Türkiye’deki eğitim sisteminde dini eğitime yer verilmemesi yetişen yeni neslin ahlaki ve manevi değerlerden uzak olarak yetişmesine sebep oluyor.

Buna paralel olarak birçok sorun ortaya çıkıyor. İlk insan Hz. Adem’le beraber var olan aile kurumu da bu eğitim sistemindeki sorunlar ve toplum mühendisleri tarafından yönetilen projelerle çok ciddi zararlar görmeye başladı. Alim ve aydın insanlar aile kurumu ile ilgili sorunun temelinde insanların İslam’dan uzaklaşmasının olduğunu ,bu sorunların çözülmesinin tek yolunun insanların tekrar İslam’a sıkı bir şekilde sarılmaları olduğunu ifade ediyorlar.

Aile kurumunun önemi ve korunması ile ilgili görüştüğümüz İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Türkiye’de ve İslam ülkelerinde giderek aile kurumunun gücüne zarar veren gelişmeler olduğuna şahit oluyoruz. Bunun en temel sebebi insanların ahlaki ve manevi yönden yozlaşması olduğuna dikkat çekti. Çağrıcı, “Bu tür değerleri korumanın birinci şartı inançtır, imandır” dedi.

İLK İNSAN HZ. ADEM (AS) DE BİR AİLE REİSİYDİ

Aile kurumunun insanlığın en temel ve en köklü kurumlarından biri olduğunu ifade eden İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, “İlk insan Hz. Adem (as) de bir aile reisiydi. Hz. Adem ve Hz. Havva bir aile kurdular, onların çocuklarıyla insanlık çoğaldı.

İnsanlığın var olduğu günden bugüne kadar tüm toplumlarda ve inanç sistemlerinde aile korunması gereken çok yüksek bir insani müessese olarak korunmuştur.

Ailenin belki de en fazla zarar gördüğü çağ, içinde yaşadığımız çağdır. Bu son yüzyılda ne yazık ki aile kurumu tarihte görülmediği kadar yara almıştır. Bu sorun birçok sorunun ana kaynağı olan Batı kaynaklı bir sorundur. Modern Batı kültürünün ortaya çıkardığı bir problemdir.

Batı’da olduğu gibi Türkiye’de ve İslam ülkelerinde bu tehlike çok yüksek boyutlarda olmasa da ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Türkiye’de ve İslam ülkelerinde giderek aile kurumunun gücüne zarar veren gelişmeler olduğuna şahit oluyoruz. Bunun en temel sebebi insanoğlunun ahlaki ve manevi yönden yozlaşmasıdır.

Bu yozlaşma hangi ülkede daha güçlü ise orada aile kurumunun da o oranda zayıfladığını görüyoruz. Çünkü insanlar arasındaki birliği, beraberliği kaynaşmayı, dayanışmayı sağlayan kurum aile kurumudur. Bu tür değerleri korumanın birinci şartı inançtır, imandır. İnsanların inançları zayıfladıkça aile kurumu ile ilgili ahlaki ve manevi bağların da gevşediğini görüyoruz” şeklinde konuştu.

AİLE BAĞLARI ZAYIFLIYOR

Eğitimli insanların artması ile aile bağlarının zayıflaması arasında ters bir orantı olduğuna dikkat çeken Çağrıcı, “Toplumlarda insanların eğitim seviyesi yükseldikçe aile bağları güçleneceği yerde zayıflıyor. Demek ki eğitimde ve öğretimde bir problem var. Eğitim, ahlaki ve manevi değerlerin de insana kazandırılmasını içerir.

Bundan dolayı modern eğitim sistemlerinin aile kurumunu zayıflatan bir yapı bozukluğu taşıdığını rahatlıkla görebiliriz.  Ülkemizde tehlike Batı ülkelerinde olduğu boyutlarda değil ama gidişin olumlu olmadığını da görüyoruz. Bu istenmeyen durumu önlemek üzere başta aileler olmak üzere devlet kurumları ve Sivil Toplum Kuruluşları’na sorumluluk düşüyor” diye konuştu.

OKULLARDA VERİLEN DİN DERSLERİ YETERLİ DEĞİL

“Eğer ortada bir sorun varsa yani eğitim seviyesi yükselmesine rağmen aile kurumu güçlenmiyor ve araştırmalara göre eğitim seviyesi yükseldikçe boşanmalar ve aile sorunları artıyorsa o zaman bu şunu gösteriyor.

Bizim eğitim sistemimizin bazı kusurları ve eksikleri vardır” diyen Çağrıcı, “Bu eksikliğin de ahlaki ve manevi yönden olduğunu görüyoruz. Onun için okullarda verilen din eğitimi ve öğretiminin daha kaliteli daha sonuç verici, aile kurumunu daha güçlendirici bir mahiyette olmasını ve eğitim programımızın gözden geçirilmesi gerekiyor. Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersleri son derece önemlidir. Ama yeterli olmadığı da görülmektedir.

Bu nokta gerek Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi derslerinin daha yeterli ve daha verimli hale getirilmesi için neler yapılabilir? Onlar üzerinde çalışma yapmak gerekiyor. Bu toplum, hepimizin toplumudur, aile kurumu hepimizin vazgeçilmez kurumudur. Bu önemli kurumu yaşatmak ve geliştirmek için el ele verip çalışmalar yapmalıyız” ifadelerini kullandı.

ANNE-BABALAR ÇOCUKLARINI İYİ YETİŞTİRMELİ

Yaşanan olumsuzluklara rağmen insanların ahlaki ve dini sorumlulukları konusunda daha duyarlı hale geldiğini belirten Çağrıcı, “Aileler bu tür meseleleri daha iyi araştırıyor. Bu tür gelişmeler geleceğimiz için iyi gelişmelerdir. Kur’an-ı Kerim’in belirttiği gibi her anne ve baba kendi çocuklarına kendilerinin sahip çıkması gerekiyor.

Bunları gelecekteki birtakım tehlikelerden korumaları tehlikelerden korunacak donanımda eğitim ve öğretimlerini sağlaması gerekiyor” dedi.

AİLE MANEVİYATLA GÜÇLENDİRİLMELİ

Modern dünyada iletişim ve ulaşımın dünyayı küçülttüğünü ve Batı dünyasındaki aile kurumu ile ilgili olumsuz gelişmelerin ne yazık ki bugünün şartlarında başka toplumları daha fazla etkilediğini dile getiren Prof. Dr. Çağrıcı, “Buna karşı aile kurumunu yaşatmak, tehlikelere karşı korumak için de çalışmalar yapılması gerekiyor.

Her kurum kendi çapında bir şeyler yapmalı. Bu çalışmalar yapıldığında da ailenin kutsal bir kurum olduğu göz ününde bulundurulmalı, onun ahlaki ve manevi yönden beslenmesi, gelişmesi için aile bireylerinin manevi yönden, dini yönden ve ahlaki yönden donanımlı olmaları için gayret gösterilmelidir.

Başka her şeyiniz var ama eğer insanların vicdanında dini inanç, ahlaki terbiye ve sorumluluk duygusu yok ise aldığınız diğer tedbirler hiçbir sonuç vermez” şeklinde konuştu.

ÇOCUKLARIMIZIN DİNİ VE AHLAKİ TERBİYESİNİ İHMAL ETMEYELİM

“Resmi eğitim kurumlarında verilen bir Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi var ama bu yeterli değil” diyen Prof. Dr. Çağrıcı, “Bu sadece bugüne mahsus bir şey de değil.

Tarihte eğitim kurumlarının verdiği eğitimle insanlar yetinmemiştir. Aileler çocuklarını daha iyi eğitmek için özel çalışmalar yapmışlardır. Bugün de bu böyledir. Eğer ailenin kendisi donanımlı ise çocuğunu kendisi yetiştirmelidir. İnsanlar okudukça okulların verdiği eğitimi yeterli görmemiştir. Bu insanlar dini bilgilerini geliştirmek için özel çalışmalar yapmışlardır.

Okulların verdiği din eğitimiyle yetinmeyip diğer konularda olduğu gibi din eğitimi konusunda çocuklarımızı daha iyi yetiştirmek için aileler olarak özel gayretler göstermeliyiz. Pek çok insan da bunu yapıyor. Biz nasıl ki çocuğumuz üniversite sınavını kazansın diye okulun verdiği bilgilerle yetinmiyor, özel hocalar tutup dershanelere gönderiyor, özel gayretler gösteriyorsak çocuklarımızın dini ve ahlaki terbiyesi konusunda aynı hassasiyeti göstermemiz gerekiyor.

Son yıllarda birçok konuda olduğu gibi çocukların dini ve ahlaki terbiyesi konusunda da gerek aile duyarlılıklarının artması gerekse sivil toplum mahiyetindeki yapılanmaların gelişmesi ve güçlenmesi güzel gelişmelerdir” diye konuştu.

Sivil Toplum Kuruluşlarına görev düşüyor

Aile kurumunu zayıflatıcı mahiyetteki yayınlara son verilmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Çağrıcı, “Tamam, ülkede özgürlükler var ama aynı zamanda yanlışlarla ve yanlış iş yapanlarla mücadele özgürlüğü de var.

Bu bakımdan basının ve Sivil Toplum Kuruşlarının aileyi destekleyici ve güçlendirici çalışmalar yapması gerekiyor. Modern çağda STK’lar giderek dünyanın her yerinde önemli hale geliyor. Bu güzel bir gelişmedir. Dinimizde de buna benzer tarihte kurumsallaşmalar olmuştur. Bunun esasını oluşturan ayetler ve hadisler vardır.

Allah bize “içinizde İyiliği emreden kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun” diye emrediyor. Bu ayet bizim için bu yönde çalışmalar yapacak Sivil Toplum Kuruluşlarının kurulması noktasında aydınlatıcı ilahi bir talimattır. Sivil Toplum Kuruluşları ailenin yaşatılması, geliştirilmesi, güçlendirilmesi aile bireylerinin haklarının korunması konusunda çok önemli işler yapabilirler” dedi.

Şükrü Gündüz / Doğruhaber