İbadet yahut ubudiyet bildiğimiz üzere Allah-u Teala`nın bilbedahe evamirlerindendir. Fakat diğer evamirlere kıyasen ubudiyet, Sani’i Zülcelal’a daha sevimli gelen, O`nun rızasını elde etmek için seçilen en bariz ve en mükemmel tarık-ı rızadır.
Günümüzde oluşan çevre koşullarınca uygulanmasında her daim gevşeklik gösterilen, her daim dünya meşgalelerine karşın büyük bir engel gibi görünür. Ve bilhassa bu ubudiyetler içerisindeki ‘Namaz` nefsimizce en sevilmeyen ve en sıkıcı olarak tanınanıdır. Misalen; bir anket yapılsa ve bu ankette bulunan suallerden biri de:
‘Günde beş vakit namaz kılıyorsunuz, acaba bu gerçekten ağır bir iş değil mi, bu yük ağır gelmiyor mu, insan bu yükün altından kalkmakta zorlanmıyor mu?` olsa eminiz ki verilecek cevaplar:
‘Evet ya! Bu yükün altından kalkmak çok zor ya da biz insanız dağ değiliz ki bu ağırlığın üstesinden gelebilelim.` diye cevaplarla karşılaşacağız.
Ama bu cevapların gafil insanların verdiği cevaplar olabileceğini de bileceğiz.
Gafil`in, vakt-i namaz girdimi kendinde bir sıkılganlık ve usangaçlık başlayan insanlara verilen adın olduğunu bileceğiz. Gafil`in;namazı günlük yaşamında kendi vûcudunda bulunan bir ur`a benzettiğini bileceğiz. Ve Gafil`in ubudiyete dilbestesiz kalan olduğunu unutmayacağız.
Fakat namaz,ubudiyete İsmail olanlar için öyle bir hafifliğe sahiptir ki namazı, kendilerini ve nefislerini rıza-ı İlahi yolunda kurban etmeleri için bir İbrahim bilirler. Ve böylece Rablerine varacak olan kurbiyet yolunun yolcuları olurlar. Bu yol onlar için bir müstakim sırat olur. Bu sırattan gönüllerince, dilbestece şaki ve eşkiyalara bulaşmadan, hiçbir engel tanımadan, yorulmadan, bıkmadan ve usanmadan bir refahlık içinde geçip maratonu galibiyetle tamamlarlar.
Bu sırat onlar için bir nev`i Vuslat`a ve Miraç`a yükselmenin tek yolu olur. Miraç`ta uçuyormuşçasına oluşan bir gönül müreffahiyetiyle Vuslat Eren`leri olurlar.
Bu saydıklarımız İsmail`i bir teslimeyetin neticeleridir. Biz zaten bu teslimiyeti göstermek zorundayız. Bu üzerimize vecibedir, vaciptir. Bunu da bir karşılık bekleyerek yapmak haddimiz değildir. Üstad Bediüzzaman (r.anh.)`göre de beklemek haddimiz değildir. Üstad ubudiyeti şöyle tanımlıyor: `Ubudiyet,mukaddeme-i mükafat-ı lahika değil,belki netice-i nimet-i sabıkadır.`diyor. Yani; ibadeti,kendi yaratıcımız olana bize bahşettiği bu kadar nimete karşılık yapmamız gerekiyor. Bu ibadetler bu nimetlerin karşılığıdır. Mükafat bekleyerek ibadet etmemiz bize düşmez.
Binaenaleyh ubudiyete dilbestekâr olmamız elzemdir…
Müzekker / Kahta - Yaş: 18
Sevgili Genç Kardeşlerimiz!
Bir ay boyunca gelen tüm yazılar içerisinde en güzel yazıyı gönderen kardeşimize bir kitap seti veya kaset vb. bir set hediye edeceğiz. Posta ile yazı gönderecek kardeşlerimiz yazılarının “Ayın Yazısı” seçilmesi durumunda, bizimle iletişime geçebilirler. Fakat özellikle dikkat etmenizi istediğimiz iki nokta var. Birincisi; gönderdiğiniz yazıların tamamen size ait olması gerektiği, yazınızda alıntı cümleler varsa bunları belirterek göndermeniz. İkincisi ise adınızı, soyadınızı, yazıyı gönderdiğiniz memleketi ve yaşınızı mutlaka belirtmeniz gerekmektedir. Bu hayırlı çalışmaya (yarışmaya) tüm genç kardeşlerimizin katkıda bulunmasını bekliyoruz.
Doğrugenç sayfasında sizden gelecek karikatür ve mini bulmacalara da yer veriyoruz. İlginizi bekliyoruz.
Yayınlanmasını istediğiniz yazılarınızı dogrugenc@dogruhaber.com.tr e-posta adresine mail olarak veya posta yolu ile gönderebilirsiniz.
Yazılarınızı eğer bilgisayarda yazıyorsanız bir sayfadan az olsun. El yazınızla gönderecekseniz bir beyaz kâğıdı aşmasın. Gönderdiğiniz mektuplara “Doğru Genç” için diye not düşürmeyi unutmayın.