Allah’ın adıyla
“ Batıda Fransız devrimiyle birlikte konuşulmuş. Türkiye’de ise 1960’tan bu yana sık sık duyulan bir kavramdır. Feminizmin batıda ortaya çıkmış olması anlamlı bulunabilir. Zira eski çağlarda kadın; “Babil’de, evcil hayvan olarak görülürdü. Çin’de, insan yerine konmadığından ona isim bile konmazdı.
Numara verilerek, sayı ile çağırılırdı. Hindistan’da kadın; hiçbir hakka sahip değildi. Erkeğe köle olarak kabul edilirdi; erkeği öldüğü gün o da aynı gün ölmeliydi. Batıda insan sayılıp sayılmayacağı tartışılmış ve nihayet erkeğin hizmetçisi olduğu sonucuna varılmıştır. Tüm toplumun malı olarak görülmüş öyle ki bütün erkekler istedikleri kadına sahip olabiliyormuş. Eski İngiltere’de bir zamana kadar kocalar, karılarını serbestçe satabilirlerdi.
Roma’da kocası isterse öldürülebilirdi. Eski Yunan’da tamamen bir eşya kabul edilen kadın, çarşıda alınıp satılan bir maldı. Kadın, hürriyeti olmayan fuhuş aracı bir varlık sayılırdı. ” İşte sırf bundan dolayı feminist hareketin batıda -ahlak, haya, edep, iffet, namus yoksunu toplumlarda- filizlenmesi gayet normaldir. İlk feminist Mary Shelly Wolstonecraft’ın 1797 yılında evlilik dışı çocuğunu doğururken ölmesi manidardır.
Makalenin devamını okumak için tıklayınız