Mehmet Laçin / İstanbul
İstanbul’da bir metro istasyonunda, bir belediye otobüsünün üzerinde, bir otobüs durağında veya bir alışveriş merkezinin cephesinde karşınıza her türlü ahlâksız görüntünün çıkması mümkün. Öyle ki aile ve çocukların uğrak yerleri olan bir parkta bile müstehcen içerikli reklamlarla karşılaşabilirsiniz.
 
Beklediğiniz otobüs durağında, gözlerinizin içine bakan çıplak bir kadın reklamı, adeta oraya toplum ahlâkını bozmak için konmuş gibi duruyor. Bunca ahlâki yozlaşmanın sergilendiği bu dönemde karşımıza çıkan bu tablolar ifsad çalışması yapanların ekmeğine yağ sürüyor.
 
İşin acı tarafı da müstehcen reklamların alenen afişe edilmesine hemen hemen hiçbir kesimden ciddi manada tepki gelmemesi. Konu ile ilgili görüştüğümüz belediye yetkilileri de adeta ellerinin kollarının bağlı olduklarını dile getirerek, “Biz de muzdaripiz ama yapacak bir şeyimiz yok” diyorlar.
 
HALKIMIZ AHLÂKSIZ REKLAMLARDAN RAHATSIZ
Müstehcen reklamlar ile alakalı birçok şikâyet aldıklarını dile getiren HAMD-DER (Haramlarla Mücadele Derneği) Genel Başkanı Surur Çelebi, dernek olarak toplumu ahlâksızlığa sürükleyen bu tür reklamların kaldırılması için çalışmalar başlatacaklarını ve yapacakları yönetim kurulu toplantısıyla gerekli adımları atacaklarını dile getirdi.
 
Büyükşehir Belediyesi reklam, ilan ve tanıtım yönetmeliği mevzuatında yer alan uygulamaya ilişkin genel ilkeler bölümünün 22. Madde’sinde yer alan “Reklamlar, ticari tanıtım levhaları ve ilanlarda aşağıda belirtilen genel ilkeler esas alınır.
 
Bu yönetmelikte, belirtilen reklam, ticari tanıtım levhaları ve ilanlarda; sağlık yönünden zararlı olan alkollü içki, sigara, genel ahlak kurallarına aykırı görüntüler, korku ve batıl inançları içerecek, toplumun acıma duygularını istismar edecek şekilde, hasta, bebek, çocuk, yaşlı ve özürlülerle ilgili ifadeler veya görüntüler kullanılamaz” maddesinin uygulanmasıyla hiçbir sorunun kalmayacağını söyleyen Çelebi, birçok mail ve şikâyet telefonu gelmesine rağmen belediye yetkilileri bunu göz ardı ettiklerini belirtti.
 
PARA KAYGISI GENEL AHLÂKIN ÖNÜNE GEÇMİŞ
Halkın yaptığı şikâyetlerin belediye tarafından dikkate alınmadığını dile getiren Surur Çelebi, “Halkımızın bu gayri ahlâki reklamlardan ne derece rahatsız olduğu aşikârdır. Belediye, gereğini yapma ihtizazı hisseder ama maalesef para kaygısı genel ahlâkın önüne geçmiş vaziyette.
 
Bizler de bundan dernek olarak son derece rahatsızız. Toplumda ahlâki yozlaşmada ciddi bir erozyon söz konusudur. Bu ahlâki yozlaşmanın değişik alanlara yansımasını hep beraber görmekteyiz. Bu ahlâki olmayan reklamların konulması da bu erozyonun bir parçasıdır.
 
Buna birinci derecede dikkat etmesi gereken de konu ile ilgili yetkililerdir. Reklam asan firmaları halkın değerlerine uygun reklam ve klip yapmaları konusunda yönlendirmeleri ve talep etmeleri yeterli olacaktır. Ama para ve başka kaygılar yüzünden belediye kendi için bir sorun görmemektedir” diyerek yetkilileri sorumluluklarını yapmaları konusunda göreve çağırdı.
 
MÜSLÜMAN HALKIMIZIN GÜVENİNİ KAYBEDİYORLAR
Toplumun değerlerine karşı tutum sergileyen belediyenin, muhafazakâr insanların güvenini kaybettiğini vurgulayan Çelebi, “Müstehcenliğe verilen bu imtiyazların ters tepeceğini kendilerinin bilmesi lazım. Birçok ortamda dile getirdiğimiz bu yanlışlıklarda belediye ısrarcı oluyor. Dernek olarak bir değerlendirme yapıyoruz. Elimizden gelebilecek ne varsa, nasıl bir çalışma yapacağımızı, net olarak ortaya koyup ilan etmeyi düşünüyoruz ” dedi.
 
ÂLİMLERİMİZ, YAZARLARIMIZ ÖNCÜLÜK ETSİN
Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu Başkanı Cemal Çınar Hoca da toplum ahlakını bozan reklam panolarına herkesin tepki göstermesi gerektiğini belirterek bu çirkin görüntülere bir son verilmesini istedi.
 
Çınar hoca şunları söyledi: “Sivil toplum kuruluşları olarak üzerimize düşeni yapma mecburiyetindeyiz. Bu tür gayri ahlâki durumların önüne geçebiliriz. Her insana aslında bir görev düşüyor.
 
Fakat toplumda etkin olabilmesi için âlimlerimizin, yazarlarımızın, ortak bir platform oluşturarak bu iş dinin neresindedir, hükmü nedir, gibi açıklamalarda bulunsalar, sivil toplum kuruluşları da konuyu resmi makamlara götürerek, gerektiğinde basın açıklamaları yapmak suretiyle duyarlılıklarını gösterebilirler. Bu konuda siyasi partilere de görevler düşmektedir.
 
Halk bu konuda tepkisini dile getirirse onları da dinleyeceklerini umuyoruz. Tabi bunu yaparken müstehcen reklam asan firmalara da gidip yaptıklarının yanlış olduğunu, toplum ahlâkı açısından böyle bir reklamın uygun olmadığı hatırlatılarak onların bu reklamlarını kaldırmaları söylenebilir.
 
Bunların yanlışlığı anlatılabilir. Onlara bu reklam tarzı ticari işinize çok mu gereklidir, diyerek farklı reklamlar için yönlendirme yapılabilir. Firmaya ekonomik zarar vermeden yaptıklarının topluma zarar verdiği anlatılabilir. Platform olarak üzerinde durmamız gereken ciddi bir konudur. ”