Kâinat hulk edildiğinden bu güne kadar hak ile batıl, sürekli savaş halinde olmuştur. Kimi zaman silahlı mücadele, kimi zaman siyasi ve politik savaşlar içine girmişlerdir ve giriyorlar. Bu olay kıyamet kopuncaya kadar böyle devam edecektir. Küfür kendi görevini, iman edenler ise kendi görevini yapacaktır. Ancak galip olan tek bir taraf olmuştur ve olmaya devam edecektir. Çünkü kadr-u kıymeti olmayan değerleri ilah, Rab yahut sevgiye layık görenlerin hiçbir zaman yardımcıları olmamıştır ve olmayacaktır.
Yaşadığımız coğrafya içerisinde de Müslümanlara karşı bir takım baskı ve yıldırmalarla yine mücadele kitabında yeni sayfalar açılmıştır. Uyutulmak istenen bir halk, diğer taraftan ise uyuyanları uyandırmak için gecesini gündüzüne katan Müslümanlar.
Mustazaf-Der…
Kuruluşundan bu güne kadar İslami çalışmalara ara vermeksizin devam eden, halkın gönlünde yerini almış bir kuruluş. Gayesi sadece ve sadece Allah’ın rızası olan dernek maalesef ki, hak batıl savaşı arasında kaldı ve şuan ismen can çekişiyor. Bu görünürde bir yenilgi olsa bile aslında Bediüzzaman Said-i Nursi’nin tabiri ile “ Zulüm içinde adaletin tecelli etmesidir. “
Türkiye cumhuriyeti kurulduğu günden bu yana, hak yahut batıl mücadele de saf alan hiçbir örgüt, kuruluş veya yapılanma yoktur ki cumhuriyetin tokadını yemesin. Sağcısından tutun da, solcusuna ve iman edenlere değin her bir yapılanma bu süreçten nasibini almıştır. “ Eşek’e altın semer vursanız da eşek yine eşektir.” Ona diyecek bir sözümüz yok. Ancak feraset sahibi olup iman edenler "(Akıllı ve olgun) Mümin aynı delikten iki defa sokulmaz, ısırılmaz" (Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) hadis-i şerifine nail olanlardır.
Bu ülkede en çok zulüm görenler Müslümanlardır. Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana, sürekli olarak “ İrtica “ adı altında Müslümanlar üzerine baskılar kurulmuş, ellerinden hakları gaspedilmiştir. Bir dönem ezan’ın Türkçeleştirilmesi, başka bir dönem camilerin samanlığa çevrilmesi, yakın zamanlarda imam hatiplerin orta bölümlerinin kapatılması ( Ki imam hatipler, Adnan Menderes tarafından medreselere karşı alternatif olarak açılmıştı) ve en sonunda ise, başörtü yasağı ile tarihin en büyük zulmünü yapıp, altın harflerle tarih kitaplarına girmeyi hak etmiştir. Her ne kadar bu yasak, gerçekten iman eden insanların taviz vermesine neden olmadıysa da, bir kısmının imanlarının tahrif olmasına neden olmuştur.
Bu süreçlere gelinceye kadar, dava yolunda dökülenler elbette olmuştur. Ancak kalplerinde iman şulesini barındıranlar için de davanın ehemmiyeti ve yasaklanan farzların önemi daha bir net şekilde anlaşılmaya vesile olmuştur.
Mustazaf-Der her ne kadar toplumun tamamı tarafından bilinmese bile, belli kesimler ve bütün İslami cemaatler ve kurumlar tarafından bilinen bir yapılanmadır. Şimdilerde kapatılması gündemde yerini koruyor. Kapatılması için saz çalanlardan tutun da, düet yapan herkese sormak gerek “ Mustazaf-Der’i kapatmakla, kendi lehinize mi yoksa aleyhinize mi bir adım attınız?” kesinlikle lehlerine olan bir durum söz konusu değildir. Uhdud ashabını hatırlayın… Bir kişinin canını Allah yolunda feda etmesiyle, bütün bir ashabın iman etmişti… Peki sonuçta Zulüm içinde adalet tecelli etmedi mi? Başörtü yasağı ile insanların başörtüye olan merakını nasıl arttırdı iseniz, Mustazaf-Der’i kapatmakla da, ihtilaf içinde olan Müslümanların yeniden yekvücut olmasına ön ayak oldunuz. Aslında sevinmek gerek ve böyle bir vahdaniyet uğruna binlerce Mustazaf-Der’i feda etmek gerek. Zaten kuruluş amaçlarından biri de Müslümanları tek çatı altında toplayıp, vahdeti aralarına yerleştirmektir. Gülümsemek gerek… Yıllardır belki bu çalışmayı yapanların çalışmaları, kapatılması kadar etkili olmamıştı. Özellikle basın açıklamalarında diğer İslami derneklerin destek vermeleri de başka bir sevindirici olaydır. Batman ve Diyarbakır’da düzenlenecek olan “ Ahde Vefa “ mitingini ise önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Hâsılı kelam, “Zulüm içinde adalet tecelli eder” diyen Üstad abesle iştigal etmemiş ve bu sözü yıllar sonra tekrar gediğine oturmuştur. Varsın sistemin yöneticileri, bu köyün itlerini salıp, taşlarını bağlasınlar. Varsın derneklerin kapılarına kilit vursunlar. Eğer Mustazaf-Der samimiyetini korumaya devam edecektir buna gönülden inanıyoruz. Kapatanların Allah’ın nurunu söndürme hayalleri ise hiçbir zaman gerçekleşmeyecek ve bu dertten Cehennem alevlerine doğru yol alacaklardır.
(Ben de Mustazaf-Der’i kapatanları Cehennem alevleriyle tehdit ediyorum. Olur ya belki bu tehdit birilerinin içine oturur, bana da Güllü Çevik bacı hakkında söylenenler söylenir. Malumunuzdur, Güllü Çevik bacıya atfedilen suç Okul müdürünü Cehennem alevleriyle tehdit etmekti.)
Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.
Vesselam
Muhammed Yusuf Şehitoğlu / doğruhaber