Değişimin, birtakım beklentiler için yapıldığını ve bunun topluma sağlayacağı faydaların algılanması gerektiğini dile getiren Bakan Dinçer, bunun, riskleri görmeye çalışmaktan çok daha olumlu sonuçlar doğuracağını söyledi.
Bakan Dinçer, şöyle devam etti: ``Biz normal şartlarda `6 yaşında eğitime başlıyoruz` diyoruz ama fiilen böyle değil. Pek çok ili kapsayan bir analiz yaptırdım bu kararları vermeden önce. Türkiye`de ortalama okula başlama yaşı 74-76 ay, geçtiğimiz dönemle alakalı.
Gerçekte kanun `72 aydan itibaren başlayın` demekle birlikte, yönetmelikte yapılan düzenleme ile eylül de başlayan okul için aralık ayı sonunda 72. ayını dolduran çocuklar kayıt yaptırırlar diye bir düzenleme yaptığımız için 69. aydan itibaren yani 68. ayı doldurmuş,
69. aydan itibaren çocuklarımızı okula kayıt etmeye başlıyoruz, 84. aya kadar. Yani aşağı yukarı 16 aylık zaman farkı olan çocuklarımızı kaydediyoruz. Bunun ortalaması ise 74-76 aydır.
Şimdi biz yeni bir düzenleme ile 66. ayı alt limit olarak belirledik. Yani 66. ayını dolduran çocuğumuzu biz okula zorunlu olarak kayıt edeceğiz. Kayıt yaptırmayan veliye de bunun hesabını soracağız. 66. aydan itibaren kayıt yaparsak ulusal düzeyde bir ortalama aldığınızda, ortalama 72 aya düşmeyi başarıyoruz.
Bu açıdan bakıldığında Türkiye gerçek anlamda okula başlama yaşına dair uygulamaya şimdi ulaştı.``
Bakan Dinçer, zorunlu eğitimi kademeli olarak 12 yıla çıkaran kanunu Milli Eğitim Bakanlığı ve Türk eğitim sisteminde bir değişim olarak nitelendirdi.
Kanunla, çocukların ve toplumun bilgi, beceri ve ihtiyaçlarına göre bir eğitimin tasarlanacağını dile getiren Bakan Dinçer,
``Artık biz hizmet sunduğumuz insan ve toplumun ihtiyaçlarını esas alan bir yaklaşım sunacağız, devletin öngördüğü ve devletin tasarladığı hizmeti değil`` diye konuştu.
Eğitim alanında dünya ile Türkiye arasında ortaya çıkan stratejik farkın kapatılmasında, yeni kanunun etkili olacağını belirten Bakan Dinçer, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere birçok ülkenin eğitim ortalamasının 12 yıl civarında, Türkiye ortalamasının ise 6-6,5 yıl olduğunu söyledi. Son dönemde çok sayıda ülkenin eğitim stratejilerinde önemli değişikliklere gittiğine hatırlatan Bakan Dinçer, ``İmkan ve fırsatlar elverdiğinde çocuklarımızın tamamını üniversiteden mezun edecek hedefi ortaya koymalıyız`` diye konuştu.
``ÇOCUKLARIMIZI UYANDIRIP OKULA GÖNDERMEKTE ZORLANIYORUZ``
İlköğretime başlama yaşını eleştirenlerin ``Okulda bez de bulundurun`` gibi değerlendirmeler yaptıklarını ifade eden Bakan Dinçer, şunları söyledi: ``Bu tür eleştiri yapanların eğitim konusunda ne kadar bilgi sahibi olduklarına dair bir fikir söylemeyeyim, ama dünyadaki uygulamalar konusunda pek bilgilerinin olmadığını iddia edebiliriz.
Türkiye`de zaten 60 ile 72 ay arasındaki çocukların yüzde 67`sini biz eğitiyorduk, okullarımıza almıştık. Zaten okul öncesi eğitim almış, bir okul disiplinine sahip çocuklarımızın önemli bir kısmını ilkokul birinci sınıfa alacağız.
Bu açıdan bakıldığında, yaş bakımından ortaya konulan tereddütler, alışılmış düzeni koruma çabasından ve yerleşik geleneklerin devamıyla ilgili güvenden başka bir anlam taşımıyor.``
``ÇOCUĞUN PEDAGOJİSİNE UYGUN BİR MÜFREDAT UYGULAMAYA BAŞLADIK``
İlkokul birinci sınıfta verilmesi planlanan eğitime de değinen Bakan Dinçer, ``Çocuklarımıza birinci sınıfta daha çok oyun oynatacağız.
Çocuklarımıza daha çok oynarken öğretmeye çalışacağız. İkinci aydan sonra okuma yazma öğretelim diye uğraşan bir müfredat yapmak istemiyoruz.
Velilerimize şunu söylemeliyim, bu yıl aldığımız çocuklar Kasım, Aralık aylarına gelindiğinde hala okuma yazma öğrenmiyorlarsa telaşa kapılmayın. Çünkü bu, çocuklarınızla alakalı değil, biz çocuğun pedagojisine uygun bir müfredat uygulamaya başladık da onun için`` dedi.
İlk dört senede çocukların okullarını sevmesini sağlayacak bir program hazırlamak zorunda olduklarını vurgulayan Bakan Dinçer,
``Çocuklarımız okullarına severek gitmeli. Uyanamayıp da gitmediğinde kalkıp `Beni niye uyandırmadınız?` diye sitem etmeli. Şimdi biz çocuklarımızı uyandırıp okula göndermekte zorlanıyoruz`` dedi.
NTV