Analiz / M. Salih Elihe

Tunus’ta başlayan Mısırla devam edip kısa sürede bölgedeki Arap ülkelerine sıçrayan halk ayaklanmaları Suriye’de de devam etmekte ve her geçen gün büyümektedir. Kırk seneyi aşkın bir süredir olağanüstü hal kanunları ile yönetilen ülkede Deraa’da başlayan özgürlük talepli protestolar özellikle Cuma günleri ülkenin bütün şehirlerinde yapılmaktadır. Olayların başlamasından sonraki üçüncü cumadan itibaren bu protestolar haftanın diğer günlerine de yayılmıştır. Gösterilerde önceleri “özgürlük” sloganları atılırken son günlerde bunun yerini “Halk, rejimin son bulmasını istiyor” sloganı almış durumdadır. Suriye’deki bu sorunu başlıklar halinde ele alıp değerlendirelim:

GÖSTERİLERİN OLDUĞU ŞEHİRLER

Başta Deraa olmak üzere Humus, Hama, Halep, Rakka, Banyas, Başkent Şam’ın civar beldeleri (Duma, Heresta, Muaddamiyye gibi), Dürzîlerin yaşadığı Suveyda şehri, Lazkiye, Kamışlı, Hafız Esad’ın doğum yeri olan Ceble ve diğer küçük yerler… Bu şehirlerin içinde özellikle Deraa, Humus ve Banyas’ta protestoların şiddeti her geçen gün artmaktadır. Deraa’da devlete karşı protesto yapan 13-14 yaşlarındaki çocukların tutuklanıp işkenceye uğramalarıyla harekete geçen Deraa halkı devlete karşı ayaklanmıştı. Deraa kentine ordu müdahalede bulundu. Görgü tanıklarının ifadelerine göre, kente 3 bin civarında asker girdi. Tanklar ve zırhlı araçlarla kente müdahale eden askerlerin çok sayıda göstericiyi öldürdüğü belirtiliyor. Kentle iletişim kesik olduğundan bilgi alınamıyor. Duma beldesinde görgü tanıkları Suriye Devlet Başkanına ait hiç bir resmin kalmadığı yönünde bilgi vermekteler, hâlbuki Suriye’de iki adımda bir, devlet başkanının resmine rastlamak kaçınılmaz bir durumdur. Banyas’ta ise ayaklanan Beyda Köy halkına yönelik acımasızca saldırıp kuşatma altına alan devlet güçleri halkı köy meydanına toplayıp halkı üst üste koyarak hakaretlerde bulunmuşlardır. Zaten gerçekleşen ölüm olaylarının çoğunluğu da bu şehirlerdeki protestolarda yaşanmıştır. Protestolarda halktan her kesim yer almakla beraber çoğunluğu gençler oluşturmaktadır.

ÖLÜMLER VE GÖZALTILAR

Suriye’de istihbarat ve emniyet güçlerinin acımasızlığı herkes tarafından bilinmektedir. Siyasi sebeplerle gözaltına alınanlardan, istisnalar hariç, haber alınamamaktadır. Ayrıca Hama Katliamı da herkesin malumudur. Protestoların başlamasından itibaren özellikle gençlerden oluşan “Muhaberat” elemanları göstericilere acımasız bir şekilde saldırmaktalar. Saldırılarda bugüne kadar yüzlerce kişi öldürüldü. Yüzlerce kişi yaralandı ve binlerce kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanların vahşice dövülüp işkenceye maruz kaldıkları bizzat gözaltına alınanlar tarafından ifade edilmektedir. Gözaltına alınanlar bir insanın yaşamayacağı kadar kötü, iğrenç yerlerde tutuldukları, 10 kişinin kalabileceği daracık odalara yüzlerce kişinin, üst üste istif edilerek, sıkıştırıldığı yine gözaltına alınanlar tarafından ifade edilmektedir. Emniyet güçleri tarafından gözaltına alınanlara şiddetli işkenceler yapıldığı, kemiklerinden ses gelecek şekilde sert cisimlerle vahşice dövüldükleri, gözaltına alınan bazılarından haber alınamadığı ifade edilmektedir.

Suriye’deki bu vakalar bize 12 Eylül döneminde ve 90’lı yıllarda özelde Diyarbakır E Tipi Cezaevi olmak üzere Diyarbakır ve çevre şehirlerde emniyet müdürlüklerinde yaşanan vahşi işkenceleri hatırlattı. Zaten zalimlerin işkence mantığı, kimi basit farklarla beraber, her yerde aynıdır.

KÜRTLER

Bilindiği üzere Suriye’de yaklaşık olarak dört milyon Kürt yaşamaktadır. Çoğunluğu ülkenin Kuzeydoğusu’ndaki Haseki ve Kamışlı’dadır. Son gösterilerle beraber vatandaşlık hakkını elde etmekle birlikte, öncesinde yüz binlerce Kürdün kimliksiz bir şekilde yaşadığı bilinmektedir. Kürtler de özellikle Kamışlı ve Haseki’de gösterilerde bulundular. Devlet başkanı Esad’ın kendilerine kimlik verip vatandaşlığa kabul etmesi Kürtleri tatmin etmemiş, diğer Suriyeliler gibi daha geniş ıslahatlar ve kapsamlı özgürlükler istemektedirler.

GÖSTERİLERİN ANA SORUNU

Suriye’nin her tarafına yayılan ve gittikçe şiddetleneceği gözlenen gösterilerde öne çıkan en büyük sorun ve eksiklik, olayları yönetebilecek bir yapılanma ve genel bir liderin olmayışıdır. Çünkü Suriye’de devlete karşı ciddi bir muhalefet bulunmamakta ve cemaatleşmeye karşı kesinlikle müsamaha gösterilmemektedir. Suriyede dört beş kişinin bir araya gelmesi Suriye istihbaratının hemen dikkatini çekmekte ve engellenmektedir.

Diğer bir sorun ise, halkın birçok kesimi içerisinde hala rejim korkusunun bulunması ve Suriye devlet başkanının münafıkça ve reformcu görünen tavırlarından dolayı halkın bütünün tepkisini almış olmamasıdır. Bundan dolayı hala birçok insan safını belirlemiş değil. Devlete karşı bütün bir hareketlenmenin olmaması da bundan kaynaklanmaktadır. 

HAMAS VE HİZBULLAH’IN TUTUMU

Bilindiği üzere, Suriye rejimi kendi menfaati ve rejiminin halk nezdinde meşru ve muteber olması için Hamas ve Hizbullah’a destek vermektedir. Bu sebeple Hamas ve Hizbullah ile yakın temas içerisindedir. Bu durumdan iki grubun da istifade ettiği; ama en büyük istifadeyi Suriye Rejiminin elde ettiği aşikârdır. Hamas, yaptığı resmi açıklamada Suriye devletinin israili tanımayan ve ona karşı bölgede Filistinlileri savunan ve barındıran bir devlet olduğunu ama halkın da haklı taleplerde bulunduğunu ifade etti.

SONUÇ

Kırk yılı aşkın bir süredir demir yumrukla ezilip yönetilen Suriye halkı bu rejimden kurtulmak istemektedir. Ancak, yukarıda da ifade edildiği gibi, gösterilerin hedefine ulaşabilmesi için halkın kabul edeceği genel bir lidere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunun yanında gösterilerin Şam’a kapsamlı bir şekilde sıçramaması ve gösterilerin son bulması halinde tutuklama furyasının başlayacağı ve büyük katliamların yaşanacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Bunun farkında olan Suriye rejimi Şam’da gösterilerin büyümesini ve kalabalık halk kitlelerin bir araya gelmesini şiddetle engellemektedir. Ancak görünen o ki, bu engellemeler bir işe yaramayacaktır. Halk, her şeye rağmen bir araya gelmeye devam etmektedir ve bu saatten sonra halkın durması imkânsız sayılmaktadır. Zira mitinglere müdahale etmeden serbest bırakmaları halinde, halk daha da cesaretlenecek ve mitingler gün geçtikçe artacak. Bu da devleti bazı tavizler vermeye sürükleyecek, son olarak da devlet aciz kalıp pes edecektir. Zorbacı bir tutum takınıp, insanları öldürmeye devam ettiği takdirde ise, halkın devlete karşı tepkisi daha da artacak, şu an olduğu gibi, mitingler gitgide fazlalaşacak ve katılım artacaktır. Her iki durumda da devlet pes etmeye mecbur kalacaktır. Bu günden itibaren yapılacak cüzi reformlar halkı kesinlikle susturamayacaktır. Zaten devletin de ciddi reformlar yapmaya pek niyetli olmadığı çok iyi bilinmektedir. Suriye devleti 40 sene önceki mantığıyla hareket edip halkı zorbalıkla susturup sindirebileceğini düşünmekte; ama günümüz şartlarının değişmesi, internet ve uydu kanallarının yaygınlaşması geçmişte yapılan Hama Katliamı örneğinin bir daha tekrarlanmasını engelleyecektir. Ama Suriye devriminin gerçekleşmesi uzun zaman alabileceği de değerlendirilmektedir.

Rabbimizden temennimiz bütün İslam ümmetini küfrün zorba pençesinden kurtarıp, İslami özgürlüğe kavuşturmasıdır.