Şu düğmeye basarak gerçek hayat ile yüzleşmenin zamanı geldi. Kendimizi bulmanın, kendi gerçeklerimizle yüzleşmenin tam sırası.

Televizyonun karşısındaki en savunmasız kurbanlar çocuklardır. Daha sonra anneler ve babalar… yani hepimiz birer kurbanız. Kendimizi ve çocuklarımızı titizlikle yetiştirmemiz birinci vazifemizken nedense hipnoz olmuş gibi sürüklenip duruyoruz. Ne zamana kadar?

Televizyonu yeri geldiğince kapatabilme bir maharet halini almış. Herkesin bunu becerebileceği bir iş değildir artık.

Televizyonun tahribatı ne zamana kadar? Evlerimizi ne zaman nurlandıracağız?

Allah Resulü (s.a.v)’in bir hadisi şeriflerinde; “ Kim bir münker görürse onu eliyle değiştirsin, eğer eliyle değiştirmeye gücü yetmezse onu diliyle değiştirsin, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf noktasıdır. “ diye buyurmuştur. (Müslim)

Evet, bir münker gördüğünde başta eliyle değiştirsin. Elimizle televizyon düğmesini kapatmak bu hadis-i şerefin kapsamına girmez mi?

Televizyon aile fertlerini birbirinden ayırdığı gibi, akrabaları, komşuları ve dostları birbirinden ayıran ilginç bir kutudur.

Televizyon ne kötü bir çocuk bakıcısıdır.

Peki, ne yapabiliriz?

En son ne zaman televizyonu kapatıp sohbet ettik?

Evet sohbet; kalbimizin gıdası, ailemizin süruru, toplumumuzun ruhudur.

Her aile her gün bir miktar zamanını manevi eğitime verebilir. Az bir zaman bile olsa sürekli bir şekilde yapılan aile dersleri çok şey ifade eder. Çocuklar kitap okumayı ailelerinden öğrenebilirler. Terbiyeyi, sevgiyi, saygıyı her şeyin ötesinde Rabbini ve Rabbinin yolunu ailelerinden öğrenebilirler ve onlara öğretmek her anne-babanın boynunun borcudur.

Müslümanlar belirli aralıklarla bir araya gelerek İslam’ın manevi atmosferinden istifade edebilirler. Gerçek dostluk ve arkadaşlığı sohbet arkadaşlarından öğrenebilirler. İmreneceği, örnek edineceği insanları bu sohbetlerde bulabilirler. Saygıyı, sevgiyi, fedakarlığı kısaca bütün erdemleri bu nurani sohbetlerde bulabilirler. Sonra çocuklarını bu sohbetlere götürerek faziletli birer insan olmalarını sağlayabilirler.

“ Bir mecliste oturup orada Allah’ı zikretmeyen ve Peygamberlerine salavat getirmeyen bir topluluk, mutlaka Allah tarafından bu kusurlarından dolayı pişmanlığa uğratılır. Allah dilerse onlara azab eder, dilerse onları bağışlar. “ (Tirmizi)

Feyzullah Zerey