Kur`an`ı Kerim`de kıssaları anlatılan Peygamberler içerisinde Hz. Yusuf (as)`un kıssasının önemli bir yeri vardır. Hz. Yusuf (as)`un kıssasını diğer Peygamber kıssalarından ayıran en büyük özellik, Hz. Yusuf (as)`un hayatı çocukluğundan yöneticiliğe kadar Kur`an`da geçmesidir. Hz. Yusuf (as)`un hayatının bütün evrelerinin anlatılmasının hikmetlerinden biri de Müslümanların hayatlarının bütün evrelerinde karşılaşacağı sorunların çözümünde O`nun hayatının örnek alınmasıdır.
Hz. Yusuf (as)`un hayatını incelediğimizde hür iken köle olup, burdan Peygamberlik görevine getirilen tek Peygamberdir. Allah (cc), Hz. Yusuf (as)`u Mısır`ın Azizi kılana kadar O`nu bir çok imtihandan geçiriyor; kardeşleri tarafından kuyuya atılması, köle olarak satılması, iftiraya maruz kalması, zindana atılması… Allah (cc) ,Hz. Yusuf (as)`u imtihanların her türlüsünden geçirdikten sonra O`nu Mısır`ın Azizi kılıyor.
Hz. Yusuf (as)`un imtihana tabi tutulduğu noktalardan en önemlisi atılan iftiradan sonra zindana atılmasıdır. Hz. Yusuf (as), zindanı ‘zina`dan daha sevimli buluyor ve Rabbine "Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum &`; (Yusuf 33) diye dua ediyor. Hz. Yusuf (cc), ‘Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum` diyerek bu sıkıntıdan Allah`ın yardımı olmadan kurtulamayacağını da ifade ediyor. Bu da bize gösteriyor ki Allah`ın yardımı olmadan hiçbir sıkıntının üstesinden tek başına gelinemez. Sıkıntıları atlatmada Allah`ın yardımı en büyük faktördür. Allah`ın yardım ettiğine hiç kimse mani olamaz, Allah`ın yardımsız bıraktığına da hiç kimse yardım edemez.
Hz. Yusuf (as), zindanı seçerek Allah`ın razı olacağı bir yönde tercihini yapmış oluyor. Tabi ki bu tercih beraberinde yeni imtihanları da getiriyor. Zira biten her imtihanın ardından yeni bir imtihan başlar. Hz. Yusuf (as), zindana girdikten sonra iki kişi daha zindana atılır ve Hz. Yusuf (as), ile beraber kalmaya başlarlar. Hz. Yusuf (as) ile beraber kalanlardan biri Hz. Yusuf (as)`tan gördüğü rüyayı yorumlamasını ister. Hz. Yusuf (as), rüyanın yorumunu yapıp; "Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir." (Yusuf 41) Hz. Yusuf (as)`un yapmış olduğu rüya yorumu gerçekleşiyor ve biri efendisine şarap içirmek üzere zindandan çıkıyor, diğeri ise Hz. Yusuf (as)`un yorumladığı gibi asılıyor.
Hz. Yusuf (as), serbest bırakılıp saraydaki eski işine döndürülen zindan arkadaşına; "…Efendinin katında beni hatırla..." diyiyor. Hz. Yusuf (as)`un bu sözü O`nun bir süre daha zindanda kalmasına sebep oluyor. Zindan arkadaşı Hz. Yusuf (as)`u Allah (cc)`ın takdir ettiği müddet boyunca unutuyor. Bu süre içerisinde Hz. Yusuf (as), Allah (cc) ile olan bağlılığını tekrar gözden geçiriyor. Allah (cc)`ın taktir ettiği süre doluncada Allah (cc), Hz. Yusuf (as)`u zindandan Mısır`ın Azizliğine getiriyor.
Hz. Yusuf (as)`un kıssasında bizler için ders alınması gereken birçok yön vardır. Bunların başında Hz. Yusuf (as)`un zindanda başından geçenlerdir. Hz. Yusuf (as), zindan arkadaşına ‘efendinin katında beni hatırla` diyerek zindanda ki imtihan süresini biraz daha artırıyor. Haşa bu Allah`tan başkasına yönelmek değildir. Fakat yardımı bir an bile olsa Allah`tan başkasından beklemek bu imtihan süresini biraz daha artırıyor ve Hz. Yusuf (as)`un tamamen Allah`a yönelmesine vesile oluyor.
Hz. Yusuf (as)`un başından geçen bu hadiseden bizlerin çıkarması gereken en önemli derslerden biri; başımıza gelen her türlü bela ve musibette sadece ve sadece Allah`tan yardım beklemeliyiz. Hz. Yusuf (as), bir an ‘beni efendinin katında an` demekle zindandaki imtihan süresini arttırdı. Bu süre artıncada otomatikmen Hz. Yusuf (as)`un Mısır`a Aziz olması da uzadı. Muhtemelen Allah (cc)`ın burdaki muradı, Hz. Yusuf (as)`un Allah ile olan irtibatının daha kuvvetlenmesidir. Zira Mısır`a Aziz olunca bir çok sıkıntı ile karşılaşılacak ve bu sıkıntılar Allah`ın yardımı ile giderilecek.
Mustazaf-Der`in kapatılması ve bu kapatma sonrasında Mustazaflar hareketine dönmesinin bir çok hikmetleri vardır. Mustazaf-Der camiası, Hz. Yusuf (as)`un başından geçen her türlü imtihandan geçirilmiştir. Örnek verecek olursak; Hz. Yusuf (as), kardeşleri tarafından ihanete uğrayıp kuyuya atıldı. Mustazaf-Der camiası da geçmişte ve günümüzde en büyük zararı ‘ben Müslümanım` diyenlerden gördü. Hz. Yusuf (as), zindanla imtihan edildi. Mustazaf-Der camiası, geçmişte de günümüzde de zindanla imtihan ediliyor. Velhasıl örnekleri çoğaltabiliriz…
Mustazaf-Der`e gönül vermiş herkes bu camianın başına gelen zulümleri görünce ‘Hükümet İslamî hassasiyetlere sahip olmasına rağmen bu zulümlere neden sesini çıkarmıyor? Bu zulümleri neden görmüyor? ‘ diye söylenenler oluyor. Hükümetin İslamî hassasiyetleri sahip olup bunları görmemesi elbette bizleri üzüyor. Fakat yapılan bu zulümleri Allah (cc) görüyor. Bu camia bugün yapılan zulümlerin daha fazlasını geçmişte yaşadı. Geçmişte yaşanan zulümlere sabredip Allah (cc)`a dayandı. Ve neticesinde bu seviyelere kadar geldi. Eğer bugün de yapılan zulümlere sabredip Allah (cc)`a dayanırsak inşallah Allah (cc), Kasas Suresinin altıncı ayetinde dediği gibi Musazafları önderler yapacaktır. Fakat bizlerde Hz. Yusuf (as) gibi bir an bile olsa yardımı Allah`tan değil Hükümetten beklersek bu biraz geçikecektir. Belki de hiç gelmeyecektir.
Şayet Allah (cc), Mustazafları bu topluma önderler yapacaksa Mustazafların Allah (cc)`a olan bağlılıklarının artması gerekecektir. Daha çok gayret edip, çaba sarf etmesi gerekecektir. Bu da ancak Allah (cc)`ın emirlerine sımsıkı sarılmakla olur.
Mustazaf-Der`in kapatılması ve Mustazaflar Hareketinin başlaması ile ilgili de şunu söylemek gerekir. Öncelikle herşeyde bir hayır var prensibini unutmamak gerekir. Ayrıca bu camiaya gönül vermiş herkes geçmişte olduğu gibi günümüzde de itaat ederlerse muvaffak olurlar. İtaat etmenin getirdiği başarın neler olduğunu bu camiaya tabi olan herkes gayet iyi bilmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav)`in hayatından bir kesitle inşallah yazımıza son vereceğiz. Peygamber Efendimiz (sav), Medinelilerden akabede söz alırken ‘Peygamber Efendimizi kendi malı ve canını korudukları gibi Peygamberi de koruyacaklarına dair söz vermişlerdi.` Fakat bunu Medine sınırları içinde yapacaklardı… Hicret hadisesi gerçekleşiyor, Peygamber Efendimiz Mekkeli müşriklerin ticaret kervanının Medine yakınlarından geçtiğini duyuyor. Medine`deki Müslümanlara bu kervana baskın teklifini sunuyor ve herkes bunu kabul ediyor. Bedir kuyularına gelince karşılarında kervanı değil bin kişilik Mekke müşrik ordusunu görüyor. Peygamber Efendimiz (sav), Medineli Müslümanlara ‘siz beni Medine`de savunma sözü verdiniz. İsterseniz savaşmadan gidebiliriz` diyor. Sad b. Muaz "Ey Allah`ın Resulü, bizler İsrailoğullarının Hz. Musa`ya yaptıkları gibi yapıp: ‘ Sen ve Rabbin gidin savaşın` demeyiz. Şayet sen bize şu denizi gösterip dalarsan bizler de Seninle beraber dalarız” dedi. Bu itaatin neticesinde Allah (cc), onlara zafer nasib etti.
Mustazaflar Hareketi düşüncesi bir anda çıkmış bir şey değildir. Fakat Mustazaf-Der`in kapatılması bu düşünceyi hızlandırmıştır. Bizler de Medine`li Müslümanlar gibi yapıp, itaat edersek inşallah Allah (cc), bizleri zaferlerle sevindirecektir.
“Allah`a ve Ahiret gününe iman ediyorsanız, sizden olan emir sahiplarine itaat edin.”
Kendinden olan emir sahiplerine itaat eden Muvahhidlere selam olsun.
Mesut Gözlü / doğruhaber