Boynuma geçirilen ip hablullah ise,
Çek sehpayı Azrail,
Başımı alıp götürsün semaya doğru,
Sar beni ey hayat veren ölüm…
Boynuma geçirilen ip hablullah ise
Sar beni ey hayat veren ölüm
Kıpkızıl gömleğinle sar beni ki
Bu yol heybetli imamların yoludur…

Ve tarihin en asude deminden
Seslendi bir Şehid:
"Ölüm bir türkü çığırdı zamana;
Ben ise zamanlar ötesinden gelen
Nidaya verdim ruhumu…
Ölüm kendi kılığında dolaşmasaydı zamanda,
Herkes benim gibi
İçerdi aşk şerbetini,
En dehşetli meleğin elinden…"


Öyleyse doldur saki,
Boş bırakma!
Ki bu,
Ölümden fışkıran hayat Kevser`idir
Ki bu, aşkın iksiridir
Ki bu, şehadet şerbetidir.

Vurulup bir defa yanmışım
Kül olmuşum sevgilinin nârında
Yedi deryası cihanın
Gelse de imdada kâr etmez
Aksa da bir sonsuzluk boyu üzerime…
Tüm azametli nehirleri cihanın
Gayrı söndürmez bu yangını
Ki bu yangın canandandır
Ki bu can içre candır…

Ölüm rüzgârı
Yüz yıldır esti durdu
Lime lime doğradı güneşi karanlık
Işıksız kaldı dağlar
Işıksız kaldı ruhlar
Sen`den başkasına ram olmuş
Sen`den başkasında aram bulmuş
Sen`den başkasına yâran olmuş…
Kıta ölüdür
Nefs ölüdür, nefes ölü
Bu karanlık vadide
Bu hayretler çölünde
Şehid`ten gayrı herkes ölü…

Gam dolu yüreğini
Alıp gittin ya ey bülbül
Gamda kaldı Gewer…
Hüzünlendi Kürdistan

Ve koktu zaman
Ne çabuk bozuldu düzen
Nasıl da küflendi harman
Öylesine cani
Öylesine yabani
Öyle de fani
Bataklık yudumladı hazreti insan
Ve koktu zaman

Ah zaman
Ah zaman
Ah hayat yoksunu
Ah adam yoksulu
Ah sokak düşkünü
Ah ahlak küskünü
Yüzü boyalı
Ahir zaman…

Ben bir muştu olsaydım
Hürlerin otağından
Güzel haberlerle
Esiverseydim yârenler ülkesine…
Ben bir melek olsaydım
Nurdan avuçlarımla
Okşasaydım garipler sokağını
Ben bir Şehid olsaydım
Bir şahlanış şafağında
Ellerimde aşk fırınında
Közlenmiş yüreğimle
Ve Cemale ermiş gözlerimle
Deviriverseydim bütün ruhsuz ve hayatsız şehirleri
Haşmetle doğsaydım
Yüzyılın boz bulanık serasında
Bir mustazaf olsaydım
Ve kirlenmiş çağı yıkamaya
Bir Übeydullah Durna olsaydım
Davaya esas olan
Davaya çerağ olan
Ben bir Şehid olsaydım

Bir muştudur şehadet
Bir özge mevsimdir inkılâp
Nerdesin ey Şah-ı Şüheda
Nerdesin ey fidayi Hüda
Mevsim Mayıs`ı göstermekte
Ve bir daha lalezar yüklendi iklim
Aklıma düştü adın
Sen şehadet yudumladın
Zamana can adadın
Kıtalara can geldi
Sen şerbet içtin Havz-ı Kevser`den
Beldeler ışık içti gözlerinden
Firavun devrildi yeniden

Siz gidin dostlar
Benim başka yolum var
Ötelere kilitlenmiş gönlüm var
Siz gidin dostlar
Benim başka derdim var
Siz gidin dostlar
Benim başka kimim var?

Çağa değdirip esrarlı ellerini
Sayeban olsun her bir Şehid
Vakit aylardan bir ay
Vakit bir akşamüstü
Ve şehadet bir dönümün gizeminde
Hayatla kutsanmış
Lalelerle tütsülenmiş
Mukaddes yurduma gelecekse güneş
Kucağına alsın ruhumu Melek
Sana geleyim
Ey Şehid
Ey dost
Ey kardeş
Ey Can Übeydullah
Ey kahraman Gewerli…

Derleyen: Ali Ulvi/Doğruhaber