vermesi üzerine cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından affedilmişti. Ancak her nedense düzmece bir rapor ile tekrar tutuklandı.
Adli tıbba tekrar tekrar başvuruldu ancak sonuç yok. Fikret Bayram`ın avukatı Zekeriya Yapıcıoğlu Adli tıbba yeni bir başvuruda bulunup rapor alacaklarını ancak Adli tıbbın üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen savcılığın yazısına cevap vermediğini söylüyor.
Tuhaf kararlarıyla gündem oluşturan Adli Tıp Kurumu raporlarının; doktorların durumunda hiçbir gelişme göremediği, kalıcı sakatlığı bulunan Fikret Bayram hakkında değişen kanaatleri de oldukça ilginç. Başvurular sonucunda açıklanan birkaç rapor var.
Fikret Bayram’ın 25. 7. 1997 günü Adli tıp kurumunda yapılan muayenenin ardından açıklanan raporun sonuç bildirgesi;
‘Hükümlü 1972 doğumlu Fikret Bayram’daki her iki bacaktaki felç ve antinkter kontrol kusuru arızasının TC. Anayasası 104/2-b maddesinde yazılı sürekli sakatlık niteliğinde olduğu oy birliği ile mütalaa edilmiştir.’
Dicle üniversitesinin 10. 9. 2009 tarihli Sağlık Kurulu Kararı;
‘Mevcut haliyle sürekli hastalık ve sakatlık hali mevcuttur. Sağlık kurulu kararıdır.’
Adli tıp Kurumunun 20. 1. 2010 tarihli muayenesinin ardından açıklanan raporun sonuç bildirgesi;
‘Recep oğlu 1972 doğumlu Fikret Bayram’ın parapleji hastası olduğu, hali hazırda TC. Anayasasının 104/b maddesinde sözü geçen sürekli hastalık,sakatlık ve kocama hali kapsamında değerlendirilmediği,
Düzenli diyet, tedavi ve poliklinik kontrollerinin sağlanarak reviri ve doktoru bulunan cezaevi ortamında infazının uygun olduğu oy birliği ile mütalaa olunur.’
Adli Tıp Kurumunun 20. 05. 2010 tarihli, Fikret Bayram’ın tahliyesini gerekli görmeyen rapora; 14 doktorun imzasının bulunduğu muhalefet şerhi ise şöyle;
‘Kosta hizasına kadar hissiyet kusuru, parableji, iki taraflı ayak tablosu gelişen hasta sandalyesine bağımlı kişinin, gelişen nörolojik bozukluk nedeniyle iyileşmesi tıbben beklenmeyen, sürekli idrar sondası kullanmak zorunda olması ve gaita inkontinansı arazlarının varlığı göz önüne alındığında; mevcut durumu acil tıbbi tedavi gerektirmemekle beraber rehabilitasyon tedavisi ve günlük gereksinimlerini karşılamakta sürekli yoğun bir şekilde başkalarının bakımına muhtaç olduğu, ayrıca hareket kısıtlılığı, genel hijyen ve sürekli idrar sondası kullanımına bağlı sorunlar nedeniyle cezaevi koşullarında tedavi ve poliklinik kontrolleri sağlansa bile enfeksiyonlara uygun zemin (akciğer, idrar yolu, cilt enfeksiyonları gibi) bulunduğundan adli tıp uygulamasında da ölüm meydana gelmediği durumlarda ki omurilik yaralanmalarını bu tür beklenebilir komplikasyonlarından ötürü kişilerin yaşamlarını tehlikeye sokacak nitelikte bulunduğu, hali hazır durumunun TC. anayasasının 104/b maddesinde sözü geçen sürekli hastalık, sakatlık hali kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine dair muhalefet şerhimizdir.’
Görünen o ki adli tıp kurumu tıbben iyileşmesi beklenmeyen bir hastanın iyileşeceğini ümit ederek adalete hizmet etmiş! Şimdi Adli Tıp Kurumunun Fikret Bayram dosyası da sorgulanmalı mı?
Kalıcı sakatlığı bulunan, günlük ihtiyaçlarını karşılayamayacak derecede olan bir hastayı cezaevi şartlarına mahkum bırakan bir kurumun meşruiyeti tartışmaya açık değil mi?
Adalet kanunlarda değil!
Hukuk devletlerinde; Dini, dili, ideolojisi, suçu ne olursa olsun mahkumların da sahip olduğu haklar vardır. Dosyalar böyle söyler. Ancak reelde adil yargılama hakkının geçerliliğinden kim bahsedebilir ki? İsnat edilen suçlarla ilgili hiçbir delil sunulamamasına rağmen insanları içeride tutmaya devam eden, kişileri otorite aleyhine söyledikleri her sözü tehdit olarak algılayıp tutuklayan, Fikret Bayram gibilerini her gün cezalandıran, mahkumlara yakınlarının cenazelerine katılabilmeleri için ‘mevki’ şartı getiren bir sistemin adaletinden kim bahsedebilir?
Sistem; toplumun menfaatine uygun işlemezse toplum adalete inanmaz. Toplum adalete inanmaz ise?
Evet; Fikret Bayram hipokrat yeminine aykırı bir şekilde cezaevinde tutuluyor! Medya ve saygıdeğer bazı aydınların son derece haklı tepkileri ile tahliye edilen bazı hasta mahkumlara rağmen felçli Fikret Bayram yıllardır tutuklu. Bu durumu ideolojik farklılıklara bağlayıp kanunları çiğneyelim mi? Kanunlar Fikret Bayram gibilerinin işini görmüyorsa, o kanunlara saygı duymaya devam edelim mi? Kanunlar mazlumların yanında olmalıdır koltukların değil. Kanunlar mazlumu güçlü yapabilmelidir! Eğer bunları yapmıyorsa adaleti kanunlarda aramayın!
Adalet toplum vicdanında ‘tutsak’
İş, ev, yemek, uyku arasında sıkışıp kalmış bir toplumda adaleti arıyoruz!
Toplum konuştuğu vakit, toplum adalet istediği vakit beyazların peşinde koşturan kanunlar Fikret Bayram’ı serbest bırakır onu ve onun gibi nicelerini. Başlattığımız imza kampanyasının amacı bu. Vicdanı devre dışı bırakan bir sisteme entegre edilmiş toplumu uyandırmak!
Mazlumun dinini de suçunu da sormayan duyarlı insanlardan imza kampanyamıza destek bekliyoruz. Unutmayın; cezaevleri ıslah etmez sadece korkutur. En büyük ıslahı toplum gerçekleştirir ‘adaleti’, ‘merhameti’ öğreterek.
Zeynep Bozdaş
www.gencbakis.org