nı (Cebeli Sevr), Arafat`ı, Cebel-i Rahme`yi görmeyi, gezmeyi; Peygamber Efendimizin doğduğu evi, Darul Erkam-ı, Cennetul Mualla ve Mescid-il Cin`i ziyaret etmeyi, Zemzem`den kana kana içmeyi;
—Peygamber Efendimizin Ravzasını, Cennetul Baki`yi, Mescid-i Kuba`yı, Mescid-i Kıbleteyn`i, Uhud Dağı`nı okçular tepesini görmek, dersler ve ibretler çıkarmak için oralara gitmenin ne kadar ehemmiyetli olduğunu belirtmekte büyük fayda vardır.
Hatta diyebiliriz ki bir Müslüman davetçi için kutsal beldelere gidememiş olmak, büyük bir eksikliktir.
Kâbe, Hacerul Esved ve dağların dışında neredeyse her şeyin orijinalliği ortadan kaldırılmış. Ancak her ne kadar Suud yönetimi Peygamber ve sahabelere ait iz bırakmamış ise de; yine de manevi olarak insan üzerinde çok olumlu etki bırakıyor.
İnsan orda maddi düşüncelerden uzak olduğu için ruhanileşiyor. Dünyaya ait endişe ve kaygılar düşünülmediğinden, maneviyat zirveye çıkıyor.
Orda üstünlüğün takvada olduğu her yönüyle belli oluyor. Her dilden renkten ve ırktan Müslümanlar orda bir arada... Arapça Dilinin ne kadar önemli olduğunu insan fark edebiliyor.
Birçok Müslüman kardeşle tanışma, konuşma imkânımız oldu. Mısırlı kardeşlere Üstad Hasan El Benna, Seyyid Kutup, Muhammed Mursi; Pakistanlı kardeşlere Muhammed ikbal Mevdudi, Sudanlı kardeşlere Ömer el Beşir, Cezayirli kardeşlere Abdülhamid bin Badis, Tunuslu kardeşlere Raşid Gannuşi gibi İslami hareket liderlerini sorduğumuzda kardeşlerimizin hoşlarına gidiyordu.
Oradaki en büyük eksiklik; Müslümanların kongrelerini yapmamalarıdır. Bir araya gelme, konuşma, muhabbet etme çok az. Suudi yönetiminin zaten böyle bir derdi yok. Müslümanların dünyanın her tarafında zulüm altında olmalarının bir sebebi de İttihad-ı İslam`ın gerçekleşmemesidir. En çok da insanı üzen bu olsa gerek. Müslümanların sayısı çok ama bilinç ve şuur yeterli değil. İttihad-ı İslam konusunda Müslümanlara çok vazife düşmektedir.
Bir başka noktaya değinmeden geçemiyecem. Orada açık bayan olmadığı için insan günahlarla yüzleşmiyor. Özellikle Arapları sürekli eleştiren Türkiyeli hacıların bundan ibret almaları gerekiyor. Maalesef sokaklarımız günahlardan, açıklık ve saçıklıktan geçilmiyor.
Yollarda her yüz metrede bir, Allah`ı, ölümü, zikri hatırlatan tabelalar konulmuş. Kavga eden hiç kimseye rastlamadık. Emniyet ve güven konusunda herkes çok rahat.
Mekke`de yoğunluktan dolayı temizlik konusunda aksamaların olduğunu gördük. Askerler ise hacılara bazen gereksiz yere müdahalede bulunuyor ve ikide bir "mumnu`, Qum, herrık” diyorlardı.
Kutsal beldelere gitmenin, peygamberi misyonu daha iyi anlamak ve yaşamamıza; Müslümanların derdiyle dertlenmemize ve şuurlanmamıza vesile olması temennisi ile.
Mehmet Arasan - Doğruhaber