Suriye Devlet Başkanı Esad`ın bir grup gazeteciyi davet etmesi, buna karşılık siyasi müdahale ile gazetecilerin görüşmeyi iptal etmesi başlı başına ele alınması gereken durum. Medya ve siyaset ilişkisinin uluslararası boyutunun ne anlama geldiğini bizzat yaşayarak gözlemleyebiliyoruz. Medyanın nasıl propaganda aracı olarak kullanıldığına ve "embedded" gazetecilerin savaş makinesi gibi çalıştıklarına Irak savaşı öncesi ve işgal sırasında tüm dünya tanık oldu.
Suriye`de yaşananlar da benzer bir propaganda savaşını hatırlatıyor. Bir yanda devlet eliyle cinayetler işlenirken Esad rejimi bunu terörist faaliyet şeklinde gösterebiliyor. Diğer tarafta Esad`ı devirmek isteyen, baskı gören Suriye halkının derdinden çok stratejik hesap peşindeki uluslararası medya ağları medyayı kıyasıya kullanıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri`ne ait bir jetin düşürülmesinin ardından artık Türkiye ve Suriye arasında medya savaşı başladı. Her iki taraf tezini güçlendirmek için medya imkanlarını alabildiğine kullanmaya çalışıyor. Olayın kendisinden çok, hangi medya kurumunun ne tür haber yaptığı siyasi polemik konusu olabiliyor. Son örnek WSJ`deki habere Erdoğan`ın, ABD dışişlerinin ve Rasmussen`in verdiği tepkiydi
Son medya hamlesi Esad`dan geldi. Eksik de olsa tek gazete üzerinden yapılan bu bir mesaj verme girişimiydi. Uzun olduğu anlaşılan röportajda Esad yeni bir argüman getirmiyor. Sadece Cenevre`den dış müdahale kapısını açmayan sonuçtan hayli memnun görünüyor. Gerisi bilinen retorik...
Fakat Türkiye`ye ilişkin iyi kurgulanmış bir argümanı kullandığı dikkatten kaçmıyor. Esad`ın röportajdaki stratejisi şu şekilde özetlenebilir:
1- Hükümetle Türk halkını ayırmak. Böylece sorunun kaynağının Türk halkı değil, hükümet olduğu tezini işlemek.
2- Hükümetle silahlı kuvvetler arasında ayrıma vurgu yapmak. Böylece hükümeti halk ve silahlı kuvvetlerden yabancılaştırmayı denemek...
3- Uluslararası kamuoyuna mesaj vererek Türk uçağının hava sahasını ihlal ettiği için savunma hakkını kullandığını tekrarlamak.
4- Özellikle Arap dünyasına da İsrail savaş uçaklarının Suriye hava sahasını ihlal ettiği rotadan Türk uçağının da girdiği iddiasıyla (bu arada İsrail uçaklarını neden düşürmedikleri sorusu havada kalıyor) haklılık vurgusu.
Esad 15 bin ölü ve yüz binlerce mülteciye mal olan şiddetin üstünü dış güçlerce saldırıya uğramış bir masum görüntüsü verecek bir medya imkanı kazanmış oldu. Türkiye`deki kamuoyuna yönelik mesajları daha da devam edecek gibi görünüyor. Ne var ki Türkiye`nin benzer biçimde saldırı psikozuyla milli hisleri uyandırmaya oynamak gibi bir lüksü yok. Sadece Türkiye`yi değil, tüm bölgeyi ateş çemberine çekecek dilden kaçınılması gerekiyor.
Akif Emre / dünya bülteni