Yeryüzündeki birçok Müslüman gibi bizler de öz vatanımızda zulme uğruyor ve mazlum pozisyonuna bürünüyoruz (düşürülüyoruz). Şanı yüce Rabbimize Hamd olsun ki bu zulme uğramamız sırf inancımızı yaşamak istediğimizden dolayıdır. İşte bu noktada iki hassas çizgi önümüze çıkıyor. Bizler mazlum pozisyonuna düşerken acaba aynı zamanda zillete de düşüyor muyuz? Yoksa zillet örtüsüne bürünmeden izzetlice hayatımıza ve çalışmalarımıza devam mı ediyoruz?
Acaba biz bu iki çizgiden hangisindeyiz? Sırf Doğru haberleri halkımıza duyurduğumuzdan dolayı terör örgütü yuvalarına baskın yapılırcasına bürolarımıza baskın yapılmasına rağmen ilk gün ki heyecanımızla halkımıza Doğru Haberleri duyurmaya devam ediyor muyuz? Derneklerimize yapılan baskı, zulüm, karalama kampanyaları ve derneklerimizin mahkeme kararıyla kapatılmasıyla devam eden bir süreçten sonra Mustazaf halkımıza hizmet noktasında samimiyetimiz ilk gün ki gibi midir? Sivil toplum kuruluşlarının gönüllüleri ve üyeleri olmamız gerekçe gösterilerek şafak operasyonlarına muhatap olup daha on yaşını bile doldurmayan çocuklarımızın başına uzun namlulu silahlar dayatıldıktan sonra daha önceki tempoyla İslami çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürüyor muyuz? Bacımızı, kızımızı veya başka bir yakınımızı başörtülü okula gönderdiğimizden dolayı aldığımız hapis cezasından sonra bizim bu konudaki kararlılığımız aynen devam ediyor mu?
Acaba biz bu iki çizgiden hangisindeyiz? Sırf Doğru haberleri halkımıza duyurduğumuzdan dolayı terör örgütü yuvalarına baskın yapılırcasına bürolarımıza baskın yapılmasına rağmen ilk gün ki heyecanımızla halkımıza Doğru Haberleri duyurmaya devam ediyor muyuz? Derneklerimize yapılan baskı, zulüm, karalama kampanyaları ve derneklerimizin mahkeme kararıyla kapatılmasıyla devam eden bir süreçten sonra Mustazaf halkımıza hizmet noktasında samimiyetimiz ilk gün ki gibi midir? Sivil toplum kuruluşlarının gönüllüleri ve üyeleri olmamız gerekçe gösterilerek şafak operasyonlarına muhatap olup daha on yaşını bile doldurmayan çocuklarımızın başına uzun namlulu silahlar dayatıldıktan sonra daha önceki tempoyla İslami çalışmalarımızı hız kesmeden sürdürüyor muyuz? Bacımızı, kızımızı veya başka bir yakınımızı başörtülü okula gönderdiğimizden dolayı aldığımız hapis cezasından sonra bizim bu konudaki kararlılığımız aynen devam ediyor mu?
Bu saydığımız soruların hepsine cevabımız EVET ise izzetimizi kaybetmemişiz İnşallah.
Ve bizler binlerce kez EVET diyoruz. Çünkü: Doğru Haberler yazmaya devam eden gazeteler elimize ulaşıyor. Mazlum ve Mustazaf halkımızın yüzleri yapılan yardımlarla ve hizmetlerle gülmeye devam ediyor. Tabi bu yardımları devam ettiren üye ve gönüllüler de (sayıları artarak) hizmetlerini daha da arttırıyor. Güllerle okullarına uğurlanan başörtülü kız çocuklarının sayısı da gün geçtikçe artarak devam ediyor.
Tabi bunlara paralel olarak zulümler de devam edecektir. Ama biz biliyoruz ki Rabbimiz’in va’di haktır ve Rabbimiz bu zalim ve zulümlerden haberdardır. (İbrahim/42)
Rabbimiz bir Ayette bu zalimlerin zulmüne uğrayıp sabredenleri ise şöyle müjdeliyor: “İşte onlar sabretmiş olmalarının karşılığı olarak özel cennet odaları ile ödüllendirilirler: Bu odalarda esenlik dilekleri ve selamla karşılanırlar.” (Furkan: 75)
Bu müjdeden sonra bize düşen davamıza daha fazla sarılmak, azmimizi arttırmak ve çalışmalarımıza daha fazla hız vermektir. Bunları yaparken de her şeyden önce yolumuzun hak, davamızın ise Allah’ın davası olduğunun bilincine varmamız gerek. Hem Rabbimiz bizleri yeryüzünde varisler kılmak isterken bizler neden bu büyük şeref, onur ve lütuftan geri duralım. İşte Allah’ın bu lütfuna mazhar olabilmek için gecemizi gündüzümüze katıp çalışmamız lazım. Yunus suresinde geçtiği gibi biz de diyoruz ki: “…Biz Allah’a tevekkül ettik; Rabbimiz, bizi zulmeden bir kavim için bir fitne (konusu) kılma.” (Yunus/85)
M.Ata Güler / Diyarbakır / Yaş: 20