Türkiye genelinde 2 bin 888 özel öğretim kursu, 890 da temel lise var. Temel liselerde 160 bin 650 öğrenci eğitim alıyor.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un, temel liseler ve özel öğretim kurslarının kapatılacağı yönünde açıklamaları, bu kurumlarda görev yapan eğitimcilerin tepkisi çekmişti.
Bingöl'de özel bir lisede Rehber Öğretmen olan Hasan Yılmaz, dershanelerin dönüşüm sürecinde devletin bu kurumlara verdiği sözü yerine getirmediğini, bunun mağduriyetlere neden olduğunu söyledi.
Eğitimi sürekli yazboz tahtasına çevirmektense, bu kurumların sıfatını sabitlemek ya da zaman verip adaleti gözetmenin daha sağlıklı olacağını belirten Yılmaz, Karl Marx'ın, "Eğitim ve ekonomi birbirini etkiler" sözüne atıfta bulundu.
Marx'ın, bu sözüyle eğitimi ekonomiye indirgediğini vurgulayan Yılmaz, "Günümüzün eğitim sorunlarını irdelediğimizde eğitimi etkileyen en önemli nedenlerden birinin ekonomi olduğunu görürüz. Maliyenin ayırdığı bütçeye göre öğretmen atamaları, okul kurslarında takviyelerin ekonomiye endekslenmesi bunun en güzel örneğidir. Fakat bizler çokluktan ziyade toplumumuzun realitesi olan eğitim modelini gündeme alarak katkı sağlamak niyetindeyiz." dedi.
"Bu kurumların çok kısa sürede uyumu ve başarıyı getirmesi incelenmesi gereken bir konudur"
Yılmaz, "Bu projeye destek veren, ilk dönüşen, temel liseyi açan kardeşiniz olarak şunu söyleyebilirim. Temel lise hem okulu hem de sınava hazırlığı muhteva eden düşük ücretlerle öğrencileri kaydeden kurumlardır. Bu kurumlardaki öğretmenlerin tecrübesi ve pratiği, eğitime çok kısa sürede uyumu ve başarıyı getirmesi incelenmesi gereken bir konudur. Yıllarca uğraşılan en yüksek puanlarla yerleştirilen fen liselerinden sonra gelmesi düşündürücü değil midir? Çok az bir dilimle ikinci olmasını irdelediğimizde kültürel faktörlerden kaynaklandığını söylemek mümkün. Özellikle Doğu ve Güneydoğuda farklı profildeki öğrencilerin kaydının niceliksel anlamda başarısızlığı etkilemesini de başarı sayıyoruz. Neden? Devlet okullarında sorunlu olan öğrencileri idare edip sevgiyi, şefkati gösterip bu kitleyi entegre etmek başarı değil midir?'' dedi.
"Devlet okullarının yükünü hafifleten kurumlar mı yoksa yük olan hafta sonu kurslarının kapatılması daha mantıklı?" diye soran Yılmaz, "Farklı mekânlarda ferahlık isteyen öğrencilerin tercihleri mi yoksa hafta içi gördüğü yüzleri hafta sonu da görmeleri mi daha mantıklı? Zaten serbest piyasada mantık, 'bırakın yapsınlar' değil mi? Devlete yük olan hafta sonu kurslarına harcanan paranın bu kurumlara verilmesi, atanamayan binlerce öğretmene istihdam sağlanması daha mantıklı değil mi? Bu siyaset öncesi iklimde bu tür mağduriyetlerin göz ardı edilip tepkilere neden olmak bilinçli bir proje midir?" diye konuştu.
"Siyaset öncesi iklimde tepkilere neden olmak bilinçli bir proje midir"
Dershanelerin dönüşüm sürecinde devletin bu kurumlara; kurum sahiplerinin de devlete verdiği taahhütleri olduğunu vurgulayan Yılmaz, "Kurumların okula dönüşme sözü, devletin de kurumlara kontenjan, arsa tahsis etme, maddi yardım gibi sözler… Peki, bu sözler tutuldu mu? Maalesef yerine getirilmedi. İlk yıl verilen kontenjan istenildiği gibiydi. Daha sonraki yıl kontenjanlar çok düşürüldü ve özel öğretim kursları açıldı. Bu da bana göre bir haktı fakat vergisini vermeyen kaçak kursların ziyadesi ve ciddi denetlenmemesi bir haksızlığı beraberinde getirdi." dedi.
"Özgürlüğün ve eşitliğin değil, adaletin yerini bulmasıdır"
Ayrıca küresel kriz de dikkate alındığında temel liselerden dönüşümün bu yıl tamamlanmasını beklemenin yanlış bir anlayış olduğuna işaret eden Yılmaz, Bizlerin zaten okulu var. Maddi olarak faydamızadır. Fakat okulunu açamayan bu kurumlarda binlerce çalışanın bu kriz ortamında evine ekmek götürmesini engellemek vebal olduğu gibi bunları samimi bir şekilde dile getirmemek de vebaldir. Özgürlüğün ve eşitliğin değil, her ikisini kapsayan herkese bir gün lazım olan adaletin yerini bulması gerekir." diye konuştu. (Nihat Kanat-İLKHA)