Emrah Tel / doğruhaber
Bir yandan Çeçenistan’da Rus zulmüne karşı mücadele veren mücahitler öte yandan zulmün şiddeti altında daha fazla dayanamayarak başka ülkelere göç etmek zorunda kalan Çeçen aileler… Zulmün kıskacında terk edilmişliğin acı yüzünü yaşayan mazlum bir halk.
Bir yandan Çeçenistan’da Rus zulmüne karşı mücadele veren mücahitler öte yandan zulmün şiddeti altında daha fazla dayanamayarak başka ülkelere göç etmek zorunda kalan Çeçen aileler… Zulmün kıskacında terk edilmişliğin acı yüzünü yaşayan mazlum bir halk.
Rus Zulmünden kaçan yüzbinlerce Çeçen’e göç ettikleri yerlerde de rahat yüzü yok. Rus ve İşbirlikçi Kadirov tetikçileri, bu ülkelerde cinayetlerine her gün bir yenisini eklerken birçok ülkede mülteci statüsü dahi verilmeyen çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan Çeçenler her türlü insani haktan mahrum yaşam mücadelesi veriyor.
Bu hafta, Çeçenistan’da bir süre komutanlık yaptıktan sonra esir düşerek akıl almaz işkenceler gören Toplama Kampı Tutsakları Derneği Başkanı Vaha Banjaev’ın yaşadıklarına yer veriyoruz. Serbest kaldıktan sonra mücadelesine kaldığı yerden devam eden Vaha Banjaev, Çeçen mücadelesi ve Rus zulmünü tüm dünyaya anlatmak için gayret gösteriyor. Sizleri Vaha Banjaev İle yaptığımız röportajla baş başa bırakıyoruz.
Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
Adım, Vaha Banjaev, Çeçenim. Rusya’da Üniversite okuyarak enerji mühendisi oldum. 1991 yılında enerji üretimi ile ilgili çalışmalar yaptım. Bu çalışmalarımız bazı gazetelerde yayınlandı.
Çeçen mücadelesine nasıl başladınız?
Aynı yıl Rusya’ya gelen Ruslan Hasbulatov, Çeçen diasporasını toplamış ve İçkerya Devleti’ni kuracaktı. Gazetelerden bizimle ilgili haberleri görünce beni de davet etti ve “Bize bağımsız İçkerya Devleti’ni kuruyoruz, okumuş insanlara ihtiyacımız var” dedi. Ardından Çeçenistan’a dönmemi ve Cehhar Dudayev’le çalışmamı teklif etti. Ben de memlekete döndüm ve önce askeri eğitimden geçtim sonra da yüzbaşı oldum.
8 BİN KİŞİYE KARŞI 210 KİŞİ
İlk başta nerede görev yaptınız?
Savaş başladığı dönemlerde ben Grozni’deydim. Grozniye yönelik ilk saldırılarda yüz askerimle beraber 1994 yılının Kasım ayında başarıya ulaştık. Buradaki başarımızı gören Dudayev, beni Şerkasstavi iline komutan olarak gönderdi. Aralık ayında Rus Cumhurbaşkanı Yeltsin Çeçenistan’a girme emri vererek orduyu gönderdi. Çeçen mücahitler savaş tekniklerini bilmiyorlardı. Onları şehadete götüren şey ise cesaret ve kahramanlıklarıydı.
Bana verilen 210 kişilik birliğe 3 haftalık askeri eğitim verdim. 28 Aralık’ta Rohlin adındaki bir Rus Generali emrindeki 8 bin kişilik ordu, 450 tank, 8 helikopter ve 4 tane de savaş uçağıyla harekete geçti. Biz ise sadece 210 kişiydik. Çeçenistan’a özgür bir devlet inşa etmek amacıyla dönmüştüm ve bu savaş bunun için çok önemliydi. Savaş başladı.
Çok kaybımız vardı. 89 askerim şehit oldu, ben ve 72 kişi de esir düştük. Daha sonra bizi Moskova’ya bir toplama kampına götürdüler.
Toplama kampında neler yaşadınız?
Oraya farklı yerlerde savaşıp esir düşenleri de getirmişlerdi. Toplam 1500 kişiydik. Bize sürekli işkence yapılıyordu. 1500 kişiden 549 kişi kalmıştık. Birçoğu işkencelerde şehit düştü bir kısmı ise dayanamayıp kendileri için hazırlanan uyduruk suç belgelerini imzaladı. Aramızda 25 komutan olduğunu öğrenmişlerdi.
Boynumuza çuval geçirerek çuvalları birbirlerine bağladılar. Rus yönetimi tarafından hakkımızda idam kararı çıkarıldığını söyleyerek önce hepimizin kulaklarını kestiler, sonra üzerimize ateş açtılar. Beyin kanamasından öldüğümüze dair rapor çıkarttılar.
Bizi kurtarmak üzere Kızıl Haç derneğinden bir ekip gelmişti. Aramızda yaralı olup olmadığını öğrenmek için bileklerimizi kesiyorlardı, kan akışı hızlı olanın yaralı olduğunu anlayıp hastaneye götürüyorlardı. 25 kişiden 11 kişi yaralıydık, ama sadece 4 kişi hayatta kalabildik. Bizi gazetecilerden saklıyorlardı ama İsmailov isminde bir asker gazeteci bizi görmüştü, fotoğrafımızı çekmişti. Basın da haberdar olunca bizi bıraktılar. Ve böylece memleketimize dönüş yaptık.
SAVAŞIN BİR AN ÖNCE DURMASI İÇİN…
Kurmuş olduğunuz derneğin geçmişi ve amaçlarından söz edebilir misiniz?
Yaşanan zorlu süreçten sonra 1997’de Çeçenistan’da Toplama Kampı Tutsakları Derneği’ni kurdum. Daha sonra 2000’de Fransa Strasburg’da dernek faaliyetlerime devam ettim. Amacım savaşın bir an önce durması için danışmanlık yapmaktı. Danışmanlık büromuzda 32 kurumdan temsilciler vardı.
Avrupa Parlamentosu, Rusya’ya doğru kaydıktan sonra oradan da çıktım. Almanya’da büro açtım. Daha sonra 2001’de Türkiye’de, İstanbul Fatih’e geldim burada da iki yıl çalıştım.
O dönemler mahkûm ve yaralıların çok olduğu zamandı. Onlarla daha iyi ilgilenebilmek için 2003’te de Azerbaycan’a gittim. Oradan buraya ve Avrupa’ya gazi ve muhacirleri gönderiyordum. Tabi Azerbaycan’da aranan komutanlar tek tek kaybolunca buna benim aracı olduğumu öğrendiler. Ben de bunun üzerine Avusturya’ya geçtim ve çalışmalarıma devam ediyorum.
Avusturya’da yaşayan Çeçenlerin durumu ile ilgili bilgi verebilir misiniz?
Avusturya’da Çeçenlerin durumu çok iyi. Her türlü haklara sahipler. Tüm Avrupa’da en rahat oldukları yer orası. Ama Çeçenler Türkiye’de ve diğer ülkelerde olduğu gibi orada da suikastlarla katlediliyorlar. Ama genel anlamıyla Avusturya’daki muhacirler insani olarak hiçbir sorunla karşılaşmıyorlar. Tek sorun var o da Rusya bir Çeçen istediği zaman karşı koyamıyor. Önce tutukluyor sonra üçüncü bir ülkeye gönderiyor.
Bu da problem. Çünkü Avusturya’ya giriş yaptıkları ülkelere gitmek zorunda bırakılıyorlar bu da genelde ya Polonya ya da Çek Cumhuriyeti oluyor.
Buralarda da Rus ajanları çok rahat hareket edebiliyor ve onları yakalayabiliyor. Kadirov temsilcisi olduğunu söyleyen bazı kişiler Avusturya yönetimine giderek sınır dışı edilmesini istedikleri kişiler ile ilgili ‘Rus ajanıdır’ şeklinde ispiyonluyorlar. Avusturya yönetimi de o kişileri sınır dışı ediyor. Bu kişiler bazılarına da giderek “Ya bize çalışırsın ya da senin Çeçenistan’da bulunan aileni öldürürüz” diye tehdit ediyorlar. Kimilerini de para ile satın alıyorlar.
Farklı ülkelerde Çeçenlere yönelik suikastlar oluyor bununla ilgili neler biliyorsunuz?
Kadirov ajanlarının genel anlamda kaldıkları yer Almanya Berlin’dir. Türkiye’de şehit edilen üç kişinin katilleri de Almanya’dan gelmişti. Zaten Almanya istihbaratı Türkiye İstihbaratını bu konuda uyarmıştı. Yani Kadirov suikastçılarının merkezi Berlin. Onlar Berlin’e iş adamı olarak yerleşiyorlar.
TÜRKİYE’DEKİ ÇEÇENLER İÇİN ENDİŞELERİM VAR
Türkiye’de Çeçen kamplarını gezdiniz. Peki, buralardaki izlenimleriniz nelerdir?
Türkiye’de kampları gezdik. Türkiye’deki mülteciler ile ilgili önceden de bilgim vardı. Onlar açısından bir taraftan çok rahatım diğer taraftan da çok üzülüyorum. Rahat olduğum taraf Türkiye halkı Çeçen kardeşlerine sahip çıkıyor. Çeçenler Müslüman bir halkın arasında. Türkiye halkı bize her şeylerini sundu. Ev sahibinin yapması gereken her şeyi halk yaptı.
Ama endişelendiğim nokta ise onların Türkiye’de hiçbir güvenliklerinin olmaması. Sığınma hakkı ve mülteci statüleri yok. Onlara süre verilerek sınır dışı edilmekle tehdit ediliyorlar. Türkiye halkına bu iki savaşta bizim yanımızda durdukları için kalben teşekkür ediyoruz. Çeçenistan’a gidemiyorum ama Türkiye’ye geldiğimde memleketime gitmiş gibi oldum.
Çeçenlerin daha iyi koşullarda yaşayabilmeleri için Türkiye’den neler beklersiniz?
Hükümetten beklentimiz, Çeçenlerin bu davasında biraz uyanık olmalarıdır. Özellikle Çeçen mültecilerinin sorunlarını çözmeleri, onlara mülteci statüsü vermeleridir. Ki zaten Türkiye’de Çeçen sayısı çok değil. Örneğin Avrupa’da 135 bin kişi bulunuyor. Şu anda Avusturya’da 45 bin mülteci var. Bunların 35 binini Çeçen’ler oluşturuyor. Geriye kalanlar ise Kafkasya’nın diğer bölgelerinde Rusya’ya karşı direnen mülteciler. Avrupa Müslüman olmadığı halde Türkiye’ye nazaran daha iyi bakıyor. Biz Türkiye yönetiminin Müslüman olduğuna inanıyoruz.
YETER Kİ DAHA FAZLA KAN AKMASIN
Hükümete bir mesajınız var mı?
Bugün cihatta olan kardeşlerimiz çok zor durumda. Savaşta düşmanına karşı tek başına kaldı. Türkiye hükümeti Rusya’ya, en azından uluslararası savaş hukukuna göre savaşması konusunda baskı yapabilir. Savaşın elbette sonu gelecek. Rusya istese de istemese de Kafkasya’dan çıkacak. Ama bu zaman içerisinde daha çok sayıda insan hayatını kaybedecek. Türkiye Hükümeti, kan akmadan bir yol bulmak için devreye girmelidir. Bunun için ben de elimdeki verileri ve fikirleri paylaşmaya hazırım. Yeter ki daha fazla kan akmasın.
Avrupa’da Rus Zulmünün durması için ne tür girişimlerde bulundunuz?
Ruslar bugüne kadar 98 bin kadını, 195 bin yaşlıyı ve 60 binden fazla çocuğu katletti. 12 yıl boyunca Avrupa parlamentosunda görev yaptım ve 12 yıl boyunca Kafkas halklarının haklı mücadelesini ve Rus zulmünü Avrupalılara anlattım. Ancak hiçbir yol kat edemedim. Size söylüyorum, Avrupalılara inanmayın ve onlara bel bağlamayın. Çünkü onlar kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmüyorlar. Soruyorum acaba bir Çeçen kaç litre gaz eder. Burada en büyük görev İslam dünyasına düşüyor. Çünkü bizler Müslümanız. Bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine 125 dava götürdüm ancak bunların hiçbiri kabul edilmedi.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bizler, sizlerin mazlumlardan olduğunuzu biliyoruz. Sizden temennimiz Kafkas meselesini sürekli gündemde tutmanızdır.