AVRUPA Birliği Bakanı Egemen Bağış, Türkiye’nin kanayan yarası terörden kurtulduktan sonra yapılacak çok anlamlı birçok düzenleme olabileceğini belirterek “Şu anda Türkiye’nin öncelik vermesi gereken, terörle mücadelede akan kanın durmasıdır. Yoksa benim çocuklarım İngilizce, Fransızca, Almanca öğrendiği gibi neden Kürtçe, Arapça, Farsça öğrenmesin” dedi. Bağış, STAR’ın sorularına şu yanıtları verdi:
- Reformlar ÖYM’ye kurban gitmesin
AB sürecimiz açısından da çok önemli olan 3. Yargı Paketi’nin getirdiği yenilikler, sadece özel yetkili mahkemeler (ÖYM) tartışmasına kurban gitmemeli. Özgürlük hakiminin getirilmesi, tutuklamanın somut olgularla desteklenmesi, müdafinin dava dosyasını inceleme yetkisinin genişletilmesi, adli kontrol konusunun getirilmesi, ileriye yönelik yayın durdurma cezasının kalkması, önemi inkar edilmeyecek yenilikler. Bu reformu gerçekleştirirken, Anayasamızın eşitlik kriterini gözettik; şu hapishanedekilere yarasın ama şu hapishanedekilere yaramasın gibi bir süreç içine girmedik. Yapılması gereken şu: Avukatlar, kendi müvekkillerinin, bu paketle gelen haklardan hangisinden yararlanabileceğini inceleyecek ve bu konuda mahkemelere başvuracaklar. Kararı, yargı mercii verecek.
- Çocuklarım Kürtçe öğrensin
Genel bir perspektif çizeceğim: Sabahleyin kalktığınız zaman, önce yüzünü yıkarsın, aynanın önüne geçer saçını tararsın; kısacası, topluluğun önüne çıkmadan önce kendine çeki düzen verirsin. Ama sabahleyin kalktığında, burnun ya da kolun kanıyorsa, saçını taramakla vakit harcamazsın; ilk önce kanayan yaranı sararsın. Şu anda Türkiye’nin kanayan bir yarası var: Terör. Biz bu terör belasından kurtulduktan sonra, Türkiye’de yapılacak çok anlamlı birçok düzenleme olabilir.
Ama şu anda Türkiye’nin öncelik vermesi gereken, terörle mücadelede akan kanın durmasıdır. Yoksa benim çocuklarım İngilizce, Fransızca, Almanca öğrendiği gibi neden Kürtçe, Arapça, Farsça gibi bu bölgede son derece etkili, ticarette son derece fırsatlar getiren dilleri de öğrenmesinler? Neden Cervantes’in, Shakespeare’in, Goethe’nin eserlerini okurken, Fekiye Terhan’ı okumasınlar, Mevlana’nın Farsça eserlerini okumasınlar, Yunus Emre’yi öğrendikleri gibi neden Ahmed-i Hani’nin mesajlarını okumasınlar. Bunlardan korkmamamız lazım. Bunlar bizim kültürümüzü zenginleştiren unsurlar. Bu yara sarıldığında, Kürtçe seçmeli dersinin de olması son derece anlamlıdır.
- CHP önce demokratlığını ispatlasın
Yıllarca büyükelçi sıfatıyla Türkiye’nin savunuculuğunu yapan Sayın Faruk Loğoğlu’nun, Türkiye’yi öven 16 AB Dışişleri Bakanı’na mektup yazıp, “Türkiye’yi bu kadar da övmeyin; biraz kötüleyin” çağrısında bulunması, herhalde, ülkemizin demokrasi tarihindeki en önemli ayıplardan bir tanesidir. Sayın Loğoğlu, AK Parti’ye laiklikle ilgili ithamlar atmadan evvel, AK Parti’nin, Mısır’a, Tunus’a, Libya’ya varan laiklik mesajlarına bir baksın. Şimdi ben Loğoğlu’na, AK Parti’nin laikliğe bağlılığını ispat etmek zorunda değilim ama Sayın Loğoğlu, CHP’nin demokrasiye inandığını ispat etmek zorundadır. Türkiye’de tartışılan, laiklik değil, ‘layıklık’ olmalıdır. Artık Türkiye’ye layık bir ana muhalefete kavuşmamızı dillendirmenin vakti gelmiştir.
Bugün sünneti yasaklayan yarın vaftizi de yasaklar
ALMANLARIN yüksek yargısı hem Müslümanları hem Musevileri rahatsız eden bu yargı kararını bozacaktır. Bugün bir yavrumuz sünnet sonrası ufak bir kanama geçirdi diye sünneti yasaklamaya kalkan o çarpık zihniyet yarın bir gün de vaftiz sırasında boğulma tehlikesi geçirdi diye vaftizi yasaklamaya kalkar.
Ruhban Okulu açılmalı
İnşallah, ben Ruhban Okulu’nun açılmasından yanayım. Kimilerine göre yasa lazım; ama arzu varsa, bu yasa bir gecede çıkar. Geçenlerde Sayın Patriği gördüm. Atina’ya gideceğini söylediğinde, ‘Sorun, Heybeliada’yı ne zaman açacaklarmış’ diye takıldım. Önce şaşırdı, sonra ne demek istediğimi anlayıp gülümsedi. Bu konuda, Yunanistan ile aramızdaki, mütekabiliyet meselesi değildir, siyasi bir meseledir.
- Devletin reform mutfağıyız
Biz zaten kendimizi, Türkiye’nin ‘Reform Bakanlığı’ olarak görüyoruz. AB Bakanlığı aslında Türkiye Cumhuriyeti devletinin reform mutfağıdır. Bizim işimiz, reformlarla ilgili altyapı çalışmasını hazırlayıp, Bakanlar Kurulu ya da ilgili Bakanlara sunmak; onlarla birlikte reformların hayata geçirilmesine yardımcı olmak. Bugün Türkiye, AB sürecinde ama bizim yaptığımız iş, Türkiye’nin yaşam standartlarını yükseltmek. Hatta, ileride AB’nin yapısı değişir, Türkiye’nin hassasiyetleri değişir... ama her ülkenin her zaman reforma ihtiyacı vardır. Uzun vadede, AB Bakanlığı’nın adının değişmesi gerekirse de en doğru isim de ‘Reform Bakanlığı’ olur. Zaten reformlar hazırlanırken, AB ülkeleri ile sınırlı kalmama talimatı verdim. Japonya’da, Brezilya’da, ABD’de, Rusya’da bir konuda iyi bir uygulama varsa, onları da değerlendiriyoruz. AB sürecini geçtikten sonra AB üyesi olmamayı tercih etmiş Norveç’i yakından izliyoruz mesela. Norveç, AB kurallarını nasıl uyguluyor, hangi aşamalarda neler yapıyor, neler yapmıyor... Bunları hep takip ediyoruz.
Kimse bunu tek başına çözemez
SAYIN Başbakanımızın hem Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile hem de Sayın Leyla Zana ile yaptığı görüşmeyi çok önemli buluyorum. Ama bu konu, hiçbir siyasi hareketin tek başına çözeceği bir mesele değildir. Bunda topyekün uğraşmamız gerekir. Terörle mücadeledeki olumsuzluğun görünen aktörlerden değil, görünmeyen aktörlerden kaynaklandığına inanıyorum. PKK’yı sadece bir terör örgütü olarak tanımlamak yanlış olur. PKK aynı zamanda çok büyük bir rant şebekesidir. Uyuşturucu kaçakçılığından, insan kaçakçılığından elde ettiği milyonlarca euro’luk rant vardır. İşte o rant mekanizmasını da bozmamız lazım.
- Bahçeli istiyorsa İmralı’ya gidebilir
Eğer Sayın Devlet Bahçeli merak ediyorsa, Adalet Bakanlığı’na başvurup, kendisi İmralı’ya gidebilir. Ben fotoğraf çektirmem ama kendisi gidip kontrol edebilir. Ben Sadullah Bey adına konuşmak istemem ama, Sayın Bahçeli’nin böyle bir talebi olursa, kendisine her türlü kolaylığı gösterme nezaketini ortaya koyacağına inanıyorum.