Bir tanıdığımızın ”salonda büyük nişanı” vardı , kız tarafın adetlerine göre, kız nişanda tam 4 kıyafet değiştirmişti. Damadın annesinin canı çok sıkılmıştı, “her biri 500 tl olan bir kıyafet” diye yakınmıştı kadın. “Allah affetsin bizi, çok israf yaptık, gençler artık büyüklerini dinlemiyor” diye söyleniyordu kadıncağız.

Kına gecesinde de geline kına yakılacak ama gelin elini bir türlü açmıyor, altın istiyor. Hadi bir elini açtı, altını aldı, bu sefer diğer elini açmıyor. Kaynana bir tane verse, gelinin yanındaki taraftarlar “kaynana cebinde akrep mi var, bir tane daha“ diye sıkıştırırlar.

Düğün öncesinde de, takılacak altınlar söylenir ve “adetlerine göre” altınların kimde kalacağı konuşulur (sırf bu durumdan dolayı ayrılan nişanlı çiftler de var). Gelin tarafı birkaç set ister, bilezik sayısı verilir. Ev döşeme kısmında da, alınacak eşyalar da ne hikmetse, gelin hanım gider en pahalısını seçer, o en güzeliymiş çünkü. Birde denilir “uzun süreli kullanacağız, bir kere alıyoruz, aldık mı iyisini alalım.” Eğer, damadın maddi durumu iyi değilse, damat borç içine girer. Borç içine girme konusunda da “Genç adam, çalışır öder” diyorlar.

Düğün esnasında da, çeyiz getirmede de kapı arkası, sandık parası, arabayı durdurma parası, damadın ayakkabısını saklayıp veya gelinin ayakkabısını saklayıp damattan para koparma, derken damat tarafı sürekli para vermekten bunalıyor, hele bir de verilen parayı karşı taraf az bulursa, damada şakayla karışık söyleniyorlar. Evlendikten sonra da bu olaylar orda söylendiği gibi kalmıyor.

Kadın evlenirken alışverişleri istediği gibi olmamışsa veya düğünü istediği gibi olmamışsa “ ben istediğim şeyleri alamadım, düğünüm istediğim gibi olmadı, kızımın ki çok güzel olacak, hiçbir şeyi eksik olmayacak, niçin sandık parasında teyzeme az verdin, çok ayıp ettin “gibi kocaya ya da koca tarafına kimisi iyi niyetine söylüyor, kimisi de bilerek laf çaktırmalar yapıyor.

Geçenlerde de bir tanıdığımı evleneceği için ziyaretine gitmiştim, arkadaşımdan ayrılırken, kayınvalidesi de benimle çıktı evden, yolda kadıncağız ağlamaya başladı birden. “Kızım yardım et” dedi “Doğum günü olur altın ister oğlandan, özel bir gün olur hediye ister. Almasan ayıp oluyor. Nişanda bir sürü altın takıldı, hiçbirini de biz almadık. Gelinimin annesi benim oğlanında üzerinde ki altınları da toplamış ben bunları kızıma bilezik olarak yapacağım demiş, benim oğlan Leyla olmuş hemen vermiş.

Gittiğimizde de kızın kolunda hiç bilezik görmedik, oğluma söyledim, o da sormuş, kızın ailesinin borcu varmış onları ödemişler altınlarla. Bende kız evlendirdim, damadımın üzerindekilere karışmadım, kızımın üzerindekileri de kızımın kayınvalidesine sordum sizin adetleriniz nasıldır? Dedim. O da gelinime takılanlar onda kalsın demişti.

Yine akrabaların düğününe gittiğimizde, gelinimize kıyafet alırız, hep en iyi yerlerden alıyorum. Bir keresinde 1 hafta sonra yine bir tanıdığımızın düğünü vardı, sanırım oğlanı aramış ki, oğlan beni aradı, “anne gidip kıyafet alın nişanlıma” dedi, “daha 1 hafta öncesinden aldık oğlum, onu giysin bu hafta da” dedim, bu sefer oğlumla aram bozuldu. Düğün de yaklaşıyor, onun için de mehrini ağırlığının yarısını koymak istemiş.

Bunu duyunca tansiyonum yükseldi. Sürekli altın, hediye almaktan kocamla kavga ediyoruz, yuvamda huzur kalmadı. Ben 3 tane de çocuk okutuyorum. Çocuklarımın rızkından kesip onlara veriyorum. Bi de gelinimizi ben bulmuştum oğluma, hanım kızdır, ailecek de tanışıyoruz oğlum deyip ikna etmiştim oğlumu, gelinimizi isterken de “biz bir şey istemeyiz, yeter ki gençler mutlu olsunlar demiştiler” diye anlatmıştı teyze.

Bir arkadaşım da memleketinde yaşadığı olayı anlatmıştı. Gelin, gelin arabasıyla geliyor, ama arabadan inmiyormuş. Kayınbabadan altın ya da para istiyormuş. Kayınbabada, “Kızım bir sürü şey aldık, verdik daha fazla veremeyeceğim.” demiş; ama gelin ısrar etmiş. Gelin hanım, ısrarla arabadan inmemiş, kayınbaba dayanamamış artık “Eşimin 3 talakı elimde olsun, sana artık hediye vermem” demiş. Şoföre dönmüş “bunu, annesinin evine gönder” demiş. Ve bir yuva da başlamadan kapanmış.

Sevgili evlenecek kardeşlerim ve evlatlarını evlendirecek anne babalar, her yerin adeti farklıdır, bu adetlerle bu evlenmeyi zorluk haline getirmeyiniz. Adetlerinizi uygulayarak kendi gönlünüzü hoşnut edebilirsiniz ama karşı tarafı da Allah rızası için düşünmek lazım. Kalp kırmadan yuvanıza huzurlu bir şekilde girmek varken, niçin huzursuzluğa, kırgınlıklara yönelirsiniz.

Düğün masraflarını ödemek kolay değil, bu gelenekler eğlenceli gelebilir, ama her şeyi dozunda yapmak lazım, çok fazla talepkar olmamak lazım. Altına, eşyaya, mala talip olacağımıza, birbirimizin güzel ahlakına, edebine, imanına talip olalım. Diğer dünyaya mallarımızı götüremeyeceğiz, ama güzellikler, hayırlarımız bizimle olacak. Birbirinizden razı olacağınız evlilik yaparak yuvanıza girmeniz dileğiyle…

Gülnur Özdemir - www.cocukaile.net