Bir ülke düşünün ki içkiyi üretiyor. Onu içmeyi çağdaşlaşmanın temeli sayıyor. Ülkenin en ücra köşelerine, bütün yollara, parklara millet içki içsin diye içkili mekânları açıyor. Millet de harıl harıl içki içiyor. İçince de doğal olarak sarhoş oluyor ve etrafına zarar vermeye başlıyor. Ondan sonra bu zararı önlemek için yine aynı devlet bir sürü para harcıyor. Bu içkinin zararlarını anlatmak için hocalar hutbe veriyor, öğretmenler ders anlatıyor, sağlık kuruluşları gecesini gündüzüne katıp çalışıyor. Kazlara sebebiyet verdikleri için yetim ve öksüz kalanlara mı yanarsın, yüz milyonlarca paranın çar çur edilmesine mi yanarsın. Yoksa bir devletin çağdaşlaşma adına milletine yaptığı bu zulme mi yanasın. Bilemiyorum. Ama gel gör ki kimse bu içkiye dokunamıyor. Kutsal bir şeymiş gibi cansiperane savunuyorlar. İçkinin aleyhinde bir söz sarf eden birisi, yetmiş defa da tövbe etse tövbesini kabul etmiyorlar.
Bir ülke düşünün ki; örtünmek kurum ve kuruluşlarında yasak. Çok evlilik zaruri de olsa yasak. Onsekiz yaşının altında evlenmek büyük bir kabahat. Çağdaşlaşma adına ne kadar açılırsan serbest. Sahil boyları üryan insanlarla dolu. Okullarda öğrencileri açık saçıklığa alıştırmak için özel çaba harcanıyor. Okullarda kızlı-erkekli sınıflarda okumak mecburi. Bütün basın yayın ve iletişim araçlarında, şarkılarında, türkülerinde, romanlarında ve sanatlarında hep bu açık saçıklığa teşvik ediliyor. Bütün bir medeniyetlerini bunun üstüne kurmuşlar. Zina serbest bırakılmış, her türlü ahlaksızlık serbest olmuş. Devlet, halkı zinaya teşvik etmek için zinakar evler açıp kendisi çalıştırıyor. Bunlara yapmayın demek suç olmuş. Aynı ülkenin başbakanı ve sağlık bakanı kürtajın suç sayılması için yasa hazırlamakla meşgul. Kürtajın cinayet olduğunu söylüyor. Yani silahı alıyorsun, dolduruyorsun, adamın eline veriyorsun, tetiğe bastırıyorsun, silah da ateş ediyor adamı öldürüyor. Ve sen bu cinayetten sadece silahı elinde tutanı sorumlu tutuyorsun. Ey adalet! gözün kör mü yoksa gözünü bağlamışlar mı?
Bir ülke düşünüm kumar oynamak yasalarında yasak. Ama devlete serbest. Devlet kendisi vatandaşlarına kumar oynattırıyor. Milyarlarca lira kazanıyor. Okullarında, camilerinde, kurum ve kuruluşlarında ise kumarın ne kadar zararlı olduğunu anlata anlata bitiremiyor. Bu kumar yüzünden boşanan çiftler, dağılan yuvalar ve işlenen suçları bildiği halde bilmemezlikten geliyor. Ve milleti soymak için ha bire yeni kumar yolları bulup hizmete sokuyor.
Bir ülke düşünün ki; Halkı faizle para alıp verse ismi tefeciye çıkar ve anında derdest edilip hapsi boylar. Ama aynı ülke kendisi halka faizle para vermek için bankalar açar ve halkı faize mecbur eder. Sonra da kat be kat faiz alır. Veremeyenin malına el koyar. Yuvasını yıkar, adamı doğduğuna pişman eder. Şayet bu bankalardan zarar eden de olursa batmasın diye kendisi halkın parasıyla onları zarardan kurtarır. Bu kuruluşları devletlerinin temeli yapmışlar.
Daha nesinden bahs edeyim bilmiyorum ki; hane ya deveye sormuşlar boynun neden eğri diye; deve de demişki “nerem doğru ki.”
Böyle bir devlet olur mu desem olmaz demeyin. Böyle bir devlet var desem beni yalancılıkla suçlamayın.
Ey İslam! Kötülükten önce kötülüğe giden yolları kapatan adaletine hasretiz. Kötü gördüğünü, senin de yapmadığın ve bize de yaptırtmadığın adaletine muhtacız.
Mehmet Zülfi TAN / doğruhaber