“Muhbirlik İçin Hangi İnsanlar Hedef Seçilir” başlığı altında sıralananlar her ne kadar istihbarat teşkilat ve birimlerinin doğrudan hedefinde iseler de, bunlardan asıl peşine düştükleri zafiyet sahibi olanlardır. Zaten muhbirliği kabul edenler de nihayetinde bunlardır. Hedef olan her birey muhbir olacak değil elbette. Ancak istihbaratçıların tespit edip ulaştıkları bireylerden, zafiyet sahibi olanlar işbirliğini kabul ederler. Çünkü bu zafiyetlerinden dolayı istihbaratçılar onlardan vazgeçmezken, onlar da zayıf olduklarından direnmesini beceremezler.
Bu nedenle konumu ne olursa olsun, zafiyeti olmayanlar, inanç, fikir ve davalarında samimi, kararlı, cesur ve her şeylerini göze alanlara istihbaratçılar kolay kolay teklif götürmezler. Yeter ki bu özellikleri bilinsin. Çünkü tanırlarsa, böylelerinin tekliflerini kabul etmeyeceğini, hatta sert tepki göstereceğini ve mensubu olduğu yapıya haber vereceğini biliyorlar. Dolayısıyla yapıya yönelik bu yönde çalışmalarının olduğu ortaya çıkacağı için, istihbaratçılar bundan bir şey elde edemeyeceklerini biliyorlar.
Ama buna rağmen, bazen yanlış tespit ve değerlendirmelerde bulunarak bazı bireylere işbirliği teklifinde bulunabiliyorlar. Her şeye rağmen razı edemeyince de şeytani oyunlarla intikam almaya çalışıyorlar.
Örneğin; Cemaatin askeri biriminde olan ve bir muhbirin verdiği bilgiler neticesinde tespit edilen F.N.’yi polis alıyor ve ona; kendisini tanıdıklarını, konum ve durumunu bildiklerini, askeri alanda çalıştığını vs söyleyerek hakkında bildikleri bilgileri tek tek sıralıyorlar ve işbirliği teklifinde bulunuyorlar. Eğer tekliflerini kabul etmezse ya hakkında dosya hazırlayıp cezaevine göndererek müebbet ceza aldıracakları yada işbirliğini kabul ettiğini etrafa yayarak serbest bırakacakları tehdidinde bulunuyorlar. Diyorlar ki; bu durumuna rağmen seni bırakırsak kesinlikle Cemaat senin bizimle işbirliği yaptığına kanaat getirecek ve ne söylersen söyle sana inanmayıp seni öldürecektir. Her şeye rağmen F.N. onların tekliflerini kabul etmeyince, işte böyle şeytani bir oyunla onu bırakıyorlar. Tabi F.N. Cemaate olup bitenleri anlattı ve Cemaat, sahip olduğu basiret, feraset ve tecrübeyle oyuna gelmedi, olayın mahiyetini gördü ve onu başka bir muhite gönderip daha güvenli bir alana aldı.
Aynı şekilde; ikisinin de ad ve soyadlarının baş harfleri birbirinin aynısı olan M.Ç. ve M.Ç. adlarındaki Cemaat mensupları, muhbirlerin haklarında verdikleri bilgiler neticesinde polisler tarafından takibe alınıp yolda arabayla adam kaçırır gibi alınıyorlar. Ancak ayrı zaman ve ayrı yerlerde. Bunlardan biri kırsal alanda birim sorumlusu iken, diğeri bir alan sorumlusuydu. İkisine de aynen bir önceki örnekte izah edildiği gibi F.N.’ye yapılan muamele yapılıyor ve teklifleri reddeden M.Ç.’ler polis tarafından aynı amaçla serbest bırakılıyorlar.
İstihbarat teşkilat ve birimlerinin işbirliğini kabul ettirdikleri ve her türlü kirli ve çirkin işlerinde kullandıkları zayıf insanların bir takım zafiyetlerini şöyle sıralamak mümkündür.
Korkaklık
Korku, fıtri bir duygu olarak her insanda vardır. Ancak bazı insanlarda çok, bazılarında azdır.
Bazı insanlar vardır ki; korkularını yenebilmekte ve kontrol altına alabilmektedirler. Korkması gereken şeyden korkar, korkmaması gereken şeyler hususunda korku duygusunu bastırıp kontrolde tutar, cesaret ve direnç gösterirler. Bazı insanlar da vardır ki; korkularının esiri haline gelmektedirler.
İnsandaki korkunun azlığı veya çokluğu irsi özellikler taşımakla beraber, inanç, ihlas, sevgi ve sadakat gibi hususların bundaki rolü büyüktür.
Canını, malını, işini ve rahatını çok seven biri, bunlara bir zarar gelmesinden veya bunları kaybetmekten de çok korkacaktır. Aynı şekilde, bir ideali olan, bir davası bulunan, buna gerçekten inanan, buna karşı ihlaslı ve sadık olan biri, bu uğurda birçok şeyi göze alacak ve dolayısıyla birçok konudaki korkularını da yenecektir.
Kısacası korku; kontrol altına alınabilir bir duygudur. Ancak inanç, ihlas, sevgi ve sadakat gibi konularda yetersiz ve zayıf olan ve dolayısıyla korkularını kontrol altına alamayıp esiri olan insanlarda, korkaklık belirgin bir özellik olarak kendini gösterir.
İşte polis ve jitem; hedefinde bulunduğu şahıslarda böyle bir özellik tespit ettiğinde onları can, mal, iş ve zindan gibi hususlarda korkutur, öldürmekle, malına zarar vermekle, işinden etmekle, zindanda uzun süre tutmakla tehdit eder. Zaten korkunun esiri olan bu tür şahıslar da, dolayısıyla cesaret ve direnç gösteremez ve teslim olup işbirliğini kabul ederler.
Neticede ise; korkularının kurbanı olurlar.
Şehevi düşkünlük
Şehvet de fıtri bir duygudur. Erkek ve kadının birbirlerine ilgi ve yakınlık duymalarına, evlenmelerine ve neslin çoğalmasına bir vesiledir.
Bununla beraber her insanda aynı değildir. Bazılarında çok, bazılarında azdır. Dolayısıyla şehvet duygusu kabarık olan bazı insanlar bunun tesirinde kalırlar.
İman sahibi ve ahlaki değerlere bağlı olan şahıslar, şehevi duyguları çok kabarık bile olsa kontrol altına almayı başarırlar ve meşru yollarla tatmin etmeye çalışırlar.
Ancak şehevi duyguları kabarık olup iman ve ahlaki değerlere bağlılığı zayıf olan veya hiç olmayan şahıslar, bu duygularının esiri haline gelirler. Ve şehvete olan düşkünlük, bu insanlarda belirgin bir hal alır. Bu duygularını tatmin etmek için ellerindeki maddi imkanları kullanır, her türlü çirkeflik ve zilleti göze alırlar.
İstihbarat birimleri, hedeflerinde bulunan şahıslarda böyle bir özellik keşfettiğinde, ellerinde fuhuş için kullandıkları kadınlarla onlara fuhuş ortamı hazırlarlar. Zaten şehvetin esiri olan bu insanlar, buldukları bu ortama yenik düşerler ve reddedemeyip işbirliğini kabul ederler.
Netice itibariyle; şehvetlerinin kurbanı olurlar.
Paraya düşkünlük
Para imkan demektir. Maddi isteklerin karşılanmasını sağlayan vasıtadır. Dolayısıyla para sahibi olan kişi, maddi isteklerini karşılama imkanına sahip olan kişi demektir.
Her insanın maddi arzuları olmakla birlikte, hiçbirininki aynı şeyler ve aynı düzeyde değildir. Bazı insanlar vardır ki; üzerinde elbisesi, başını sokacak bir evi, başkasına muhtaç olmayacak şekilde bir geliri olsun ister ve bununla iktifa eder.
Bazı insanlar da vardır ki; her çeşitten kaliteli elbise ister, lüks eve sahip olmak ister, lüks araba ister, bol bol gezip tozacak, keyfine bakıp arzularını tatmin edecek şekilde bir gelir kaynağına sahip olmak ister.
Bu tip insanlarda dünya sevgisi ağır basmaktadır. Konfor içinde, bolluk içinde, lüks içinde olmayı, gezip eğlenmeyi ve arzularını tatmin etmeyi istemekle beraber gözleri de doymaz.
Dolayısıyla bu tip insanlarda paraya düşkünlük, belirgin bir özelliktir.
İstihbaratçılar; hedeflerinde bulunan şahıslarda böyle bir özellik gördüler mi, maddi vaatlerde bulunur ve bol para teklif ederler. Zaten para düşkünü olan bu insanlar da, bunu geri çevirme dirayetini gösteremez ve teslim olarak işbirliğini kabul ederler.
Neticede bunlar; paraya düşkünlüğün kurbanı olurlar.
Makam ve mevkiye düşkünlük
Makam ve mevki; insanların iltifatını celbeder. Onun için nefse hoş gelir ve gururu okşar.
Her insan az veya çok, etrafındakilerin iltifatına mazhar olmak ve onlardan ilgi görmek ister. Ancak bazı insanlar vardır ki; bu duygu ve arzuları taşısa dahi, böyle bir imkan ve fırsata sahip olmadıkları için, bu duygu ve arzularını bastırırlar. Onlar için sadece hayalde kalır. Pratikte böyle bir beklentileri yoktur.
Bazı insanlarda ise bu duygu fazladır. Onun için bazı insanlar; bulundukları ortamda insanların kendisine ilgi ve ihtiram göstermelerini ister. İmtiyaz ve konum sahibi olmak, bir makam ve mevki elde etmek ister. Aynı zamanda, eğer onlara ortam hazırlanır ve fırsat verilirse böyle imkanları vardır.
İşte bu tür insanlarda makam ve mevkiye olan düşkünlük, belirgin bir özellik olarak kendini gösterir. Bu konuda hem büyük bir arzu ve hem de ümit içindedirler.
İstihbaratçılar; hedeflerinde bulunan şahıslarda böyle bir özellik gördüklerinde, durum ve şartlarına göre kendilerine makam vaadinde bulunurlar. Bu konuda ortam hazırlayacakları, imkan ve fırsat oluşturacakları ve neticede makam ve mevki sahibi yapacakları vaadinde bulunarak işbirliğine razı ederler.
Neticede; makam ve mevkiye olan düşkünlüğün kurbanı olurlar.
Kendilerine sadık olan, aynı zamanda kabiliyetli, aktif ve sosyal olan birçok elemanlarını gerçekten de makam sahibi yapmaktadırlar ve onlardan ayrıca makam ve konumları itibariyle istifade etmektedirler.
Bu gün toplumda, ta lise veya üniversite döneminden elde edilip yetiştirilen ve makam sahibi yapılan nice meşhur ve etkin koltuk sahibi var ki; makamını da konumunu da kullanarak mensubu olduğu istihbarat teşkilatına hizmet etmektedir.
Fakirlik ve yoksulluk
Fakirlik ve yoksulluk, insanın nefsine ağır geldiği gibi, onuru ve sosyal ilişkileri de zedeleyebilen özelliğe sahiptir. Kişiyi başkasına muhtaç kılar ve boynunu büker. Dolayısıyla fakirlik ve yoksulluğun insan psikolojisi üzerinde olumsuz tesirleri vardır.
Bu nedenle kanaat ehli olmayan ve çalışma azmini gösteremeyenler, fakirlik ve yoksulluğun etkisinden kurtulmak için imkan ve fırsat olarak gördükleri her eli; kimden geldiğine, inanç, onur, kişilik ve ilişkilerine zarar verip vermediğine bakmaksızın tutarlar.
İstihbaratçılar; hedeflerinde bulunan şahıslarda böyle bir durum tespit ettiklerinde, bundan yararlanarak şahsın durumuna göre iş, maddi imkan veya bir gelir kaynağı vaadinde bulunurlar. Fakirlik ve yoksulluğun olumsuz psikolojik tesirinde olan ve bu vaatleri imkan ve fırsat olarak bilen bu insanlar da bunu kabul eder ve işbirliğine razı olurlar.
Uyuşturucuya düşkünlük
Uyuşturucu maddeleri, aklı izale etmek ve sağlıklı düşünmeyi engellemekle beraber, bağımlılık yapma özelliği vardır. Bu iki özelliği ile kullanan kişileri, özellikle de genç yaştakileri tamamen etkisine alır ve esiri durumuna getirir.
Aklı izale edip sağlıklı düşünmeyi engellediği için, içen kişi hayatın gerçeklerinden koparak hayal alemine boğulur ve kendine has bir dünyada yaşar. Bu ise ona psikolojik açıdan geçici bir lezzet verir. Daha doğrusu gerçek hayattaki sorun ve sıkıntılardan bir nebze uzaklaşır, bunları unutur ve bir rahatlama hisseder.
Onun içindir ki; zayıf karakterli, sorunlar karşısında direnç gösteremeyen, sıkıntılarla karşı karşıya gelmek istemeyen ve dolayısıyla hayatın gerçekleriyle karşılaşmaktan ziyade kaçma eğilimi gösteren kişiler, uyuşturucu maddelerine daha çok düşkün olur ve daha çok kullanırlar. Kullandıkça da bağlanır ve tamamen bağımlı hale gelirler.
Bu ise, istihbaratçıların işini son derece kolaylaştırmaktadır. Hedeflerinde bulunan şahıslarda böyle bir durum gördüklerinde, bu durumundan rahatlıkla istifade eder ve işbirliğine razı ederler. Çünkü uyuşturucu maddeleri konusunda hiçbir sıkıntıları olmadığı gibi, zaten teklif götürdükleri şahısları bulaştırdıkları ve bu vesileyle ellerinde tuttukları yöntemlerden bir tanesi de uyuşturucu bataklığıdır. Bu konudaki ayrıntılar, ileriki bölümlerde yer alacaktır.
Cehalet
Toplumda, kamuoyuna yansıtılan zahiri görüntü ve resmi söylemlere aldanarak polis ve askerin insanlık dışı kirli ve çirkin işler yaptıklarına, hele hele muhbirleştirilenleri bu işlerde kullandıklarına inanmayacak ve ihtimal vermeyecek kadar saf insanlar vardır. Aynı zamanda bunu idrak edemeyecek kadar polis ve askerin faaliyetlerini, özellikle de istihbarat birimlerinin yapı, görev ve faaliyetleri konusunda bilgisiz insanlar vardır.
Gözleri görmeyen bir insan nasıl ki maddi aleme karşı kör ise, cahil bir insan da hakikatlere karşı kördür. Hakikatleri hakkıyla göremez, kar ve zarar hesabını hakkıyla yapamaz. Çünkü cehalet, gözleri hakikatlere karşı kapatan bir perde gibidir.
Dolayısıyla istihbaratçıların; haber kaynaklarını oluşturmada en çok istifade ettikleri özelliklerden biri, toplumdaki cehalettir. Hedeflerinde bulunan şahıslarda bu özelliği tespit ettiklerinde, bundan yararlanıp her türlü oyuna getirir, tuzağa düşürür ve kandırarak işbirliğini kabul ettirirler. Cahil insan da nasıl bir oyuna getirildiğinin ve nasıl bir tuzağa düşürüldüğünün hakkıyla hesabını yapamaz, kendisine yapılan ve söylenenlere kanar ve cehaletinin kurbanı olur.
Allah’a emanet olun.
M. ALİ NUR / huseynisevda.biz