DİYARBAKIR - Köklü Değişim Dergisi, Ümmet Kitapevi`nin katkılarıyla ilk kez Diyarbakır`da bir konferans düzenledi. Miryıldız Düğün Salonu`nda düzenlenen "İslami Beldeler ve Suriye" konulu konferans saat: 21.00`de Kur`an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Konferansta Köklü Değişim Dergisi`nin imtiyaz sahibi ve yazarı Süleyman Uğurlu ile Köklü Değişim Yazarı Cevher Kara birer konuşma yaptılar. Konuşmaların ardından sinevizyon gösterimi sunuldu ve gecenin sonunda yapılan dua ile konferans sona erdi.

Konuşmacılar, ümmet bilincini yitirdiğimiz günden beri kardeşlerimizin acılarını hissedemez olduğumuza dikkat çekerek, "ümmet bir vücudun azaları gibidir, biri acıdığında bütün vücut hisseder, ama bizler bir vücudun azalarından çıkmışız" dediler.

Ayrıca bölgede 30 yıldır süre gelen bir çatışmanın olduğunu ve bu savaşın kendilerinin savaşı olmadığının altı çizilerek dağda ölenin de üniformalının da cenaze namazının kılındığına, taziyesinde Fatihaların okunduğuna, ana ve babaların dindar olduklarına dikkat çekildi.

Kıyamlar Meyvesini Verdi
İlk olarak konuşan Köklü Değişim Dergisi Yazarı Cevher Kara, İslam ümmetinin yenilmiş bir ümmet olduğunu ifade ederek, "Bir bucuk asırdır İslam ümmeti yenik bir durumdadır ve bu değişmeyen bir şeydir. Ama bu yenilgi git gide artmış ve ateşin bulaşmadığı bir İslam beldesi neredeyse kalmamıştır. Nerede bir Müslüman zümre varsa orada katliamlar ve zulümler yaşanmıştır. Fakat İslam ümmetinin bu yenilgi sürecinde eli boş durmamış ve sürekli kıyam hareketleri, ihya hareketleri ve yeniden diriliş hareketleri yapmıştır. İslami beldelerde şuan itibariyle `Arap Baharı` diye nitelendirilen fakat nitelendirmesine dahi İslam ümmetini ayrıştıran o kıyamlar sonunda meyvesini verdi. Tunus`ta başlayan ve Suriye`de devam eden bu kıyamlar Allah`ın izniyle ve müminlerin duası ve çabasıyla inşallah İslami bir yönetimin ve toplumun tesisi için bir imkân olur, bir sebep olur" dedi.

Her Şeyi Amerika`ya Bağlamak Kolaycılıktır
Kara sözlerini şöyle sürdürdü, "Tunus ile başlayan Mısır ve Libya ile devam halk ayaklanmaları sonrasında aklı bir yerlerde olan, bir yerlere endeksli olan zümreler şöyle bir hazır cevaplık yaptılar; bu kıyamlar tamamen Amerika`nın işidir. Bu çok bilindik bir tabir, kolay bir tabirdir. Fakat Müslümanların onlarca yıldır Suriye`de, Mısır`da, Türkiye`de, Irak`ta kısaca Aziz olan Allah`a iman edilen her yerde zulümle, işkenceyle, zorbalıkla idare edildiği gözden kaçmaktadır. Öyle şeyler yaşandı ki elbette bunun bir yansıması, tepkisi olacaktı. Bu Amerikancı tezi savunan kesim tamamen İslam`a olan hıyanetlerinden dolayı bu tezi savunuyorlar. Çünkü onlara göre Müslümanlar, kıyam edemez, devrim yapamaz kitlelerdir. Bu acıdan bu sakat bir görüştür. Müslümanların hakları olan bir şeyi ellerinden almak istiyorlar ve diyorlar ki size; `başınıza ne gelirse gelsin, kafanıza kim vurursa vursun, neyiniz çalınırsa çalınsın, yeraltı ve yerüstü zenginliğiniz, topraklarınız, imanlarınız, kısacası kutsal ve değerli bulduğunuz neyiniz çalınırsa çalınsın ses etmeyecekseniz. Eğer bir gün sesinizi çıkarsanız dahi bu sizin iradenizle değildir. Bu kimin iradesiyledir Amerika`nın, Avrupa`nın iradesiyledir. Çünkü siz bu kadar güdülmeye müsaitsiniz` demek istiyorlar bize…"

Kara, son olarak Batının Müslümanların öz malı olan devrimleri çalmak istediğine dikkat çekerek buna izin verilmemesi gerektiğine işaret etti.

Batılı Fikirler Ümmeti Zehirledi
Daha sonra kürsüye davet edilen Köklü Değişim Dergisi`nin imtiyaz sahibi ve yazarı Süleyman Uğurlu, İslam ümmetinin tarihte devasa bir medeniyete ve devasa bir orduya sahip olduğunu ifade ederek "coğrafyası genişledikten sonra batılı fikirli tanıştı. Bu tanışma esnasında doğal olarak bir takım alışverişler oldu. Netice itibariyle batı fikirleri İslam ümmetine yavaş yavaş sızdı ve ümmeti zehirledi" dedi.

BM`nin "Annan Planı"na da değinen Uğurlu, "Sözde Annan planı oradaki akan kanı durduracak ve oradaki Müslümanları kurtaracak. Biz BM`in Srebrenista`da ne yaptığını biliyoruz. Orda Müslümanları Sırp kasaplarına teslim eden onlar değil mi? Bakınız Tahir Meydanı`nda onlarca canlı yayın aracı vardı, ne zaman televizyonu açsan Tahrir Meydanı çıkıyordu. Ama Suriye`de tek bir canlı yayın aracı yok, Suriye`de ne olup bittiğini tam olarak bilmiyoruz" diye konuştu. (M. Salih Keskin - İLKHA)