Doğruhaber
Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevinde geçtiğimiz günlerde çıkan yangın sonrası 13 kişinin hayatını kaybetmesi cezaevlerinde yaşanan insanlık dışı muameleleri, hak ihlallerini ve cezaevlerinin içler acısı durumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de cezaevlerinin doluluk oranı yüzde 106 olarak açıklanırken cezaevlerinde kalanların yaklaşık 78 bini hükümlü, 55 bini ise tutuklu. Bu oranlar, göz önüne alındığında Şanlıurfa Cezaevinde yaşananlar kaçınılmaz bir sonuç olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan kanunların yetersizliği, hakimlerin kolaycı yaklaşımı ve verdikleri tutuklama kararları, insanları suça iten yolların önünün alınmaması hatta bazı yolların devlet eliyle açılması cezaevlerindeki doluluk oranlarını açıklıyor. Burada ilk akla gelen soru ise şu oluyor: “Kim suçlu? Suçu işleyen mi yoksa suçun önünü açanlar mı?” Bu tablo, insana `bu kafayla daha çok canlar yanacak` dedirtiyor.
OLAY GÖZ GÖRE GÖRE YAŞANDI
Şanlıurfa Cezaevinde yaşanan olayın çıkış sebebiyle ilgili Adalet Bakanı bir kavga sonucu olduğunu söylese de bu mazeret, yanarak can veren 13 kişinin akıbetini değiştirmiyor. Ayrıca yaşanan ölümlerin ardından ortaya çıkan ayrıntılar ise böyle bir olayın göz göre göre geldiğini gösteriyor. Şanlıurfa Cezaevinin durumuyla ilgili açıklama yapan Baro Başkanı Avukat İrfan Güven, cezaevi koşullarının insanlık dışı ve onur kırıcı bir halde olduğunu söyledi. Tutuklu ve mahkûm yakınları başta olmak üzere sorunun çözümü için baro olarak da defalarca Adalet Bakanlığı’na dilekçe yazdıklarını ifade eden İrfan Güven, dilekçelerin cevapsız kaldığını belirtti. Cezaevinde yaşanan olayın göz göre göre meydana geldiğini belirten İrfan Güven, Şanlıurfa cezaeviyle ilgili şu çarpıcı ayrıntıları verdi:
ŞANLIURFA CEZAEVİ NE DURUMDAYDI
1-Şanlıurfa E Tipi Kapalı Cezaevinin kapasitesini artırmak için konferans salonu gibi ortak alanlar bile koğuşlara çevrildi. 10 kişilik koğuşlarda 30 tutuklu ve mahkûm kalıyor. Yerlerde dahi yatacak alan kalmadığı için mahkûmlar yerde yatabilmek için bile sıraya giriyor.
2-Cezaevinin kapasitesi 275 kişilik. Ancak cezaevinde kapasitesinin 3–4 katı oranına denk düşen yaklaşık 1000 ‘i aşan insan kalıyor, aşırı yoğunluğun dayanılmaz hal aldığı cezaevinde izdiham yaşanıyor.
3-Koğuşlarda 1 tuvalet bulunuyor ve su günde 4 kez 1’er saat veriliyor. Her mahkûma sadece 2 dakika ihtiyaç süresi düşüyor.
4-Cezaevinde tek aile hekimi bulunuyor, yoğunluk nedeniyle hekimlik hizmeti yetersiz kalıyor.
5-Yakın tarihte çocuk koğuşlarından birinde kalan çocuklar olumsuz koşullara tepki olarak 1 günlük açlık grevi yaptı.
6-Yoğunluk nedeniyle açık görüş süreleri 30 dakika, kapalı görüş süreleri ise 10 dakikaya düşürüldü. Bu süreler ise yetersiz kalıyor.
Şanlıurfa Baro Başkanı İrfan Güven’in yukarıda verdiği bilgiler olayın çıkış sebeplerini gözler önüne seriyor. Bu ayrıntılar içerisinde Şanlıurfa’nın Türkiye’nin en sıcak bölgesi olması ve 275 kişi kapasiteli cezaevinde 1057 kişinin kalıyor olması cezaevinde yaşanan insanlık dramını açıkça ortaya koyuyor.
ADALET BAKANLIĞI’NDAN İTİRAF GİBİ AÇIKLAMA
Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sefa Mermerci’nin, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na sunduğu raporda yer alan bilgilere göre, Türkiye’de 328’i kapalı olmak üzere toplam 377 cezaevi bulunuyor. 1 Nisan tarihi itibarıyla; 77 bin 587 hükümlü, 36 bin 273 tutuklu, 18 bin 509 hükmen tutuklu olmak üzere toplam 132 bin 369 kişi ceza infaz kurumlarında kalıyor. Bunlardan 119 bin 509’u adli suçlardan yargılanıyor. Adli suçlardan cezaevinde kalanların sayısal olarak yüksek olması, toplumsal bir gerçeği de gözler önüne seriyor. Devletin suça giden yolları tıkayamaması hatta bazı alanlarda yol açması suç işleme oranlarını arttırıyor. Bu da bir sistem sorunu olarak karşımıza çıkıyor.
SUÇLUYU SİSTEM ÜRETİYOR
Yukarıda dikkat çekilen çelişkiyi değerlendiren Avukat Mehdi Oğuz, suçluları sistemin ürettiğini belirtti. Sistemin birçok münkeratı serbest bıraktığının altını çizen Oğuz, “İçkiyi ve zinayı serbest bırakır, İslam dininin teminat altına aldığı aklı ifsat eden yollara göz yumar, suça götüren bütün yol ve yöntemleri serbest bırakırsanız, suç ve suçlularla başa çıkamaz ve insanlara ‘neden suç işliyor’ diyemezsiniz. Sistem böyle yaparak kendi ürettiği sorunlardan dolayı insanları suçluyor ve onları cezaevlerine dolduruyor” diye konuştu.
İNSANLAR BASİT GEREKÇELERLE TUTUKLANIYOR
Türkiye’de temel sorunlardan birinin de insanların çok basit gerekçelerle tutuklanmaları olduğunu dile getiren Oğuz, “Uzun süre tutuklu kalıp da beraat eden birçok insan var. Bunlar telafisi imkânsız zararlara maruz kalıyorlar. Suçsuz yere yatan bir insanın yaşadığı mağduriyetin telafisini siz nasıl yapabilirsiniz? Türkiye’nin bu konuda sicili temiz değil. Cezaevlerinde kalanların büyük çoğunluğunu hükümlüler değil, tutuklular oluşturuyor” dedi.
YARGISAL DÜZENLEME ŞART
Şanlıurfa’da olduğu gibi Bitlis, Muş ve birçok cezaevinde mevcut kapasitenin üstünde bir doluluk oranı olduğunu belirten Oğuz, “Tutuklamalarla ilgili yargısal düzenlemelerin süratle gözden geçirilmesi lazım. Hükümet bazı sözler veriyor ama bir türlü faaliyete geçiremiyor. Bu konuda, tutuklama kararlarının hemen verilmemesi gerekir. Bunun yerine adli kontrol yöntemleriyle dışarıdan yargılanmaların yapılması ile cezaevindeki bu doluluk belli oranda düşürülebilir” dedi.