Ahmet Yılmaz / Araştırma

Eyyübi “İslam dünyası, bugün kötü durumda; yönetimler bozuk, halk cahil” diye düşünenler, mutlaka Selahaddin-i Eyyübî Hazretlerinin başına gelenleri okumalılar. Duydukları karşısında dehşete kapılırlar

Selahaddin Hazretlerinin kendisiyle ilgili zorlukları ve bunları aşma çabasını geçen hafta vermiştik. Bu hafta onun kendisinden kaynaklanmayan, İslam dünyasının içinde bulunduğu durumla ilgili zorlukları vereceğiz.

O günün İslam dünyasında yöneticiler, sadece kendi iktidarlarını düşünen, zevk ü sefa içinde yaşayan ve Haçlılarla işbirliği yapmaktan çekinmeyen tiplerdi. Halk ise şuursuzdu, sinmişti, aynen gayr-i İslamî toplumlar gibi sultan ailelerinde bir ilahi yücelik buluyor ve onlara itaati zorunlu görüyordu.

Böyle bir idareci kesiminin hilelerinden kurtulup böyle bir halkı yönlendirmek için yoğun bir çaba gerekiyordu. Selahaddin Hazretleri, her alanda titiz bir çalışma içinde oldu, liderlerin kimisini tasfiye etti, kimisini işbirliğine ikna etti, kimilerini güzel sözle avutma yoluna gitti; onların Haçlılarla mücadele programını aksatmamaları için azami bir gayret gösterdi; halkınsa gönlünü kazanmaya çalıştı; çokça ilim-zikir dergahı oluşturarak halkı şuurlandırma gayretinde oldu.

İSLAM DÜNYASINI YÖNETENLER HAÇLILARLA İŞBİRLİĞİ YAPIYORDU

O günün İslam dünyasını yönetenlerin karakter yapısını anlamak için dört idari birime bakmak gerekir. 1. Bağdat Abbasi Halifeliği 2. Mısır Fatimi Yönetimi 3. Nureddin Sonrası Halep Zengi Bürokrasisi 4. Anadolu Selçuklu Yönetimi

“HALİFE” KUDÜS’ÜN FETHİNE SEVİNMEDİ

Kudüs’ün fetih süreci yaklaşırken Abbasi Halifesi el Müstazî öldü, yerine Halife Nasır geçti. El Müstazî, kişisel anlamda olumlu biriyken Nasır’da o olumlu kişilik de yoktu. Selahaddin Hazretleri,

-Mısır’da Abbasilerin baş düşmanı Fatimî yönetimine son verdi, Abbasî Halifesine rakip halifeliği ortadan kaldırdı.

- Mısır’da ve fethettiği her toprakta Abbasi Halifesinin adına hutbe okuturdu. Her fetih için Halifeye rapor gönderdi.

Ama “Halife” olacak olan adam, ona hep sorun çıkardı. Kudüs’ü fethetmesi için gerekli askeri bulacağı Irak Kürdistan’ının doğusu ve güneyine girmesi için izin vermedi. Onun Tikrit yöresindeki Kürt ve Türkmenlere ulaşmasına engel oldu.

Ancak bundan beteri, Selahaddin Hazretlerinin Kudüs’ü fethinden sonra görülen kıskançlıktır. Halife Nasır, onu kutlayacağına ona bir mektup gönderip haşa onu haddini bilmemekle, kendi lakabını kullanmakla suçladı. (1)

Daha da kötüsü Kudüs’ün fethinden sonra İbnü’l Mukaddem emirliğindeki Eyyübî Hacıları, Arafat’ta Halife Nasır’ın adamlarının saldırısına uğradı, İbn-i Esir’in anlatımıyla “…Ayak takımı, yağcılar, fırsat düşkünleri… birçok kişiyi öldürüp mallarını yağmaladılar, karşı koyanlar hariç kadınlarını esir aldılar.(2)” Selahaddin’in büyük komutanı ve arkadaşı İbnü’l Mukaddem o saldırıda aldığı yarayla şehit oldu.

Kudüs’ü fethetmişsiniz, birkaç yıl sonra belki Bağdat’ı yerle bir edecek Haçlıları denize dökmüşsünüz; bir teşekkür yerine, hacılarınız Arafat’ta saldırıya uğruyor, Haçlılara karşı büyük savaşlar vermiş değerli bir komutan ve dostunuz şehid ediliyor…

Selahaddin, çelik bir iradeye sahipti; bunlara rağmen Abbasi Halifesinin pisliğini görmemeyi seçti. O sırada Haçlı orduları İngiliz Kralı Rişard’ın komutasında Akka önlerine gelmişlerdi. Selahaddin, Halifeye karşı çıkmak yerine “İslam, sizden boğulan bir adamın imdat istediği gibi yardım istiyor” diye mektup yolladı. Halife, bu çağrıya elbette adam akıllı cevap vermedi. Selahaddin, yine de onunla iyi geçindi. Çünkü İslam’ın çıkarı, onunla iyi geçinmeyi gerektiriyordu.

KADİM BİR ENVER SEDAT: FATİMÎ VEZİRİ ŞAVER

Fatimîlerin başında kendi halifeleri varsa da devleti vezirler yönetiyordu. O vezirlerden Şaver, dönemin çürümüşlüğünün simge bir ismidir. Mal toplamakla ünlü bu habis adam, bir ara Haçlıların da desteğiyle görevden alınınca Nureddin Zengi’den yardım istedi. Nureddin Hazretleri de onun yardımına Selahaddin’in amcası Şirkuh’un komutasında bir ordu gönderdi, Şaver, Haçlılarla işbirliği yapan muhaliflerini Şirkuh’un yardımıyla yendi ve görevine geri döndü.

Ancak, Şirkuh’un güçlendiğini görünce şeytani yönü tuttu ve Haçlı Kralı Birinci Amori ile bir anlaşma yaptı. Haçlıların Mısır’a gelirken kat edecekleri her fersah için bin dinar ödedi. (Topraklarını işgal etsinler diye düşmana para vermek… Bugünkü krallıkları ne de çok andırıyor değil mi?)

Birkaç geliş gidişten sonra Haçlılar Şaver’in desteğiyle Kahire’ye yerleşti, orada bir garnizon kurdu, her melaneti işledi. Öyle ki bizzat Şaver’in oğlu babasına karşı çıktı. Fatimî Halifesi Adid bile, Nureddin’e gönderdiği mektupta “Sarayımdaki kadınlar da senden kendilerini Haçlılardan kurtarmanı istiyorlar” diye mektup gönderdi.

Müslümanların namusunu Haçlılara peşkeş çekecek kadar alçalan Şaver’in o günün Mısır’ına defalarca başvezir, yani başbakan olması ve Haçlıları Mısır’a sokması, o günkü idarecilerin kalitesini göstermesi bakımından büyük bir göstergedir. Emin olun, Enver Sedat ve Hüsnü Mübarek dahi Şaver’in alçaklığını bugüne kadar beceremediler.

Selahaddin, amcası Şirkuh daha sağ iken o alçağı öldürdü, başkalarına ders yaptı. (3)

HALEP’İN OYUNLARI AKILLARI DURDURUR

Nureddin Zengi Hazretlerinin vefatından sonra Selahaddin, Şam’ı ele geçirince Zengi bürokratları onun 11 yaşındaki oğlu Melik Salih İsmail’i yanlarına aldılar, Halep’e gittiler, Salih’i emir ilan edip Selahaddin Hazretlerine karşı harekete geçtiler.

Aynı anda Musul Zengilerinin lideri Seyfeddin Zengi, Selahaddin’in topraklarına saldırdı. Haçlılar da Suriye kasabalarına girdiler. Eyyübîler, doğu, kuzey ve batıdan kuşatıldı.

Selahaddin, sultanlığını ilan etmemişti, kendisini Melik Salih’in veziri sayıyordu, onun adına hutbe okutuyordu. Oysa Halep’te Selahaddin için özel düzenekler hazırlanıyordu. İbn-i Esir’in deyimiyle “İnsanların kafasındaki kazan Selahaddin’in aleyhinde kaynamıştı fakat o sabırla o ateşi söndürdü.”

Halep’teki Zengi yönetiminin başındaki vezir Sa’düddin Gümüştekin, Haşhaşilerin lideri Sinan’la işbirliği yaptı. Suikastçılıklarıyla ünlü İsmailî Haşhaşiler, Selahaddin’i şehid etmek üzere bir grup adam yola çıkardı, Selahaddin, askerlerinin dikkati sayesinde suikastı atlattı.

Gümüştekin, Selahaddin’le uğraşmaktan vazgeçmedi; Nureddin zamanında esir alınan Trablus Kontu Raimond’u Selahaddin Hazretleriyle savaşsın diye serbest bıraktı. Selahaddin, Raimond’u uzaklaştırdı. Bu sefer, Halepliler, Musul Zengilerini Halep’e davet etti.

Bir düzenek düşünün… Bir yandan Hıristiyan Haçlılar… Bir yandan kendilerine Şii diyen İsmailî Haşhaşiler… Bir yandan kendilerine Sünni diyen Halep yönetimi ve Musul yönetimi ve bütün bunları seyreden Bağdat Abbasî halifeliği… O sırada Fatimî yanlıları, Mısır’da hâlâ hileler peşindeydi. Konya’da yerleşik Selçuklu Sultanı da Selahaddin’in dört yandan sarılmış olmasını fırsat bilip onun topraklarına saldırı hazırlığı yapıyordu.

Ya Rab… İslam davası ne zormuş… Kudüs’e talip olmak ne tehlikeliymiş… Sadece sana kulluğa çağırmak ne çok kişinin düşmanlığına yol açıyormuş… Ne garip kesimleri bir araya getiriyormuş…

Ama Allah’ın yardımıyla Selahaddin Hazretleri bu kirli oyunları bir bir bozdu. Kendisi Haçlılarla savaşırken, topraklarına saldıran Musul Zengileri kaçmak zorunda kaldı. Hain Halep yalnız kaldı, Haşhaşiler ancak araya adam koyarak kendilerini (beş paralık bir düşman olarak) bir süre daha ondan koruyabildiler.

Bu anlamsız ve şeytani hücuma daha sonra Azerbaycan yöresine hakim İldenizoğulları da dahil oldular, Irak Kürdistan’ına asker gönderdiler, çok kötülük yapıp milletin namusuna el attılar ama halkın direnişiyle kaçmak zorunda kaldılar.

Halepliler gah anlaştılar gah antlaşmalarını bozdular. Gün geldi, Selahaddin Hazretleri Musul emiri Seyfeddin Gazi’yi Halep önlerinde mağlup etti, mallarını ele geçirdi. İbn-i Kesir’den dinleyelim: “Sultan Selahaddin, Seyfeddin Gazi’nin otağında, içinde güzel öten kuşlar bulunan altı kafes görmüştü. Bu kafesler onun içki meclisinde bulunuyordu. Bu durumdaki bir komutan nasıl muzaffer olabilir? Sultan Selahaddin bunların da Seyfeddin’e gönderilmesini emretti ve bunları götüren elçiye de şu talimatı verdi: ‘Seyfeddin’in yanına vardığında ona selam söyle ve de ki: ‘Bu tehlikeli durumlara ve savaşa girmektense bu kuşlarla oynaman, senin için daha hoştur.’”

Selahaddin, o aptalların şerrinden korunmak için onların oyalanmasına bile razıydı, yeter ki kendisine mani olmasınlar. Ama aptallar boş durmuyordu.

H. 571’de ortak düşmanlar tarafından ayarlanan dört Haşhaşi, Selahaddin’in çadırına girmeyi başardı. Gidip Haçlılarla savaşacaklarına günlerce, hatta belki aylarca Selahaddin’in askerlerinin içine karışmışlar ve onu öldürecekleri anı beklemişlerdi. Nöbetçilerinin bir gaflet anında, çadırda sinsi bir sırayla onun üzerine saldırdılar. Selahaddin, birinin kollarını tutup bükünce diğeri saldırmıştı. Selahaddin’in kafasına darbeler vurdular, miğfer vesile oldu, onu Allah (cc) korudu, Selahaddin’in askerleri dört Haşhaşi’yi de öldürdü. (5)

Sizce Selahaddin Hazretleri bunca tuzağı hazırlayan Haleplilere ve Musul Zengilerine ne yaptı? Zamanı geldi, hepsini affetti.

Görüldüğü gibi Kudüs’e giden yol hiç de dikensiz değildi; düşman, dört yandan saldırdı, Selahaddin direndi, sabretti ve kazandı.

SELÇUKLU SULTANI KIZI İÇİN SAVAŞ AÇTI

Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan, Selahaddin Hazretlerinin Haleplilerle savaşını fırsat bilip onun topraklarına 20 bin kişilik bir orduyla saldırdı. Dört yanı düşmanla sarılı Selahaddin’in onunla uğraşma fırsatı yoktu. Kardeşi Takiyuddin’i sadece bin kişilik bir orduyla onun üzerine gönderdi. Takiyuddin, bin kişilik ordusuyla 20 bin kişilik orduyu mağlup etti. Bu, Allah’ın yardımıydı. Çünkü II. Kılıç Arslan, Bizans’a karşı ünlü Miryakefalon Savaşı’nı kazanacak kadar iyi bir komutandı. Ancak o gün kafirlerle savaşırken şimdi yüzünü Müslümanlara çevirmiş ve Allah (cc), zaferi ondan almıştı.

Kılıç Arslan durmadı. Kudüs, onun umurunda değildi, bakın onun derdi neydi? Kızını Hasankeyf Artuklu emiriyle evlendirmişti. Emir, Selahaddin’le anlaşmalıydı. Ama zevk ü sefa peşindeydi. Karısını ihmal edip bir şarkıcı kadınla gönül eğleniyordu. Kılıç Arslan, bu duruma çok bozuldu. Ordusunu yola çıkarıp Hasankeyf’e doğru geldi. Selahaddin’i yok saydı. Selahaddin, ona Hasankeyf emiriyle antlaşmasını hatırlattı. Kılıç Arslan, inadından vazgeçmediği gibi bir de propagandaya başladı:

“Selahaddin, Nureddin’in yolundan döndü; Haçlılarla savaşacağına bir şarkıcı kadına gönül kaptıran adama sahip çıkıyor.”

Hani hedef saptırma ancak bu kadar olur. Ancak halk cahildi, Haçlılarla savaşmaktan korkuyordu, bunun için de propagandaya inanmaya hazırdı ve inanıyordu.

Selahaddin, iki adamın arasını buldu. Kılıç Arslan, evine döndü; Hasankeyf emiri karısına iyi davranma sözü verdi. Ya şarkıcı kadın… O da sözde Hilafetin merkezi Bağdat’ta çok iş olacak ki mesleğini orada icra etmek üzere Bağdat’a gitti.

Kılıç Arslan, Kudüs’ün fethinden sonra, Selahaddin’le savaşmak üzere Anadolu’ya gelen Alman Kralı ve ordusunu güzelce konakladı, onları Anadolu’ya yolcu etti. Şükür ki Anadolu’daki Türkmen boyları onun gibi gaflette değildiler, Almanları dar vadilerde kılıçtan geçirdiler. Onlardan çok azı Selahaddin ordusuyla karşılaşabildi.

Kılıç Arslan’ın derdi neydi? Kızı yani evladı değil mi? Bakın Allah (cc), insanı nasıl rezil ediyor? Kılıç Arslan, daha sağken oğulları ona karşı isyan ettiler. Öyle bir hale düştü ki bir oğlundan kaçıp diğerine sığınmak zorunda kalıyordu. Oğullar, babalarını ellerine geçirmek için savaşıyor; baba, oğullarından kaçıyordu. Nihayetinde öldü ve onun oğullarından Kutbettin ne yaptı? Kayseri hakimi olan kardeşi Mahmud’un kafasını kesti, cesedini kale dibine attı, Mahmud’un cesedini köpekler yedi.

İşte Kudüs orada dururken bir kızının huzuru için ta Konya’dan Hasankeyf’e ordu kaldıran II. Kılıç Arslan’ın başına gelenler… Allah (cc), haddi aşanı çok kötü cezalandırır.

Değerli okuyucular, bunca olayı okuduktan sonra hâlâ çağımızın Selahaddin çağından daha kötü durumda olduğunu söyleyebilir misiniz?

Ne yazık ki bu haftaki yerimiz, o dönemdeki halkın durumunu anlatmaya yetmedi. Halkın da durumunu görünce şunu demek zorunda kalacağız. Selahaddin, bugünden çok daha kötü koşullar altında Kudüs’ü fethetti. O halde Kudüs için yola çıkmanın bahanesi yoktur. Rabbimiz, Kudüs için yola çıkan Selahaddin’i aziz kıldı; Şaver, Kılıç Arslan, Seyfeddin Gazi, Saadeddin Gümüştekin gibi kötüleri ise rezil etti. O’nun gücü her şeye yeter.

Kaynaklar:

1. Sallabî, Eyyübi Devleti; M.C.Lyons ve D.E.P. Jackson, Salahaddin

2. İbn-i Esir, Bahar yay., s. 441

3. İbn-i Kesir, İbn-i Esir…

4. İbn-i Kesir, H. 571yılı olayları

5. İbn-i Esir, H. 571 yılı olayları

6. İbn-i Esir, H. 581 yılı olayları

Ahmet Yılmaz / Araştırma